"special" 1/2

279 21 4
                                    

Karanlıkla baş başa kaldığımda dudaklarımdan hıçkırık sesleri dökülmeye devam ediyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Karanlıkla baş başa kaldığımda dudaklarımdan hıçkırık sesleri dökülmeye devam ediyordu. Gözümdeki acı ve gözyaşıları yüzünden bir süre gözümü açamasamda avucumu acıyan sağ gözüme bastırıp yatakta doğruldum. Gözüme bastırmaya devam ettiğim avucumu hareket ettirip gözümdeki acıyı gidermeye çalıştım. Bu sırada hala bir acınası gibi ağlamaya devam ediyordum. Sırtımdan, yüzümden, saçlarımın arasından terler akıyordu.

Elimi gözümden çekip gözlerimi açmayı denedim ve avucumun alt kısımlarındaki kirpiği gördüğümde nedensizce daha fazla ağlamaya başlamıştım.

Seslice dolmuş burnumu çektiğimde rahatsız olmuş bir iç çekişle yatağımdan üstümdeki yorganı sertçe iterek kalktıktan sonra yatağımın yanındaki komodinin üzerindeki dijital saatte saatin daha sabah altı olduğunu farkettim. Sanki yataktan kalktığımda hıçkırıklarım azaldığı için, bir ceza gibi, sabahın köründe uyandığımdan hıçkırıklarım tekrar çoğalmıştı.

Terliklerime ayağıma geçirdiğimde tekrar burnumu çekip önüme gelen saçlarımı arkaya atmış terliklerimi sürüye sürüye odamın çaprazında bulunan banyoya girdim. Bu sırada da sanki hayatımda daha önce ağlamamışım gibi içimde biriken bütün yaşları akıtmaya devam ediyordum.

Odamın çaprazında bulunan banyoya girip lavabonun altındaki dolaptan bir tane tuvalet kağıdı aldım.

Odama geri döndüğümde yatağıma tekrar yatıp ayağımla yorganı tepeledikten sonra hırsla sümkürerek burnumu sildim. Peçeteyi de yanımdaki komodine sertçe bırakıp telefonumu elime aldım.

lalalisa_m: jungkook
(06.13)

lalalisa_m: uyanık mısın?
(06.13)

jeongguk: lisa?
(06.15)

jeongguk: iyi misin? Saat 6, uyumalısın. Bugün çok meşgul olacağına eminim.
(06.15)

lalalisa_m: buluşabilir miyiz?
(06.15)

jeongguk: şimdi mi?
(06.16)

lalalisa_m: evet
(06.16)

jeongguk: tamam
(06.18)

jeongguk: sen yurdun aşağısındaki parkta bekle beni
(06.18)

jeongguk: geliyorum
(06.18)
Görüldü

Telefonu yatağa bırakıp yataktan kalktıktan sonra dolabımın önüne geçtim. İçinden sarı bir sweatshirt çıkarıp üzerimdeki siyah kısa kollu tişörtün üzerine geçirdim. Burnumu bir kez daha çektiğimde tekrar rahatsız olup tuvalet kağıdından biraz daha parça kopardım ve burnumu sildim.

"Lisa?"

Arkamdan gelen sesle irkilip arkamı döndüğümde görmeyi beklediğim kişi karşımda olmadığı için hızla salıncaktan ayağa fırlamıştım.

Onun burada veya bu saatte ne işi vardı? Neden buradaydı? Neden şimdi Jungkook'u beklerken karşıma çıkmıştı?

Gitmek istiyordum. Onun karşısında durmak istemiyordum. Onunla konuşmak istemiyordum. Onunla yüz yüze dahi gelmek istemediğim bir türdendi bu içimdeki. İçimde bir nefret yoktu. Çünkü ben nefretinin sadece değer verdiğin kişilere karşı olduğuna inanıyordum ve o asla değer verdiğim bir insan olmayacaktı. Ondan hiç hoşlanmıyordum.

Arka cebimden telefonumu tuttuğumda yavaşça çıkarmaya çalıştım. Aklımda Jungkook'a hızla gelmesi için mesaj atmak vardı.

"Ne oldu? Mükemmel sandığın Jungkook'u mu arayacaksın?" dediğinde dondum. O buz sesiyle bunları demesi kalbime hiç iyi şeyler yapmıyordu. Ondan korkuyordum, yapacağı her şeyden korkuyordum.

Sertçe yutkunduğumda korkumu içimde en derinlere göndermeyi denedim. Telefonumu az önceki seferin aksine hızla arka cebime geri sokuşturduktan sonra gözlerimi sertçe gözlerine çıkardım. Bu cesaretim onu şaşırtmıştı. Çünkü genel olarak tam gözlerinin içine bakan biri değildim.

"Git buradan." dedim sert çıkmasını umduğum sesimle. "Bir kere olsun beni yalnız bırak. Yalnız kalmak istiyorum."

Gözlerimi delip geçen gözleri, gözlerimden ayrılıp sağına doğru kaydığında sırıtmaya başladı.

"Yalnız kalmak istiyorsun demek." demeden önce gözlerini tekrar gözlerime çevirmişti. Ona sertçe kafamı sallayarak cevap verdim. Bu yaptığım onu daha çok güldürmüştü.

Bana doğru iki adım attığında yüzümdeki sert ifade savunmasız bir hale büründüğünden yüzünde tekrar bir sırıtış yer aldı. Adımlarını devam ettirip iki adım ötemde durduğunda bir ayağım refleksle geriye kaymıştı.

"Peki neden Jeon Jungkook burada? Yalnız kalmak istediğini sanıyordum."

Dudaklarımı kemirmemek için zor dururken nefesimi tutarak bakışlarımı soluma çevirdiğimde Jungkook'un birkaç metre ötemizde yüzündeki hayal kırıklıklığıyla bize doğru baktığını gördüm. Bu kalbimde bir acıya sebep olurken hiçbir şey düşünemiyordum. Algılarımın çoğu onun yüzündeki hayal kırıklılığındaydı.

"Bence biraz şov güzel olurdu."

Dudağımın hemen yanındaki baskıyı hissettiğimde hızla kendimi geriye ittim. Neler olduğunu anlayamadan bir anda onu dibimde beni öperken bulmuştum. Ne yaptığını anlamaya çalışırken aklımı kaybetmemeye çalışıyordum.

Hızla birkaç adım geri gittim.

"Sen—" dedim kesik kesik. "Sen— sen ne yaptığını sanıyorsun." kekelemiş olsam da konuşmaya çalıştığımda gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Rüyamda olanlar ve Jungkook'un yüz ifadesi birer birer gözümün önüne çarparken gözümden bir damla yaş düştü.

"Ah, hayır. Ağlama güzelim."

Kafamı sinirle ve akan gözyaşlarımla iki yana salladığımda arkama bakmadan Jungkook'u gördüğüm sokağa ve ardına doğru koşmaya başladım.

Kafamı sinirle ve akan gözyaşlarımla iki yana salladığımda arkama bakmadan Jungkook'u gördüğüm sokağa ve ardına doğru koşmaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

——>

back to december || ℓιsкooк₂₋₁Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin