"Evet, o bir insan hakları avukatı..."
Yere fırlatılan kirli çoraplardan mı başlansa yoksa hazır yemek kutularından mı?
Cevap ikisi de değil.
Sanırım önce yağlı suratı yıkamak gerekiyordu.
Esmer çocuk malakça televizyonun karşısına kurulmuştu.
Geniş koltukta karnını kaşıyarak dondurma yiyordu.
Büyük dondurma kovasına kaşığını soktu ve küreklermiş gibi dondurmayı kaşığa tepeleme aldı.
Ağzı doluyken Bridget Jones'un dediklerini tekrar etti
"Evet, o bir insan hakları avukatı..."
Bridget Jones onu ne olursa olsun güldürdü.
Bu depresif anında bile güldürmüştü.
Ta ki telesekreterin sesini duyana kadar.
Telefon önce çaldı.Tao huzursuz hissetti.
Koltukta dudak büzüp komidindeki telefona baktı.
Sonra da telesekreterin sesi duyuldu.
Biiiipp
"Hayatım, gerçekten abinin düğününe gelmeyecek misin ? "
Annesiydi.
''Günlerdir seni arıyoruz ve cevap bile vermiyorsun.
Beni korkutuyorsun.Eski blumik günlerine geri mi döndün yoksa...''
Kadın bir iç çekmişti.
Endişesi oldukça belliydi.
''Tao...Hayatım...En son böyle ortalardan kaybolduğunda...
bir sevgilin olmuştu.Yoksa bir sevgilin mi var?
Ha?''
Olaya pozitif yönden bakmıştı.
Tao kahkaha atmak istedi.
Annesi onu ne kadar da iyi gözlemlemiş.
Gerçekten de sevgilisi olduğunda dünyayla iletişimini koparırdı.
En son kişide de bu olmuştu...
Bridget Jones'un şapşal sesiyle o günleri düşünürken
annesinin sesi parazit yaptı ve onu kendisine getirdi.
''Bebeğim...Lütfen abinin düğününe gel,tamam mı?
Hatta...Şuan bir erkek arkadaşın da varsa onu da getir.
Baban sana selam söylememi istedi.Seni çok seviyoruz.
Görüşürüz.''
Biiipppp
Annesinin konuşması bitince sadece ekrana bakakalmıştı.
Düğüne gitmek istemiyordu çünkü herkesin ona
neler soracağını biliyordu.
Onu sorguya çekeceklerini de...
Ama diğer bir yandan da abisini görmek istiyordu.
Böyle bir günde ailesiyle olmamak delilikti.
Yutkundu ve gözlerini yavaş yavaş kırpıştırdı.
Ardından koltuktan kalktı.
Geniş koltuktaki yastıkları kaldırarak kumandayı aradı.
Kumanda koltuğun kenarındaydı.