Odadan çıktıktan sonra kendi odama gidip yatağıma yattım. Uyuyamıyordum. Sürekli Olivia'yı düşünüyordum...eminim bir şey olmamıştır. Arada sırada odasına gidip iyimi diye baktım. En sonunda uykum geldi. Uyku sersemiydim... son olarak bir daha gidip baktım
.........
Uyandığımda Olivia'nın elini tutmuş, yerde yatıyordum. Ayağa kalktım, Kalbi atıyormu diye kafamı göğsüne koydum. Evet kalbi atıyordu. Eliyle kafamı ittirdi, uyanıyordu. Kafamı göğsünden çektim ve dürttüm
Ben:Hadi uyan
Olivia:Birazcık daha
Diyerek yanına döndü. Uyanmasına çok sevinmiştim😊😊😊. Yatağın kenarına oturdum. Çok tatlı uyuyordu... melek gibiydi... bu sefer narince dürttüm
Ben:Hadi uyan...
Baktım uyanmıyor mutfağa gittim. Ona bir kahvaltı hazırlayacaktım. Hem de yatakta kahvaltı... ama vampirler ne yer, ne içer.. bunları bilmiyorum ki... neyse ben buz dolabına bakayım.
Buzdolabının kapağını açtım. Kan ve etler vardı. Çok lezzetli görünüyordu... dur bi ya! Ne diyorum ben. Yavaş yavaş vampir olmaya başlıyordum. Acaba gözlerimin rengi değişti mi ki... aynaya bakmak için yukarı kata çıktım. Odalarımızın arasındaki duvarın aynasına baktım. Ama kendimi göremiyordum... vampir olmak demek ki böyle bir şey... kendini göremiyorsun...
Geri mutfağa gittim. Dolaptan bir kaç et ve bir bardak kan çıkardım. Son olarak servisi hazırlayıp odaya götürdüm. Kapıyı tıklattım. İçeriden hiç bir ses gelmedi. Belli ki uyuyordu. Kapıyı kendim açtım. Düşündüğüm gibi, hala uyuyordu. Elimdekileri yatağın yanındaki komidine koydum.Ben:Hadi uyan
Olivia:Öfff
Diyerek yatağından kalktı. Saçları birbirine karışmıştı ve hala gözlerini açmakta zorluk çekiyordu. Bu hali gerçekten çok sevimliydi
Olivia:Ne oldu? Postacımı geldi?
Ben:Postacı???
Olivia:Bizim kasabada kullanılan bir söz. Ne olduğunu söyleyecek misin
Dedi esneyerek. Komidinin üstündeki kahvaltıyı göstererek
Ben:Sana kahvaltı hazırladım
Olivia:Zahmet etmene gerek yoktu. Ben yapardım
Ben:Mmm... aslında bu kahvaltı aynı zamanda bir özürün simgesi
Olivia:Özür? Dünki olaylardan dolayı özür diliyorsan ben o konuyu unuttum
Ben:Hem onun içinnn... hem de bugün sabah 2 gibi olan şeylerden dolayı
Olivia:Ne oldu da?
Ben:Senin telefonun benim odamdaydı. Bende sana getirmiştim ama sen odada yoktun. Bir de baktım arkamda yarasa var...
Olivia:Haaaa, evet, vurdun. Zar zor hatırlıyorum
Ben:Evet ve bunun için özür dilerim
Olivia:Neden vurdun ki?
Ben:Korktum. Bir anda karşıma çıktın. Bende sen olduğunu düşünemedim ve vurdum
Olivia:Ondan sonra ne oldu?
Ben:Bayıldın
Olivia:Hmm... tamam özrünü kabul ediyorum. Ama bundan sonra daha dikkatli ol
Ben:Tamam olurum.
Bir süre düşündüm. Acaba ona kolye olayını da anlatsam mı ki...
Ona kahvaltısını uzattım ve yatağın kenarına oturdum
Ben:Senden üçüncü kez özür dilerim
Olivia derin bir nefes aldı ve kahvaltısından bir kaç lokma olarak
Olivia:Ee... bu sefer ne oldu?
Ne diyeceğimi bilemedim. Parmaklarımı kıtlatmaya, oynamaya başlamıştım.
Ben:Mmm... kızmayacağına söz ver
Olivia bir yandan kahvaltısını yiyor diğer yandan da beni dinliyordu. Tekrar derin bir nefes aldım ve söze başladım
Olivia:Tamam söz. Ne oldu?
Ben:Kolyeni kırdım.
Bu sözümden sonra Olivia elindeki çatalı bıraktı ve hemen duvara baktı. Duvarda asılı olan bir kolye göremeyince güçleriyle kahvaltısını komidinin üstüne koydu ve havalanarak yataktan indi. Hemen yataktan kalktım. Olivia korkulu gözlerle bana baktı
Olivia:Nerede?
Kolyeyi koyduğum masayı gösterdim. Hızla masanın yanına gitti. Bende onun arkasından gittim. Masaya baktığımda kolye telefonunun yanında sapasağlam duruyordu. Şaşırmıştım. Kolyeyi göstererek
Ben:Ciddiyim, dün kırmıştım...
Olivia:Yalancı mısın...? Hiç bir şey olmamış. Beni de endişelendirdin
Diyerek yere bastı ve güçlerini kullanarak kolyeyi tekrar eski yerine koydu. Gözüm kolyede kalmıştı. Nasıl olabilirdi... kırılmıştı. Olivia tam yanımdan ayrılacakken kolundan tuttum ve
Ben:Gerçekten... kırılmıştı...
Olivia ilk önce kolyeye baktı ve sonra da bana bakarak
Olivia:Bence güzel bir uykuya ihtiyacın var
Diyerek odadan çıktı. Ama bu nasıl olabilirdi... kolyenin yanına gittim. Detaylı detaylı baktım. Belki de Olivia haklıdır. Kolyeyi tekrar elime aldım ve yeniden açıldı! Bu nasıl olabilirdi! İçindeki kağıt tekrar düştü. Ama bu sefer kolye kırılmadı... dün dokunduğumda kırılmıştı ama bu sefer kırılmadı... kolyeyi tekrar masanın üstüne bıraktım ve bağırarak Olivia'nın yanına koştum
Ben:Olivia! Olivia!
Aşağı indiğimde olmadığını gördüm. Odaların her birine bakmaya başladım. Ta ki bir odanın kapısını açana kadar. Kapısını açtığım oda banyonun odasıydı ve Olivia aynanın karşısına geçmiş yüzüne krem sürüyordu. Garip olan şuydu ki Olivia kendisini görebiliyordu
Olivia:Ne oldu?
Ben:Kolye...
Olivia:Ne oldu kolyeye?
Ben:Geri açıldı! Ama bu sefer kırılmadı!
Olivia:Jungkook, sen cidden uykusuzsun. O kolye büyülü. Açılamaz
Bu söz karşısında çok şaşırmıştım
Ben:Ama açıldı...
Diyerek koştum, odasına gittim, kolyeyi aldım ve koşarak tekrar banyoya gittim. Olivia yüzünü ovalıyordu. Bir anlığına elimdeki kolyeye baktı ve hızlıca elimdeki kolyeyi alarak
Olivia:Bu olamaz...
Ben:Sana demiştim
Olivia:Bunu nasıl yaptın?
Ben:Sadece elime aldım ve... açıldı
Olivia:Ama bu büyülü... yoksa sen...
Ben:???