crazy in love

754 42 45
                                    

Parmaklarımla bilgisayarın bir kısmında ritim tutup, ikide bir saatime bakıyordum. Zaman bir türlü geçmiyordu ve ben sonsuzluğun içine girmiş gibiydim.

Zayn'le buluşup, projeyi baştan yapmamıza bir saat kalmıştı. Aptal gibi çoktan hazırlanmış, saçımı düzleştirmiş, makyajımı yapmıştım ve şu an buluşacağımız zamanın gelmesini bekliyordum. Üstelik iki bölüm dizi bile bitirmiştim! Ama zaman hala geçmiyordu.

Ayrıca bu zaman diliminde Martin için Londra'nın en iyi klüplerinden birini kapattırmış, yarın için organizasyon şirketini aramış, ulaşabildiğim arkadaşlarını davet bile etmiştim. Biraz pahalıya mâl olmuştu, yine de sevgilim için değerdi.

Evet, benim sevgilim Martin'di.

Bu cümleyi gün içinde tekrar edip durmaya başlamıştım. Benim bir tane sevgilim vardı, o da Martin'di.

Önümde izlediğim diziyi boş bakışlarla süzerken telefonum çaldı ve saçma bir heyecanla panik yaparak telefonumu elime aldım. Arayan Martin'di.

"Efendim?" dedim, hayâl kırıklığına uğramış gibi.

"Desdemona?" Sesi çekingen geliyordu. "Sevgilim, aramızda bir problem mi var?"

"Hayır? Neden?"

"Şu sesin bile soğuk geliyor. İki gündür mesajlarıma tek tük cevaplar veriyorsun, yanıma gelmiyorsun. O gün evden çıkmama mı bozuldun sevgilim, lütfen söyle. Yoksa şimdi kafeyi birine devredip yanına geleceğim."

İçim sızladı. Gerçekten. Ona bunları hissettirdiğim için kendimi öldürecektim. "Hayır. Hiçbir sorun yok. Sadece birkaç gündür derslerle uğraşıyorum. Yine. Bizim bölümü biliyorsun." Derin nefes alıp dudağımda parlatıcıdan taşan kısımları sildim. "Kafeyi bırakıp gelmene gerek yok, zaten sen de son zamanlarda çok çalışıyorsun. Biliyorum sırf bunlar için bile işletme okuyorsun ve yıllardır bu kafeyi işletmeyi çok seviyorsun ama çok yoğun çalıştığını da kabul et."

Gözlerimi kapatıp, arkama yaslandım. O ise pişmanlık dolu sesiyle konuşmaya devam etti. "Seni özledim."

"Bende."

"Sorun yok, değil mi sevgilim?"

Uzatmanın anlamı yoktu. "Yok."

Gülüşü kulağıma doldu. "Bugün dışarıda yemek yemeye ne dersin? Sadece ikimiz."

Bir elimle saati kontrol ederken, derin bir nefes verdim. "Bugün olmayabilir, Martin. Fotoğrafçılık projesini yapacağım."

"Başka zamana ertelesen ne olur?" Zaten dün ertelemiştim. Bir daha bunu yapmazdım.

"Projeyi tek ben yapacak olsam farketmezdi, ertelerdim. Ama sanat fakültesi öğrencileriyle birlikte yapacağız." Moralini daha fazla bozmamak için gülmeye çalıştım. "Başka zamana kendi ellerimle hazırlarım sana. Olmaz mı?"

Güldü. "Olur."

"Öptüm o zaman."

"Ben daha çok."

Gülümseyerek telefonu kapattığımda, elimi saçlarımın arasından geçirdim. Bu sıralar kafam her şeyde çok karışıktı ve ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Tekrar saatime baktım. Sadece 15 dakikanın geçmiş olması moralimi bozarken, bir bölüm daha dizi izlemenin hiç bir sakıncası yoktu.

Birkaç bölümün daha bitmesinin ardından, saat sonunda 9 oldu ve kalbimin sıkışmasına engel olamayarak fotoğraf makinemi aldım ve çantamın içine koydum. Çantamı da çapraz astım ve ayağıma beyaz ayakkabılarımı giydim. Yanımdaki siyah poşetin içine de büyük ve uzunca bir dikdörtgen ayna  ve ışık koyduktan sonra makyaj masamın önüne geldim.

like a miracle//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin