· beşinci bölüm ·

821 42 9
                                    

BİRKAÇ HAFTA SONRA


Yenidoğan ordusunun yaklaşmakta olduğunu anlayabiliyordum. Sam'in Emily'e zaten narin olan davranışları daha da yumuşak bir hal almıştı, konuşmaktan daha çok gözlerine bakıyordu, her hareketini izliyor... Belki de ben duygusallaştırıyordum konuyu bilmiyorum ama savaşın yaklaşmakta olduğu hissediliyordu.

Emily bir anda önüme küçük bir paket bıraktı. Eş zamanlı olarak da Sam'e göz kırpmıştı. Küçük paketi açarken mahcup olacağımı biliyordum, ama aynı zamanda böylesine mutlu olacağımı da bilmiyordum.

Karşımda bir kimlik kartı duruyordu. Üzerinde benim fotoğrafım olan. Embry'nin çektiği onlarca fotoğraftan yüzümün en net olduğuydu.

Ve en önemlisi, gözlerimin yaşla dolmasına sebep olan da soyadındaki o bilindik güçtü.

Uley... Damla Uley.

Sam beni kız kardeşi olarak kayıt ettirmişti. Parmaklarımın ucuyla göz yaşlarımı sildim. Emily'e sımsıkı sarıldım. Aklıma gelen tüm güzel ve minnet dolu kelimeleri sıralıyordum.

Sam'e uzandığımda beni gerçekten bir kız kardeş olarak gördüğünü ispat eden bir şey yaptı. Burnumu sıktı "Böyle sümüklü bir kız kardeş istemiyorum." ona da sıkıca sarıldım ve defalarca teşekkür ettim.

Minnet, sevgi ve binlerce duygu bu küçük pakette sunulmuştu bana. Ve aile. İşte beni ağlatan buydu. Bir ailem vardı. Sam ağabeyimdi, kağıt üzerinde olsa da, o benim gerçekten ağabeyimdi.

Diğerleri kapıdan girerken hala gözlerimi siliyordum. Elimdeki peçeteyle son kez burnumu sildim ve Embry'le göz göze geldik. Neşe saçan bakışları endişeyle gölgelendi. Yanıma sertçe oturdu, ellerimi avuçlarının arasına aldığında iyiden iyiye korkmuş görünüyordu.

"Neyin var?" sesi kırılgan çıkmıştı. Bu ses tonuna ilk kez şahit oluyordum. Sağ elimi sıcak avucundan çekerek kimlik kartını ona uzattım.

Sam gülerek "Senin soyismini alamadığı için üzülüyor benim küçük kardeşim.. Küçük ve sümüklü." Emily gülüyordu ve güldüğü için mahcup bir bakış da eklemişti gözlerine. O gerçekten harika biriydi. Tekrar sarılma isteğiyle dolmama rağmen Embry'nin avuçlarındaki elim yanmaya başlamıştı, çok sıcaktı.

"Sam bundan benim haberim yoktu." dedi, gözleri bana kenetlenirken hafiften gülümsemeye başladı "bu kimlikte bir gün 'Call' yazacak o yüzden daha fazla üzülme." başımı göğsüne çekti, güldüğünü hissedebiliyordum.

Jared, "Şimdi ona ne diyeceğiz?" Jacob kuru bir öksürüğün ardından yeni lakabımı ortaya bir bomba gibi bıraktı.

"Büyülü kız" dedi, oldukça ciddi görünüyordu "Hadi ama Sam, sence de anormal değil mi?" bana doğru özür diler gibi bir bakış attı "Bir anda geldi ve tam anlamıyla aileye katıldı. Bence büyüleyici."

Paul elini saçlarına götürdü "Sevdim bunu 'büyülü kız' elimizde bir cadı olduğu fikrini herkese duyurmalıyız. Bir kurtadam ordusu! Ve arkasında büyülü bir kız var."

Rahatsız olmuştum. Aptal Jacob. Bir türlü dilini tutamama özelliği vardı şu çocuğun. Ettiği 3 laftan 2si sinirime dokunuyordu.

"Kıskanma Jacob.. Sen de büyüyünce büyülü bir kız olabilirsin." göz kırptım. 

Emily'nin sevecen sesi mutfakta yankılandı "Hadi yemekler soğuyor.." bana döndü ve dudakları "mükemmeldin" harfleriyle dalgalandı. 

**

"Nereye gidiyorsun?"

"Boş ver.." dudağımın kenarına değen bir öpücük bıraktı yüzüme. Gitmesini istemiyordum. Keşke onu buraya bağlayabilseydim.

"Nereye gidiyorsun Embry? Bir kez olsun cevap veremez misin?"

Embry arkasına baktı, diğerleri saçma bir şeyler yapıyordu. Oyalanacak, bize biraz daha zaman verecek şeyler.

"Bir sıkıntı var ve onu halletmemiz gerekiyor, tamam mı birtanem?"

"Değil." yüzümü buruşturdum "bak, şey yapalım.. Mmm" aklıma gelen ilk şeyi söyledim "Beni annenle tanıştır, olmaz mı?" gerçekten böyle bir teklif beklemediği yüzündeki ifadeden okunuyordu.

"Annemle mi tanışmak istiyorsun? Emin misin?"

Umarım annesi bir mağarada yaşıyordur da bu tepkiyi normal karşılayabilirim. "Uzaylı görmüş gibi bakma bana. Minicik bir istek."

"Annem de seninle tanışmak istiyor." durakladı "Üstelik bu sabah söyledi. Acaba gerçekten cadı falan olabilir misin?" saçlarımı öptü, birkaç kez... "Tüm bunlar bittikten sonra söz veriyorum annemle tanışacaksın... asma suratını."

Gitmesini istemediğimi daha nasıl ifade edebilirdim ki? Hey, Embry bana bak! Sana gitmemeni emrediyorum yoksa vampirlerden daha tehlikeli bir şeyle karşılaşırsın; aşık bir kadının gazabıyla! Bu düşünceyle gülümsedim. Hala ergenin tekiydim. Zaman ve mekan fark etmiyordu.

"Şimdi gidiyorum ama akşam burada olacağım." bir anlığına dudaklarıma yönelir gibi oldu, gözlerim kapanmıştı ama dudaklarının sıcaklığını alnımda hissettim ve yanağımda. "Dikkatli ol."

Ellimi önümde birleştirdim. Hala gitmesini istemiyordum. Neden mühürlü olduğu kişiyi dinlemiyordu ki? Aptal kurt kuralları elimden tek aşkımı alacak. Emily'le göz göze geldik, onun gözlerinde de bendeki ifade vardı. Endişe, korku... Ikimizin kaderi de aynıydı. Tek bir farkla, o benden çok daha güçlü bir kadındı. 

Emily ufak adımlarla yanıma yanaşırken "Seth de gitti." diye fısıldadı "Henüz çok küçük, o kadar tatlı bir çocuk ki." dudakları gerildi. Bana bir şeyleri eksik anlattıkları aklına gelmiş olmalıydı "Seth tatlıya bayılır, hadi ona ne yapacağımıza karar verelim."

Seth'i görmemiştim ama ablasını birkaç kez gördüm. Leah. Ah, ona gerçekten üzülüyordum. Embry şayet bana mühürlenmemiş olsaydı onunla bir ilişkiden sonsuza dek kaçacağımı düşündüm. Canlı örnek olarak Leah, Emily ve Sam üçgeni dururken nasıl bir kurtadamla aşk yaşama riskine girebilirdim ki? 

Twilight | Büyülü KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin