▪️◾ ◼️ ⬛ ◼️ ◾▪️"Senden nefret ediyorum."
"Bana bunu en son söylediğinde dudaklarımdan öpmüştün."
"Bu defa olmayacak."
"İşte bu beni üzer."▪️◾ ◼️ ⬛ ◼️ ◾▪️
Öğrencilerin çıkış saatini beklerken okulun bahçe duvarına yaslanmış duruyor, başı öne eğik, bir yandan ayağı ile yeri eşeliyordu. Yaklaşan araç sesini duyunca kafasını kaldırdı. Tam önünde duran kırmızı porsche panameranın içinden uzun boylu, kalın bir kazak ve kot pantolon giymiş yakışıklı bir adam indi. Adamın yüzüne öylesine bakıyorken "Sen!" diye bağırdı birden. Şaşırmış ve korkmuş görünüyordu. Adam baygın ve amaçsızca çevrede gezinen bakışlarını sesin kaynağına çevirince onu gördü. Gözleri artık öylesine bakmıyordu.
"Senin ne işin var burada? Beni mi takip ediyorsun yoksa?" diye sordu Kyungsoo. Kalınca kaşlarının çatılışı, ağız köşelerinin hafifçe kabarışı, sesinin hakim tonu bile azarlıyor gibiydi. "Ne hoş sürpriz." diye karşılık verdi Jongin. Onu gördüğüne içten içe sevinmişti ama daha derinde bu tesadüfe lanetler okuyordu. "Ne yazık ki seni takip etmiyorum, kardeşimi almaya geldim."
Evet, elbette öyle yapmıştı. Hafta içi her gün, tam da bu saatte gelirdi kardeşini okuldan almaya. Kyungsoo onun günlük rutinini pekala biliyordu. Zaten bu yüzden bugün buradaydı. "Sana inanmıyorum." dedi kaşlarını yukarı doğru kaldırıp. Kollarını göğsünde kavuşturup meydan okurca dikildi kırmızının tam karşısına. O sırada elinde telefon, sırtında büyük bir sırt çantası ile uzun, dümdüz, simsiyah saçlara sahip liseli bir kız koşarak yanlarına geldi. Kız kardeşi olduğunu zaten biliyordu ama bunu bilmeseydim de tahmin edebilirdim diye düşündü Kyungsoo. Baygın bakışlı badem gözleri, irice ve kırmızı dudakları tıpkı abisininkilerdi.
"Bu da kim?" diye sordu genç kız fakat sorusuna yanıt almayı bile beklemeden ekledi. "Birine benziyorsun." Açık tonlu kahverengi gözleri dikkatle inceliyordu Kyungsoo'nun yüzünü. Jongin ona, şakayla karışık, beyefendiyi ben de birine benzetmiştim ilk görüşte demek istedi ama riske girmeyerek sustu. Ardından açıklama yapmak zorunda kalabilirdi ve ötekinin bundan hoşlanmayacağı çok açıktı.
Genç kız heyecanla kocaman açılan ağzını elleri ile kapatmadan hemen önce "Tabi ya!" diye bağırdı. "Sen Kyungmin'in abisisin. Öyle değil mi? Aman Tanrım! Aynı ona benziyorsun."
"Evet, abim." ince, tek düze bir ses duyuldu arkadan. "Abi burada ne işin var?" diye aynı düz, şaşırmışlıktan uzak sesiyle sordu genç kız. Soru sormasına rağmen sorusunda en ufak ilgi ve merak yoktu. "Birlikte bir şeyler yaparız diye düşündüm. Seni ihmal ettiğimi biliyorum." kardeşinin sıkıca toplanıp renkli bir lastik toka ile tutturulmuş saçlarına dokundu Kyungsoo. Okşamayı, sevgi gösterisinde bulunmayı öteden beri pek beceremiyordu.
"Biz de katılabilir miyiz size?" Jonghee'nin umutla parlayan gözleri, diğer üçünün yüzü arasında hevesli zikzaklar çizdi. "Lütfen! Olur mu abi? Kyungmin lütfen? Ya sen? Sen ne dersin?" "Kyungsoo." "Ah, evet Kyungsoo abi. Sen ne dersin?"
Kyungsoo bir yandan dudaklarını kemirirken bir yandan göz ucuyla Jongin'i süzüyordu. Onun da kendisine baktığını fark edince başını öteki tarafa, kız kardeşine çevirdi. "Ne dersin ufaklık? İstiyor musun?" "Fark etmez." olmuştu kızın cevabı. Yüzünde beliren durgun ifade, öyle yahut böyle, sahiden de hiçbir şekilde fark etmeyeceğinin resmi belgeli kanıtı gibi duruyordu. Jonghee, arkadaşının ilgisiz yanıtına üzüldü ise de neşesini yitirmedi. Parlak gülüşünün, yalvaran sevimli bakışının hedefinde bu defa abisi vardı. Soru sormasına fırsat vermeden "Harika olur." diye duyurdu Jongin. Kardeşinin heyecanı, diğer küçük kıza olan yoğun ilgisi gözle görülür şeydi. Teklifi reddetmek onu açıkça kıracağından bunu yapmadı. Üstelik kendisi de istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SiyahKâr
Fanfictionsiyahkâr (kurosagi) / dokai / gerilim, romantik, criminal / genel okuyucu / 14.7k