Selamlaar,gecikme için sizden çok özür dilerim,beklediğiniz için de hepinize kocaman teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz ve ben de yeniden düzenli bir şekilde yazmaya başlarım. Bölümü bitirince yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar. Bölümün gifi sonda bakmayı unutmayıın.❤️
Güven çok hassas bir duygu,hemen kırılabilir ya da hasar alabilir. Hiçbir suçum yokken bir yanlış anlaşılmaya kurban gidişimin bedeli Tahir'in bir kere bile gözlerimin içine bakmayışıydı sanırım. Melek'in ısrarları üzerine karşıma bir sandalye çekmiş,sol dizine meleği oturtturmuştu. Geçen dakikalarda sadece Melekle ilgilenmiş bana değil seslenmek yüzüme bile bakmamıştı.
İçim sıkılıyordu. Kendimi açıklayamamak bir yana dursun onu kaybediyormuş gibi hissediyordum. Bana bakmadığı,beni yok saydığı her saniye ellerimin arasından kayıp gidiyordu. Ne ara bu kadar alıştın,ne ara ellerinin arasına aldın diye bağırıyordu içimden bir ses,duymayı reddediyordum.
"Hadi biz kalkalım artık." dedi Sinem. O da garip bir şeyler döndüğünü fark etmişti. Küçük salonumdaki kasvetli hava hepimizi daraltmıştı.
Tahir başıyla onaylayıp ayağa kalktı. Melek'in başı onun omzundaydı. Gözleri kapalıydı,onun omzunda uykuya dalmıştı. Saatlerce izlenilebilecek bir görüntüydü bu. Ben gözlerimi onlardan alamazken Tahir bir saniye bile bana bakmadan yanımdan yavaşça geçip gitti.
"Bu çok kısa sürdü yine beklerim." dedim Sinem'e sanki her şey normalmiş gibi.
Sinem elini dostça koluma koydu. "Asıl ben beklerim,lütfen gel. Melek seni çok sevdi bırakmaz peşini."
Kısa bir kucaklaşmadan sonra Sinem de evden çıktı. Tahir arabaya yaslanmış onu beklerken ben de kapıma yaslanmış onları izliyordum. Çocukların sesleri ve yaprak hışırtıları birbirinin içinde kayboluyor,kulağıma hoş bir ses geliyordu. Güneş batalı çok olmamıştı,gökyüzüne kırmızı turuncu bir renk hakimdi. Ben etrafı izlerken Tahir,Sinem'e bir şeyler söylüyordu. Sinem kafasını salladığında Tahir ona arkasını dönüp bana doğru yürümeye başladı. Her adımında kalbim biraz daha hızlanıyordu. Gelip kızabilir,beni hiç dinlemeden gidebilirdi. Kafamda çoktan cümlelerimi hazırlamış,tekrar ediyordum.
Aramızda dört beş adım kala durdu. Gözleri yine gözlerimde değildi.
"Bu akşam yengemler gemiye gidecekler,sofra falan kuracaklarmış. Seni de çağırdılar gitmek istersen haber verirsin."
Söylediklerini aklımın bir köşesine not edip kendimi savunmaya hazırlandım. "Tahir,bak.." diye başladım söze.
Elini kaldırıp konuşmamı böldü. "Hadi eyvallah!" diyerek geldiği gibi uzaklaştı benden.
Beni dinlemek,gerçeği duymak pek ilgisini çekmiyordu. Sinem'i tanımama mı kızmıştı yoksa güveni mi kırılmıştı bilmiyordum. Anlamama izin vermeden arabasını çalıştırarak bahçemden uzaklaşıp gitti.
•
"Buranın havası da insanı da çok değişik. Güneşli gibi görünüyor ama fırtına bir anda bastırıyor." dedi Nefes önündeki ince belli bardaktan bir yudum çay almadan önce.
Telefonunu arkadaki vazoya dayamış dedesiyle görüntülü konuşuyordu. Bazen onun yanında olmasını çok istiyordu eğer o yanında olsaydı çoğu şey kolaylaşırdı.
"Ne senin canını sıkan? Anlat bakalım dedene."
Nefes ne kadar belli etmemeye de çalışsa dedesi her zaman torununu anlardı. Dede torun ilişkisinden ziyade arkadaş gibilerdi,birbirlerinden başka kimsesi olmayan iki arkadaş.