part IV

1.9K 99 52
                                    

Uyarı: Bölüm bir miktar cinsellik içeriyor, okumak istemeyen doğrudan 7 Nisan kısmına atlayabilir.

×××
⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀
6 Nisan 1862, Pazar

"Seni istiyorum."

Sesi boğuktu, sıcak nefesi meleğin tenine çarpıyordu. Dişlerini beyaz tene sapladı ve boyun girintisini emmeye başladı. Aziraphale'in vücudunda kendisine ait izler bırakana dek ağır ağır, tutkuyla emdi. Ardından diliyle ıslak bir yol çizerek göğsüne kadar inmiş, oraya da aynı işlemi uygulamıştı. Meleğin her yanına izlerini bırakmayı, teninin her bir karesini tatmayı istiyordu. Yavaşça karnına inip hafif çıkık göbeğine birkaç ıslak öpücük kondurduğu sırada elleri, kalın uyluklarını okşamaya başlamıştı. Kasıklarına ulaşana dek durmadı, öpmeye devam etti. Önüne pantolon engeli çıktığında aceleyle düğmesini çözmüş ve kumaşı bir çırpıda çekip çıkarmıştı. Aziraphale'in kalın bacaklarına indiğinde uyluklarının iç kısmına bastırdı bu defa dudaklarını, eli ise iç çamaşırının üzerinden meleğin bölgesini okşuyordu. Aziraphale inledi, Crowley elinin altında titreyen uzvu hissederek sırıttı. Meleğin uyluklarını kızararana dek uğraşmaya devam ettikten sonra doğruldu ve eli onu okşarken Aziraphale'in yüzünün aldığı ifadeyi seyretti.

Yastığın üzerinde dağılmış buklelerin altında kaşlarını çatmış, gözleri kapalıydı. Kirpikleri, tıpkı bedeni gibi hafifçe titriyordu. Öpülmekten şişmiş dudakları aralık, kesik nefesler veriyordu. Çenesi gerilmişti, iniltilerini bastırmak adına kendini kasıyordu. Crowley bu manzaraya hayranlıkla baktı, dudaklarının kenarı yukarı kıvrılmışken parmak uçlarını meleğin uzvuna son bir kez sürttü ve durdu. Kendi üzerindeki giysileri çıkarmaya başladığında melek, baygın gözlerle onu seyrediyordu. Crowley, bu bakışlarla keyiflenerek daha ağır hareket ederek soyunmaya ve bunu yaparken de kendini meleğin kasıklarına sürtmeye başlamıştı.

Kalın kumaş parçalarını üzerinden attıkça daha fazla sıcaklıyordu. Tüm bedeni sonsuz ateşin içinde alev almış gibiydi. Altında zevk içinde uzanan meleğe baktıkça bu his katlanarak artıyor, ona sahip olmak için tutuşuyordu. Sonunda küle dönüşecek olsa bile yolculuk o kadar iyi hissettiriyordu ki, varış noktasının hiçbir önemi yoktu. İşini bitirdiğinde meleğin üstüne eğildi, terden alnına yapışmış birkaç bukleyi geriye ittirerek, "Hazır mısın," diye sordu. Aziraphale'den onaylayan bir baş sallaması kazandığında dudaklarına uzun bir öpücük kondurmuş, ardından gülümsemişti. "Güzel."
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
7 Nisan 1862, Pazartesi

Crowley, ara sokaklarda hızlı adımlarla ilerliyor, kabanının içine soktuğu şişeyi sıkı sıkı tutuyordu. Sağanak yağmur yüzünden sırılsıklam olmuştu. Üzerindeki kaban da, başındaki şapka da onu korumaya yetmiyordu. İnsanlar yağmurun tadını çıkararak, şemsiyeleriyle ağır ağır ilerliyorlar ve hâllerinden memnun bir şekilde aralarında sohbet ediyorlardı. Onları görmezden geldi, gittiği yerde aynı mutluluğu tadacağını biliyordu. Kalabalıktan yeterince uzaklaştığında sokağın köşesindeki binaya yanaştı, ön kapıdan uzak durmayı tercih ederek dar aralıktan geçmiş, arka bahçeye girmişti. Çamura dönmüş toprakta koşarak bahçedeki korunaklı çardağa yanaştı.

Beşgen biçimindeki çardağın içinde küçük, demir bir masa vardı. Evin geri kalanının görkemine kıyasla oldukça sade olan masanın üstünde dumanı tüten bir fincan sütlü çayın kokusu, havadaki ıslak toprak kokusuyla karışmıştı. Masayla uyumlu sandalyede oturmuş, pijamalarının üstüne geçirdiği kabanıyla, yağmur damlalarının yaprakların üstünde birleşmesini seyreden Aziraphale de oradaydı. Bahçe lambalarının ışığı meleğin üstüne düşerek onu tıpkı çamurlu karın altından savaşarak çıkmış, parlak ve tertemiz bir kardelen gibi gösteriyordu. Gülümsüyordu, bakışları hayranlık doluydu. Crowley bir an için onun doğaya olan bariz sevgisini kıskanmıştı. Meleği seyrederken yağmur altında dikilip durduğunun farkında değildi.

immoral desires | good omensHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin