Kıvırcık Ali (Yanımda sen olmayınca.)Gözlerimin üstünde büyük bir ağırık var. Uykum geliyor. Ama aynı şekilde uyanmak istiyorum. Gözlerime itaat edip usul usul açıyorum. Gördüğüm ilk şey beyaz tavan oluyor. Öylece bakıyorum tavana. Çok büyük bir yük var omuzlarımda. Çok yorgunum kıpırdamak istemiyorum. Sağ ve sol bileğimdeki sızılar baş gösterince iki kolumu havaya kaldırıp bileklerime bakıyorum.
Sarılmış.
Kurtulmuşum.
Ölmemişim.
Beyaz sargıdan hafif kan izleri belli oluyor. Bir tebessüm beliriyor dudakalarımda. Nedenini bilmediğim. Olduğum yataktan doğrulup etrafıma bakıyorum. Burası tanımdığım bir yer. Her yer beyaz. Mobilyalar,yatak,kapı duvarlar. İç acıcı. Ama maalesef ki benim içi karanlık dünyamı aydınlatamıyor. Ayaklarımı büyük yuvaralak yatktan sarkıtıp karşımda duran boy aynasından aksime bakıyorum. Üzerimde bana ait olmayan bir erkek tişortü ve altı vardı. Üzerimin kim değiştirdiğini buranın neresi olduğunu açıkçası hiç merak etmiyorum. Nasılsa birazdan öğrenirim diye. Aynadaki ben beni korkutuyor. Saçlarım karışmış birbirlerine dolanmış. Göz altlarım morarmış. Ben ben olmaktan çıkmışım. Ölmüşüm ben. Kurtuluşum yok benim. Gözlerimden birer damla yaş süzülüyor. Gözlerim o yaşı ediyor. Boynumdan içeri süzülüyor. Öylece dikilip kendime bakıyorum. Aynadan bakışlarımı çekip kapıya gidiyorum. Kulbu aşağı indirip açıyorum. Beyaz boyalı uzun bir koridor karşılıyor beni. Ordan merdivenlerden iniyorum. Salon diye tahmin ettiğim yere gidiyorum. O sırada beni farkeden gözler üzerimi süzüyorlar.
-Uyandın sonunda.
Bana sıkıca sarılıp ve benim için endişe duyduğunu söyleyen ses midemi bulandırıyor. Diğer bir göz ise bize öylece bakıyor.
-Seyit fazla zorlama kızı bırak otursun.
Benden ayrılan cellat elimi tutup kanepeye oturtuyor. Saçlarımı o kirli iğrenç elleri ile okşuyor. Ellerimi tutup öpüyor.
-Nasıl yaparsın bunu kendine İzel im?
Saçlarımdan tiskiniyorum. Okşadı diye. Ellerimden nefret ediyorum ölptü diye. Adımı sevmiyorum kirletti diye. O sırada gözlerinden yaşlar aktığınï görüyorum. Sahte iğrenç yaşlar.
-Tamam Seyit varma üstüne.
Bize öylece bakan bir çift mavi göz. Ve burnuma dolan keskin tarçın kokusu. Ona öylece baktığımı görünce açılama yapmak istercesine söze başlıyor.
-Merhaba İzel. Ben Ensar Seyit in çocukluk arkadaşıyım. Uzun zamndır İstanbul daydım bir hafta önce ailemi görmek için Mardin'e geldim. Gelmişken Seyit i de görmek istedim. Eve geldiğimde kimse yoktu. Yanlız üst katta gelen seslere gittiğimde hizmetçilerin evin gelininin odada seslerini geldiğini söylediler. Bende kapıyı kırarak odaya girdim. Sinir krizi geçirmiştin. Ve.... Ve intihar etmiştin. Seni hemen alıp burda olan evime getirdim. Mesleğim doktor olduğu ve evimde gerekli malzemelerin bulunmasından dolayı seni burda muaane ettim. Sonrada Seyit e ulaşıp durumu anlattım. Şu an tüm aile senin İstanbul a ailenin yanına tatile gittiğini sanıyorlar. Çalışanlara da gerekli uyarıyı yaptık zaten.Şimdi durumun iyi gözüküyor. Üzerindekiler için endişelenme onları evdeki yardımcım değiştirdi. Üstündeki elbisen kana bulanmıştı. Ve ayrıca bir psikolojik destek alsan hiç fena olmaz tanıdığım iyi psikoloklar var. İstersen seni birine yönlendirebilirim.
Biraz susunca nasılda tüm soruların cevabı tek tek alınıyormuş. Tüm açıklamayı yapan ve benden bir işaret bekleyen adama öylece baktım. Şu anda konuşmak istemiyordum. Hatta mümkünse ben birdaha konuşmayayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAHKUM GELİN
ChickLitSevdiğim adamın abisiyle yatmanın verdiği acı. Küçük bir kadının büyük bir adama mahkumluğu. Yaşanmaması gereken geceler feryat eden tenler. Yüzüme batan sakalları kalbime batan cam parçaları gibiydi. Her seviyorum deyişi dahada hançerliyordu bedeni...