term project

940 51 37
                                    

Uzun kirpiklerini kırpıştırdı. Karşımdaki çocuğun özenle yaratılmış güzel gözleriyle bakışmam birkaç saniye sürse de bana birkaç saat gibi gelmişti. Midem ağzıma geliyor, kulaklarım uğulduyor, karnımdaki kelebekler turlayıp dolaşıyordu. Her adımında üzerindeki deri ceketi biraz daha gıcırdıyordu. Sanırım yeniydi. Biraz da bol duruyordu.

Olduğum yerde çivilenmiş gibi dururken, çocuk yanımdan hızla geçip gitti ve beni ağır parfüm kokusuyla baş başa bıraktı. Gözlerimi kapatıp havayı kokladığım birkaç saniye içerisinde, Longday'in bana seslendiğini bile duyamacak hale gelmiştim. "Desdemona, sana sesleniyorum!"

Gözlerimi, büyülü bir rüyadan uyanmışım gibi hızlıca açıp şimdiki ana odaklandım ve Profesör'ün mavi gözleriyle kalakaldım. Mavi gözleri önündeki haki rengi deri koltuğa oturmamı işaret edince, yavaş adımlarla koltuğa oturdum. "Özür dilerim, Profesör."

Profesör Longday, bu alıklığım üzerinde çok durmadı ve önündeki kağıtları eşeleyerek dersle alakalı birkaç şeyden bahsetmeye başladı. "Buraya projen için çağırdığımı sanıyorsun ama..." Oysaki benim beynim Profesör'ü dinlemek yerine az önceki çocuğu düşünmeye başlamıştı bile. "...yeni bir proje..." Aklım yerinde değildi. "...metaforun grafiti..." Çocuk çok yakışıklıydı ve profesörün ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "...bunu yüz yüze söylemek zorunda kaldım..."

Profesörün sesi kesik kesik gelirken, çoktan hayal dünyamda yolculuğa çıktığımı anlamıştım. Ve vücuduma ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sanki beynimi yerinden çıkarmıştım ve Profesörün arkasındaki tozlu kahverengi dolabın içine koymuştum. "Desdemona," dedi, Profesör en sonunda. "Beni dinliyor musun?"

"E-evet," dedim, kendime gelmeye çalışarak.

"Güzel. O zaman senden istediklerimi anlamışsındır."

"Anladım, hocam," dedim. Neyi anlamam gerekiyordu? Sikeyim, hiçbir şey dinleyememiştim ki!

"Teslim tarihini panoya asarız." dedi ve elime bir kağıt tutuşturdu. "Bu da proje numaran."

Bana söylediği şeyler neydi? Projem çok kötü olmuş ve yeni bir proje mi istemişti? Bu elimdeki numarayı ne yapacaktım? Çocuk, aklımı o kadar çok karıştırmıştı ki, benden istenilen şeyi bilmiyordum. Tekrardan sormak ayıp olur ve dinlemediğim anlaşılır diye, kafamla hocayı onaylayarak yavaşça oturduğum yerden ayağa kalktım ve kapıya doğru ilerleyerek odadan çıktım.

Kapının karşısında duvara yaslanmış bir halde beni bekleyen Mila, kolumu tutarak beni yakaladı. "Ne oldu? Çok mu kızdı?" Sesi endişeliydi. "Araba çarpmışa dönmüşsün. Bembeyazsın kızım!"

Dönmüştüm değil mi? Sanki o çocuk bana büyü yapmıştı ve olan aklımı da söküp almıştı. Üstelik ilk defa gördüğüm bir insandı o. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Beynim ne zaman yerine gelecekti?

"Yok," diyebildim sadece. Sesim kırık çıkınca boğazımı temizledim. "Mila, az önce odadan çıkan çocuğu gördün mü?"

Biraz düşünüp aklını yokladı. "Esmer olandan mı bahsediyorsun?"

Kafamı aşağı yukarı sallayarak onayladım.

"Yok. Ama mimarlık öğrencisi olmadığı kesin. Olsaydı tanırdım. Niye?" dedi.

Niye mi? Niyeydi harbiden? Nasıl hislerin içine düşmüştüm? Özellikle sevgilim varken, böyle bir soruyu neden sormuştum ki?

"Hiç," dedim, konuyu bir an önce kapatmak umuduyla. "Merak ettim."

Omuz silktikten sonra koluma girdi ve beni yemekhaneye doğru sürüklemeye başladı. "Çok acıktım. Bu arada, Profesör ne dedi cidden?"

like a miracle//zmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin