Arkadaşlar lütfen beğeni ve yorumlarınızı çok görmeyin. Hatalarımı telafi edebilmem için fikirlerinize ihtiyacım var.
Ben bu kapak işinde berbatım.Ve Multimedia da Ege ve geçen bölümde yer alan şarkı var :)
"Seni ne kadar merak ettiğimiz hakkında bir fikrin var mı? "
"Gerçekten bunu yaparken ne düşünüyordun Ada? "
"Korumaları atlatmakta ne demek? "
Evet eve geldiğimden beri -yaklaşık yarım saattir- abim, annem ve babam başımın etini yemekle meşgullerdi.
Aras a bağırıp çağırmalarını saymıyorum bile. Onlar konuşurken bende salondaki halının desenlerini çözmeye çalışıyordum. Bu eve taşınırken eşyaları eski evde bırakmıştık. Buraya alınan eşyalara pek dikkat etmediğimi fark ettim.
Halı osmanlı dönemini yansıtıyordu. Ne deniyordu bu tarza?
Kremin ve kahverenginin tonlarıyla harmanlanmış halının
ne kadar pahalı olduğunu düşündüm. Cidden kim bilir ne kadar para vermişlerdir ayakkabıyla bastığımız bu halılara. Sonra halının çaprazında yerde duran vazoya diktim gözlerimi. Sanırım eski
evden gelen nadir eşyalardandı bu. Amcamın yurtdışından
getirdiği bu vazoya annem aşık olmuştu. O zamandan beri salonun baş
köşesindeydi . Vazoyla arama giren bacaklarla dikkatimi bacakların
sahibi olan Ege ye verdim.
"Ada abicim, güzelim neden dinlemiyorsun bizi? "
"Özür dilerim, yorgunum. Odama çıkabilir miyim? "
Abim gelip alnımdan öptükten sonra belimden tutup ayağa kaldırdı. Yol boyunca ağlamıştım ve alkol bana hiç yardımcı olmamıştı. Babamda arkamdan sabah ayıldığımda tekrar konuşacağımız hakkında birşeyler söylüyordu.
Annemle babamı öptükten sonra abimle odama çıktık. Ben üstüme değiştirmeden yatağa kendimi attığımda Ege de yatağımın karşısındaki minderlere bıraktı kendini.
"Sesini özlemişim"
"Ne? Anlamadım. "
"Sesini diyorum. Duymayalı çok oldu. Bu gece çok güzel söyledin, herzamanki gibi... "
"Sen nerden biliyosun? Geldin mi, ordamıydın ? "
"Yo yo, sen sahneye çıktığında Aras görüntülü aradı. Başta ne olduğunu anlamadım, sonra şarkının tanıdık melodisini duyunca..
Se-senin sesini duyunca... "Gözleri kızarmış abime bakınca dayanamadım kalkıp yanına oturdum bende.
"Ada bir daha seni böyle göremeyeceğim için çok korktum. Şarkı söylemeyi bırakırsın, gülümsemeyi bırakırsın diye çok korktum."
"Abim, canım... Bana güç veriyorsunuz. Cidden yani sizde olmasanız ne yapardım bilmiyorum. Atlattım diyemem, ama şu bir haftada bayağı yol katettim. Sayenizde...
Ve evet şarkı söyledim. Yani ne kadar Hakan ın zoruylada olsa şarkı söyledim ve biraz zehirimi akıttım. Biliyosun şarkı söylemek beni rahatlatıyor. Sadece bu kez daha zordu. Söylerken anılarım canlandı gözümde. Onu unutmak istemiyorum ama görüntüler bulanıklaşıyor, yani sanki ben ne kadar az hatırlarsam o kadar sağlam kalırmış gibi. ""Ada-"
"Dur izin ver. Sanki topraktan yapılmış gibi hatıralarım. Ne kadar dokunursam zarar görüyor ve yok olmaya başlıyor, dağılıyor. Ben dokunmayı bırakmak istemiyorum abi, ama bari anılarım hep benimle kalsın. Bari anılarım beni hiç bırakmasın. Korkuyorum. "
"Anıların, hep seninle. Onlarla yaşamayı öğreniceksin güzelim. Onlara takılı kalmadan ama onları bırakmadan yaşamayı öğreniceksin."
