Eylül, Burak, Can, Aras, Beyza, Yağmur ve Ege bahçede oturmuş dikkatlice beni izliyorlardı. Ben ne mi yapıyordum?
Hamağa uzanmış dalgın bir halde Aliyle fotoğraflarımıza bakıyordum.
"Bana bakmayı kesin lütfen. Bana acımaktan vazgeçin. Elimden geleni yapıyorum. Sadece biraz zamana ihtiyacım var. Lütfen bunu bana çok görmeyin. " dedim gözlerimi kısarak , ağlamamı durdurmaya çalışarak.
Aras sessizliğini bozup konuşan cesaretli arkadaşlarımdandı.
"Haklısın. Zaten bizde bunu çok görüyor değiliz. Sadece kendine dikkat etmeni istiyoruz. İstersen biz kalkalım? Beyler? "
Diye sorduğunda diğerlerindende onaylayan homurtular çıkınca erkekler yavaştan dağıldı.
"Tatlım vallaha bizi kovsanda gitmeyiz biliyorsun değil mi? "
"Yağmur gitmenizi istemiyorum zaten "
"Hah şöyle yola gel güzelim. Ne yapsak? Film? Uno? Tabu? Yoga? "
"Yoga mı? Ya Yoga nedir Yağmur ya kızım gerçek dünyaya dön artık. Hem bizim Beyza ile daha güzel bir fikrimiz var. Ada itiraz istemiyoruz. "
"Söz veremem. Nedir o fikir? "
"Ooo olmaz ki baştan su koyuveriyorsun"
"Tamam söyleyin hadi "
"Kızkıza dışarı çıkıp kafamızı dağıtıcaz"
"Ne?! "
Tepkimi kontrol edemeden bağırarak söylemiştim bunu. Hemen yüzleri düşmüştü. Onları üzmek istemiyordum ama benide düşünmeleri gerekmez miydi? İç sesim onlar zaten seni düşünüyorlar aptal desede kendimi buna hazır hissetmiyordum. Onu kaybetmenin acısını yaşayamadan eğlenmemi bekleyemezlerdi benden. Sesimi kontrol altına alarak tekrar konuştum.
"Tamam bakın kızlar. Ben daha acıma alışamamışken daha yokluğuna alışamamışken benim gelip barda eğlenmemi beklemeyin"
"Ben eğlenicez demedim ki. Sonuçta ölen benimde canımdı , kardeşimdi , kuzenimdi. Ama seni böyle görmeye dayanamıyorum. Teyzem hergün seni soruyor bana oğlunun acısına birde senin bu halin eklendi. Kadın perişan. Bana sürekli Adanın yanına git ilgilen demekten helak oldu. Oraya gidince çılgınlar gibi eğlenmek değil amacım. Sadece biraz kafa dağıtmak. İstiyorsan çocuklarada haber veririz. Kimsenin derdi eğlenmek değil. Ama artık şu içimdeki yangını püskürtmek istiyorum. Bu yangın ne kadar geçmesede içimden atmak istiyorum. Ve bunu bana yaptıracak tek şey; Alkol"
Ela teyzem... Nam-ı diğer kayınvalidem. O günden sonra onu sadece iki kez görmüştüm. Biri cenazede diğeri ise cenazeden üç hafta sonra bize geldiğinde. Birbirimize baktığımızda yaptığımız ilk şey sarılıp ağlamak olmuştu. Bütün gün yanımdan ayrılmamıştı. Hiç konuşmadan sadece gözlerimizle anlaşmıştık. Zaten konuşacak pek birşey de yoktu. Evlat acısı çekmesine rağmen beni düşünmesi bana kafa yorması beni dahada yük altına sokuyordu.
"Gelirim ama şartlarım var" dediğimde bana bakan meraklı gözlere kaşlarımı çalarak karşılık verdim.
