Merhaba :) Bu benim yayınladığım ilk hikayem. Daha takipçim bile yok sayılır derecede :)) Umarım giderek artar umarım beğenirsiniz. :)
Yaşam benim için tam beş haftadır durgun, hatta yerinden bile kıpırdamamakta ısrarcı. Aslında hayatımın devam etmesini istemiyorum. Hep dursun... Ya da yaşayacaksamda geriye doğru sarsın zamanı yüce Tanrı. O artık yok, olmayacakta. Bunu düşünmek bile nefesimi kesiyor. Ölüm bu kadar erken olmamalı, bu kadar can yakmamalı.
Odamın kapısı açılınca hemen yorganımın altına saklandım , beş haftadır olduğu gibi.
"Ada abicim yorganın altından çık lütfen. Nefessiz kalacaksın astımının tutmasını istemeyiz değil mi? " Yorganı üstümden atıp ona doğru döndüm. Boğazımı temizleyerek konuşmaya çalıştım."Ege lütfen beni yalnız bırak. Kendimle kalmak istiyorum"
Sırtımı dönüp gözlerimi sıkıca yumdum . Bu konuşmanın hemen bitmeyeceğini biliyordum.
"Eylül ve Burak geldi. Seni aşağıda bekliyorlar. Ada hepimiz çok üzgünüz. Biraz kendini toparlar mısın? Lütfen. Hadi aşağıya in annemle babamda seni görmek istiyorlar. Daha ne kadar kaçacaksın bizden? "
"Benim sizden kaçtığım falan yok. Kendimden kaçıyorum ben. Ali... Ali ye yapılanlardan kaçıyorum. Zihnimde çıkmıyor bir türlü. Onu özlüyorum, kokusunu özlüyorum, ellerini özlüyorum, sesini özlüyorum, herşeyini özlüyorum. Kim neden böyle bişey yapsın ki? Ben onu beklerken hatta geç kaldı diye söylenirken o neden can çekişsin ki? "
Ona doğru döndüm ve göz yaşlarını sildim.
"Abi canım acıyor... "
Hemen gelip sarıldı. Bekledim , acımın biraz hafiflemesini bekledim. Normalde abim sarıldığında dünya durur herşey silinirdi. Ama şimdi bu bile çare olmuyordu canımın yanmamasına .
"Ben senin hep yanındayım tamam mı? Her zaman. Hadi biraz toparlan Aşağıya inelim olur mu? "
Abim onaylanıp üzerimi değiştirdikten sonra aşağıya indim. Eylül Burak'a yaşlanmış boş boş halıya bakıyordu. Beni görünce hemen toparlandı. Buraktan destek alarak ayağa kalktı ve bana doğru gelerek sarıldı.
" Canım nasılsın? "
Gözleri çoktan dolmuştu bile. Ali ile Eylül teyze çocuklarıydı. O da en az benim kadar yıkılmıştır. Ama bana destek olmaya çalışıyordu canım arkadaşım.
"Olabildiğince iyi olmaya çalışıyorum. " dedim gözlerimi kaçırarak.
Ben İzmirliyim. İzmir e aşık bir İzmirli. Ama şimdi kaçmak istiyorum İzmirden. Alsancağa gidip kordonda dolaşmak istemiyorum onsuz. Ya da Alavaraya gidip parmesansız makarna yemek istemiyorum tek başıma. Makarna yerken mısırlarını çalabileceğim bir kişi yok artık. Sahilde dolaşırken tutabileceğim bir elde yok. Deniz kokusuna inat kokusuyla ciğerlerimi doldurabileceğim bir kahramanda yok artık, gözlerine bakıp sığındığım huzur bulduğum maviliklerde yok. Yok yok yok. Yalnızım artık ben kimsesizim.
Ben dalgın bir şekilde ayakta dururken Burak geldi sarıldı. Burak ta benim kuzenimdi. Aliyle çıkmaya başladıktan sonra bu iki deliyide ikna edip çöpçatanlık yapmıştık. Burak benim canımdır. Bende kollarını ona doladıktan sonra annemin sesiyle ayrıldık.
"Adacım , kızım kendini nasıl hissediyorsun annecim?" Diye soru tereddütle. İki haftadır evde bağırmadığım, kavga çıkarmadığım insan kalmamıştı. O yüzden korku dolu gözlerle bakıyordu bana. İçim acıdı. Ona doğru döndüm ve sıkı sıkı sarıldım.
"Size yaşattıklarım için özür dilerim. Davranışlarım için... Kendimi kaybetmiştim farkındayım. Toparlanmak için elimden geleni yapıcam söz veriyorum. "
En azından toparlanmış gibi davranmak için..