Abimle minderlerin üzerinde uyuduğumuzu annemin bizi uyandırmasıyla farkettim. Işığım açık olduğu için merak etmişti herhalde. Abim uykulu bir şekilde odasına geçerken
bende yatağıma geçtim. Komidinin üstündeki sürahiden ayıcıklı kupama su doldurduktan sonra suyu tek dikişte bitirdim, keşke bitirmeseydim. Odamın bir yerlerine SARHOŞKEN SU İÇMEK YASAKTIR levhası falan yazmalıydım belkide. Mide bulantısı berbat bir histi, karnımın ağrımasını tercih edebilirim mide bulantısına. Sanki bütün kış karnım ağrımıyomuş gibi... Ben öyle midem rahatlasın diye kusanlardan olmadım hiçbir zaman. Hatta bence kusmak dünyadaki en iğrenç şeylerin basında geliyordu.
Mide bulantısı yüzünden daha fazla uyuyamayacağımı anladığımda odamdan çıkıp mutfağa gittim.
Ağzıma kuru ekmek tıkıştırdıktan sonra su kaynatıp mercanköşk çayını demledim . Çayın hafif kokusunu içime çekerek salondaki sallanan koltuğuma yerleşim. Kumandanın hemen yanımda olması gerçekten mucize gibiydi. Üstümü değiştirmeden yattığım için ceketimin cebinden cep telefonumu çıkardım. WhatsApp tan 164 mesaj vardı. 162 si bizimkilerin grubundan, 2 si ise Hakandan gelmişti. Sevimliler grubunu es geçip Hakandan gelen mesajları açtım
"-Ada gerçekten çok güzel bir performanstı , herzaman ki gibi. Aniden gittin iyi misin? " (00.48)
"-Rüzgarla merak ettik seni iyisin değil mi? "(01.15)
Ne demişti? 'Rüzgarla merak ettik'? Hem gittiğimde tanımamazlıktan gelmişti hemde merak etmişti öyle mi?
Oldu canım başka derdin?
"- Hakan teşekkürler. Merak etme iyiyim ben. Biliyorsun yani şey. Anladın işte. Sadece anılarım canlandı bir an. Tekrar teşekkürler. Seni seviyorum :) "
Mesajı gönderdiğimde saate bakmak aklıma gelmişti.
05.03 olduğunu görünce salondaki kitaplıktan yeni bir kitap okumaya başladım. Aslında yeni sayılmaz yine okumaya başladım desem daha uygun olurdu.
'Kötü Çocuk'
Hani bıkmadan defalarca okunabilecek nadir kitaplardandı bence. En az altı yedi kere okumuştum. Kitabın arasındaki ayracı görünce daha önce başladığım ama onca olaydan sonra vakit bulamadığımı hatırladım.
Meriç in yaptıkları ne kadar yanlış olsada okurken ona
kızamamamın nedenini daha önce sorgulamıştım . Elle tutulur bi sonuç aldığım söylenemezdi.
Barda oda, kızlar, umursamaz bakışlar... Bunların bana neden Rüzgarı hatırlattığını sorgulamak dahi istemiyordum. Zaten midemin deli gibi bulanması yetmezmiş gibi kızla yiyiştiği görüntü hafızama gelince gözlerimi sıkıca yumdum. Meriç in kızları, peki ya Rüzgarın nesi?
Ayrıca ben gecenin bu saatinde neden onu düşünüyorum? Neden gözlerine baktığımda Ali yi görüyorum?
Bu sorularla başa çıkamayacağımı anladığımda sallanan koltuğumun hafif temposuyla uykuya daldım.