"İlk olarak tamam çocuklarda gelebilir ama daha sonra. İkinci
olarak tanıdık görmek istemiyorum. O samimiyetsizlerin sahte üzüntülerini izlemek istemiyorum o yüzden bizim mekanlardan birine gitmeyelim. Ve Son olarak; kıyafetime saçıma yorum yapmak yok"Gözlerindeki rahatlamayı görünce cevaplarını beklemeden odama çıktım. Duşa girip kendime geldikten sonra saçlarımı kurutmaya başladım. Makinadan ellerim uyuşuncaya kadar devam ettim. Kabarmayacağından emin olduktan sonra prizi çıkarttım ve saçımı örmeye başladım. Dağınık şekilde ördükten sonra dolabımın karşısına geçtim ve sade abartısız bir elbise seçtim. Altına sandeletlerimi geçirdikten sonra gözlerimdeki şişliği kapatıcı yardımıyla yok ettim. Hafif rimel ve nemlendirici sürüp aynada kendime baktım. Abartı olmamıştım bu iyiydi. Saate baktığımda 21.48 olduğunu gördüm. Ne yani benim tüm bunları yapmam yarım saatimi mi almıştı? Açıkçası umrumda bile değildi ama kızların hevesli kırmak istemiyordum.
Odadan çıkıp aşağıya indiğimde kızlarında hazır olduğunu gördüm. Annemlerle vedalaştıktan sonra evden çıktık. Her ne kadar istemesemde Beyza annemlere akşam onlarda kalacağımı söylemişti.
"Ee ne yapıcaz şimdi? Nereye gidiyoruz? "
"Senin şartını dikkate alarak araştırma yaptık. Çocuklar mekanı buldu bile. Tanıdık olması pek mümkünde değil. Tıpkı istediğin gibi. Barın konumunu mesaj olarak attılar onlarda bir iki saate gelecekler. "
"Tamamdır. "
Gürültülü mekana girerken gözlerim istemsiz olarak tanıdık birini arıyordu. Şu an isteyeceğim en son şey o ruhsuzlardan biriyle karşılaşmaktı. Şans bu kez yanımda olmalıydı ki tanıdık falan yoktu. Hatta aksine burdakiler bizim takıldığımız kişilerle pek uyuşmuyordu. Burası sanki biraz yasadışı kokuyordu.
Bar taburelerinden birine oturduğumda barmene içecek birşey söyledim. Bir taraftan da Eylül ve Yağmurun yanıma gelmelerini bekliyordum. Beyza ise lavaboya gitmişti.
Tekila Shotlarını ardarda içerken gözlerim yanmaya başlamıştı. Boğazım kavruluyordu. Biri belimden tutup kendine çektiğinde bir umut o tarafa baktım... Belki o dur diye. Hepsi Bir rüyadır diye. Ama tabiki gelen abimden başkası değildi.
"Nasılsın güzelim? İyi değilsen gidebiliriz"
"Ah hayır çok iyiyim gitmek istemiyorum. Sadece içmek istiyorum "
Artık sarhoş olduğumdan emin olduktan sonra dikkatlice tabureden indim. Topuklu giymediğim için bir kez daha şükrettim . Abime lavaboya gideceğimi söyledikten sonra yanlarından ayrıldım.
Burası karanlık olduğu kadar büyüktüde. Kendi kendime buranın mimarına söverken labirente özenmiş koridorlarından geçiyordum. Müziğin yüksek sesi git gide azalırken önüme çıkan ilk kapıyı açıp içeri girdim. İşememek için kendimi zor tutarken buranın tuvalet olmadığını anlamam sarhoş olsam bile çok zor olmamıştı. Bir otel odasını andırıyordu. Odanın tam ortasında yatak ve yatağın çaprazında bir kapı daha vardı. O kapıda tahmin ettiğiniz üzere tuvaletin kapısıydı. İşimi hallettikten sonra tam odadan çıkacaktım ki odanın kapısı açıldı ve içeri yiyişen bir çift girdi. Çocuk beni farkettiğinde kaslarını çatarak bakmaya başladı. Bir açıklama bekliyordu ama benim dilim tutulmuştu resmen. Gözler... gözleri...
"Sen kimsin ve odamda ne işin var? "
"Hey sana diyorum! "
"Odamdan defolup gider misin?"
Gözler... gözleri... Alinin gözleri...