Irmak boylarının yitik zamanlari
Bir rüya gibi görünür bu saatlerde
Kavaklar sıra sıra dizili ve igdeler de.
Taş köprü tüm heybetiyle ışte
Çarşısı kalabalık binbir renkli yaşam,
Bir han vardı köprü yolunun solunda
Dinlenebilirdi aslında yorgun konuklar...
At kisnemeleri, eyer sesleri... uykusuz gözler...
meydan okuyor kayıp giden zamana Çok büyük acılar vardı mazisinde
Seller, salgin hastalik, kara kislar...
Bazen baharı ozlerdi soğuk taşlarında,
Bazen beyaz köpüklü sularının
Tarifsiz ezgileri duyulurdu ötedeki köylerde...
Köprünün üstündeki tepede yaşardı
Essiz güzelliği dillere destan Fatma, Her gece gelirdi köprüye ve yıldızlara...
O titrek yıldızlara uzun uzun bakardı
Bir gün bir kervan göründü uzaklardan,
Yakışıklı bir delikanlı mustafa da
Bu kafilede uzak bir diyara yolcuydu,
Nasıl oldu bilinmez bir gece düşü
Gördü bagri yanik ve derli mustafa,
Derken kaderleri kesişti köprü yolunda,
Konuştular bir süre ve karar aldılar
Evlenmeye kara verdiklerinde bir masal başladı herkesten habersiz...
Dugun alayi taskoprude durdu bir an
Onde tum guzelligi ile Fatma da Hayran hayran bakıyordu herkes,
Neden oldu nasıl oldu bilinmez,
Şaha kalktı Fatma'nin siyah atı,
Ellerinden kayınca eyerler,
Nehrin köpüklü sularına buldu kendini,
Çılgınca feryatlar orasında
Kayboldu Fatmanin çırpınan bedeni,
Mustafa gozyasilari deli divane
Herkes şokta yas iklimi ile köprüde
Tam iki gün sonra buldular bahtsız Fatma'yi
Ebediyete ugurladilar öğle ezaninda...
Bir zaman geçti ve unutuldu olanlar,
Köy kendi halinde devam etti yaşama,
Bu taş köprü daha nelere şahit
Şu soğuk taşların dili olsa
Göğe fisildasa tüm yaşananları,
Dünya döndükce hatirlacak
Taş köprünün gizemli hikayesini...
EBUBEKİR KURİ
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kuğu fırtınası
PoetryKuğu firtinasinda seni özlemektir beni üşuten... yollarim sana cikar gönül şehrinde kaybolacagimi bilsem de...