8 Nisan 1862, Salı
Aziraphale şık takımlarından birinin içinde, aynaya gülümseyerek bakıyordu. Son günlerini Crowley ile geçirip durduğu için epey yıpranmış olmasına karşın hâlâ iyi görünüyordu. Şişmiş dudakları dışında görünürde hiçbir şey yoktu, dolayısıyla bu akşamı biraz tanıdıklarıyla eğlenerek geçirmeyi planlıyordu. Crowley'nin mektubuna kısa bir cevap yazarak bu akşam gelmemesini söylemişti. İblis, artık meleğin evinden neredeyse hiç çıkmaz olduğu için Aziraphale kendini huzursuz hissediyordu. Dış dünyaya kendisini kapatmış olmak ve sürekli Crowley'nin yanında olmak onun düşünmesine engel oluyor, yaptıkları hakkında düzgün kararlar veremiyordu. Durumdan şikayetçi değildi lâkin bu konu hakkında etraflıca düşünmek zorundaydı.
Hazırlandıktan sonra evinden ayrıldı ve taş yolda nallarını takırdatarak ilerleyen atları gördüğünde arabayı durdurdu. Yüzündeki koca gülümsemesiyle faytona binmiş ve sürücüye Covent Garden'a gideceğini bildirdikten sonra arkasına yaslanarak Londra'nın daima hareketli ve hayat dolu sokaklarını seyretmeye koyuldu. Saat neredeyse altı olmuştu, sıradan halk hâlâ çalışıyor, zenginler ise takıp takıştırmış bir hâlde topuklu ayakkabılarını taklatarak yürüyorlardı. Daracık bellerini saran korseli elbiseleriyle genç hanımlar aralarında kıkırdayarak mahalle tiyatroları önünde, uzun şapkaları ve fraklarıyla sigara içen beyefendileri seyrediyorlar, çamurdan kahveye dönmüş beyaz gömlekleriyle çocuklar ise ıslak kaldırımlarda kir pas içinde kalana dek top oynuyorlardı. Güzel bir görüntüydü, Aziraphale etraftan yayılan o hoş mutluluğun kokusunu doyasıya içine çekti.
Faytoncu, aldığı adresle Aziraphale'i görkemli bir tiyatro binasının önünde indirdikten sonra melek, içeri girmeden önce çevreye göz attı. Alınlıklı tiyatro salonunun devasa sütunların önündeki merdivenlerde durmuş, sigarasını içen beyleri gördüğünde yüzünden hiç eksik olmayan gülümsemesi büyümüştü. Arkadaşlarının yanına ilerleyerek onları selamladı, daha sonra bir köşede sokağı seyreden en sevgili hanımı Leydi Montgomery'nin yanına ilerledi.
"Çok hoş görünüyorsunuz, Leydim." Kadının sarı eldivenli elini dudaklarına götürürken parfümünün o hoş ve tatlı kokusunu duyumsamış, parmaklarının ne kadar narin olduğunu bir kez daha fark etmişti.
"Ah, Bay Fell! Beni utandırıyorsunuz," diye kıkırdadı, Leydi Montgomery. "Günlerdir nerelerdeydiniz? Yemekler siz olmadan pek sıkıcı oluyor -bu dediğimi duymasınlar. Ah, beni unuttuğunuzu bile düşündüm. Bir hanımefendiyle mi tanıştınız yoksa?"
"Hayır, tabii ki. Bu da nereden çıktı? Sadece çok yoğundum, Leydim. Üzgünüm, sizi ihmâl etmek istememiştim." Aziraphale'in yüzü utançla kızardı.
"Ah, tatlım.. Kıpkırmızı kesildin, çok kötü bir yalancısın! İstese de yalan söyleyemeyecek kadar dürüst bir insansın. Her neyse, canım. Utanmana gerek yok, hem buraya Shakespeare için geldik, bu konular için seni daha sonra sıkıştıracağım. Şimdi hadi bakalım, içeri geçelim. Lyceum Tiyatrosu şehrin en iyilerindendir, hiçbir şeyi kaçırmamalıyız."
Seyirciler yerlerini alırken Aziraphale'in kalabalık grubu da balkonlarına geçmiş, yerlerine oturmuşlardı. Geniş balkonda altılının koltukları dışında birkaç boş koltuk daha bulunuyordu. Aziraphale'in önündeki ve arkasındaki koltuklar kısa sürede dolmuş olsa da kalan tek yer olan yanı boştu. Solundaki Leydi Montgomery, oyuncular hakkında övgü dolu konuşmalar yaparken Aziraphale onu gülümseyerek dinliyordu. Birinci perdenin başlamasına dakikalar kala meleğin dikkatini yanındaki koltuğa yerleşen kişi çekti. Başını çevirdiğinde koyu kırmızı, kadife bir takım elbise giymekte olan siyah gözlüklü biri duruyordu; Crowley.
Aziraphale huzursuzlukla yerinde kıpırdandı, ne yapacağını şaşırmıştı. İblis öylece oturuyor, meleğe hiç bakmadan sahneyi gözlüyordu. Diğer taraftan birkaç Lord gelen kişiyi fark etmiş, aralarında fısıldaşmaya başlamışlardı. Leydi Montgomery ise hiç ilgili görünmüyordu, heyecanlı bakışları tamamen sahne odaklıydı artık. Salon iyice kararıp da koro çıktığında Aziraphale sonunda bakışlarını iblisten çekti, kısa konuşmayı dinledi ve daha sonra birinci perdenin ilk sahnesi başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
immoral desires | good omens
Fanfiction"Ne diyeceğini biliyorum; sen bir meleksin, ben de bir iblisim. Ama geçen sefer bu bir engel değildi, şimdi de olmasına gerek yok." ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀⠀⠀⠀⠀⠀ Victorian Era, Aziraphale & Crowley. - 13.11.2019 & 31.12.2019