Lisenin girişinde uzun bir süre dikildikten sonra içeri girmeyi sonunda akıl edebilmiştik. İçeri girdiğimizde her yer üstü başı açık ergen kızlar (yaşlı teyze mod=ON) ve onları yiyecekmiş gibi bakan kaslı erkeklerle doluydu.
Aslında geçen seneden çok farklı bir şey yoktu. Sadece kızlar çoğalmış ve erkekler de kas yapmıştı. Peki ben? Ben hiçbir değişikliğe uğramamıştım. Sonuçta uğrasamda burası hiçbir zaman değişmeyecekti.
Etrafımıza sanki sürüye yeni gelmiş koyunlar gibi bakarak kooridorun sonuna kadar yürüdük. İlk önce müdür yardımcımız Bayan Brown'un odasına gidip ondan sınıf şubelerimizi alacaktık.
Açıkçası her sene bizi Sophia'yla aynı sınıfa koydukları için çok da heyecanlanmamıştım bu sefer. Bunu büyük ihtimalle başka arkadaşımız olmadığından yapıyorlardı.
Bayan Brown'un kapısını yavaşça tıklattım ve içeriden gelen kaba 'Gir!' komutunu duyduğumda ise içeri girdim. Sophia müdür yardımcımız Bayan Brown'dan biraz korktuğu için arkamda saklanmayı tercih etmişti.
' Bayan Brown biz sınıf şubelerimizi almaya gelmiştik efendim.' dedim.
Bayan Brown kendisinden hafifçe büyük olan gözlüklerini aşağıya indirdi ve gülümsedi. Melek yüzlü şeytan...
'Sophia sen 11-D şubesindesin bu sene.' Sophia başını onayladığını belirtmek için aşağı yukarı salladı.
' Sana gelince Lucy... Sen 11-B sınıfındasın tatlım. ' Ahh olamaz. Sophia'yla ayrı sınıfa koymuş olamazlar beni değil mi ?
' Ancak Bayan Brown, biz her sene olduğu gibi Sophia ile aynı sınıfta olacaktık. Ailelerimiz sizinle bu konu hakkında konuşmuştu değil mi ?' diye sordum hayal kırıklığına uğradığımı belli edecek bir tonda.
Bayan Brown hafifçe kaşlarını çattı ve bana 'Bunu sana mı soracağım küçük ?' bakışını attı. Bu kadını sırf bakışları yüzünden sevmiyorum.
' Ailen ve Sophia'nın ailesi, buraya gelip yeni arkadaşlar edinmemenizden yakındılar. Ve biz de size böyle bir çözüm bulduk. Tabiki görüşeceksiniz ancak ayrı sınıfta olduğunuzda daha fazla arkadaşa sahip olacaksınız.'
Saol ya! Yani gerçekten çok saol ,hayatımı kurtardın.
Sophia'nın içinde yatan sosyalliği biliyordum. İyi arkadaş edinebiliyordu ayrıca dikkatleri üstüne çekecek bir davranışta da bulunmuyordu.
Ancak ben... Ben arkadaş edinme konusunda berbattım. Kimse yanıma gelip benimle konuşmadıkça ben de onlarla konuşmamaya özen gösteriyordum. Tam bir umutsuz vakaydım...
İkimizinde yüzü asılmıştı. Sophia'nın da benimle aynı sınıfta olmak istediğini anlayabiliyordum. Çünkü bu liseye geldiğimizden beri aynı sınıflara konulmuştuk.
11-B sınıfının önüne geldiğimizde ayrılmamız gerketiğini anlamıştım. Sophia’yla her teneffüs buluşmak üzere birbirimize söz vermiştik.
Sanki içimizden birisi ölecekmiş gibi uzun süre birbirimize sarıldık. En sonunda ayrıldık ve benim için çok yeni olan sınıfıma girdim.
Fazla dikkat çekmemek için arkadalarda boş bir sıra bulmaya çalıştım. Ancak anlaşılan tüm çiftler yiyişmek için arka sıraları seçmişlerdi. Öğrentmenlerin onları görmeyeceklerini falan zannediyor olmalılar.
Hayır, hayır tüm öğretmenlerin derste uyuklamamam için beni tahtaya kaldırdıkları sıradan gözlemledim ve her şey en küçük ayrıntısına kadar görünüyor. Boşuna heveslenmeyin...
Bunun üzerine ben de arkalarda uyuklama hayalimden vaz geçerek önden ikinci sıraya çantamı koydum.
Daha doğrusu sandalyemin yanındaki sandalyeye koydum çünkü yanıma gelip birisinin oturmasını istemiyordum.
En sonunda felsefecimiz Bay Shawn geldi ve sınıftaki sessizliği sağlamaya çalıştı. Ama maalesef sadece çalıştı.
Dersin ilk on dakikası sadece kendimizi tanıtmayla geçmişti. Ben ise ‘ Ben Lucy White. 17 yaşındayım. Kardeşim veya ablam yok. ‘ diye tanıtmıştım kendimi. Sıradan ve sade, tek istediğim buydu zaten.
Yaklaşık herkes kendini tanıtmıştı daha doğrusu tanıtacaktı ki kapı vahşice tıklatıldı.Gelenin Bayan Brown olduğunu herkes anlamıştı.
Kapı açıldı ve Bayan Brown tüm görkemiyle (!) sınıfa girdi. Ardından içeri bir çocuk daha girdi. Kim diye bakmak için kafamı uyukladığım sıradan yukarı doğru kaldırdım.
Bayan Brown ve.... ve ‘Analar Neler Doğruyor’ temalı bir çocuk mu ? Bu sene gerçekten benim için rahat geçmeyecekti.
‘Merhaba çocuklar. Bu sene aranıza Taylor Haughten katılacak. Umarım iyi anlaşırsınız. ‘ gibi bir şeyler zırvaladı. Ben ise onu dinlemekten çok önümdeki manzaraya bakıyordum.
Tabii eğer ERKEK YOK diye bir hayat felsefem olmasaydı bakmaya devam etmeyi planlıyordum. Sadece lise hayatım boyunca buna söz vermiştim ve kesinlikle sözümden dönmek gibi bir niyetim yoktu.
Taylor Haughten’in gözleri boş sıra aramaya başlamışken sıramda öyle yayılmıştım ki, gelip yanıma otursa da benim koca popomdan dolayı sandalyeden düşeceği kesindi. Taylor da düşüncelerimi okumuş gibi en öndeki boş bir sıraya oturdu.
Bundan da paçayı sıyırmıştım.