𝟏𝟐 | maskeli balo ve kaybolan çocuk

1.8K 197 107
                                    


Çoğunluk Gatsby'nin partilerinin barlarda ve kulüplerde yapılmasına alışıktı ama genç adam bu gün bir farklılık denemiş, 70'li yıllardan çıkıp gelmiş gibi görünen bir maskeli balo düzenlemişti ve Remus sadece birkaç dakika Instagram'a girdiğinde medyanın buna bayıldığını fark etti.

Aslında kendisi de bayılmıştı. İçindeki gizli - yıllardır çıkmayacak kadar gizli hem de - romantik, takım elbiselerin, uzun eteklerin ve maskelerin yaratacağı ortamın hayaliyle deliriyordu.

Ama evde maske olarak kullanacağı bir şey bulmak çok zordu. Sonunda geç kalmak pahasına yol üzerindeki herhangi bir yerden maske almaya karar vererek çıktı evden. Parfümünü sıkmayı unuttuğunu tam kapıyı kilitlerken fark ettiğinde tekrar girdi evine. Acelesi vardı ya, ondan başına geliyordu bütün bunlar!

Taksiye binip cadılar bayramı için kostüm satan bir yerin adresini verdi. Başka yerleri de deneyebilirdi elbette, maske satma olasılığı olan daha yakında birçok yer vardı ama bu sefer olasılıklara güvenmek istemedi Remus.

Taksiciye bir dakika beklemesini söyleyip küçük dükkandan içeri koştu. Takım elbisesi koşuşunu zorlaştırmıştı ama sonuçta yürümekten daha hızlıydı öyle değil mi?

Küçük kapı zili Remus'un içeriye girdiğini haber verircesine çaldı. İçeride kimse görünmediğinden "Kimse var mı?" diye seslendi Remus.

Anında karşılık aldı. "Geldim! Geldim evladım...Bir dakika..." Yaşlı bir kadının sesiydi bu.

Sonunda ellerini kurulayan kadın tezgahın arkasındaki boncuklar asılmış kapıdan çıktı. "Sana nasıl yardımcı olabilirim güzel oğlum?" dedi gülümseyerek.

Remus onun bu şirin gülümsemesini görünce bir an annesini özledi. Bu his içini yakıp kavuruyordu ama acelesi olduğundan yutkunarak boğazına oturan yumruyu göndermeye çalışmıştı.

"Bir parti için maske arıyorum. Göz çevresini kapatan mümkünse siyah bir model olabilir. Elinizde mevcut mu acaba?"

Yaşlı kadının gözleri parladı. "Parti demek... Gençken ben de sık sık partilere gider, senin gibi şirin çocuklarla dans ederdim. Dansa kaldırmayı planladığın özel bir hanımefendi var mı oğlum?" diye sordu üst raflardaki kutuları kontrol ederken.

Şöyle bir düşündü Remus, biri vardı. Özel biri miydi henüz bilmiyordu ama onun kendisini özel biri olarak gördüğünü fark etmişti - zaten etmese şu an bunca zahmete girip maske satın alıyor da olmazdı -

Asıl sorun ise bu kişinin genç bir hanımefendi değil beyefendi olmasıydı. Sonuçta detaylar o kadar da önemli değil diye düşünüp kafasını sallayarak onayladı yaşlı kadını.

Bu sırada yaşlı kadın da aradığı kutuyu bulup Remus'un önüne indirmişti. Rengarenk maskelerden birini alıp masaya koydu ve öne doğru itti. "Bu gözlerinin rengini de güzel gösterir bence."

Siyah saten kumaştan bir maskeydi bu. Gatsby'ninki gibi dantel ve yumuşak görünüşlü değildi. Göz çevresi için bırakılan boşluk ve maskenin dışı parlak yeşil iplerle çevriliydi ve genel olarak baktığınızda gözler için yapılan şekil iki küçük yaprağa benziyordu.

Fazlasıyla güzeldi anlayacağınız. Bu yüzden Remus ikiletmeden taktı maskesini ve borcunu ödedi.

Yaşlı kadınla vedalaşıp beklemekten sinirleri tepesine çıkmış taksicisini buldu. Adamdan milyon defa özür dilese de adam sadece homurdanmıştı. Nitekim Remus'u balo salonun önüne bıraktıktan sonra o kadar hızlı bir kalkış yapmıştı ki az daha Remus'un takım elbisesine çamur sıçrıyordu.

Davetli listesinde adını buldurmak için görevliye ilerlemişti ki görevlinin James olduğunu fark etti. "Şimdi de amelelik mi yapmaya başladın?" diye takıldı ona.

"Ha ve ha, Remus. Partime gelen gideni kontrol ediyorum sadece."

"Gatsby'nin partisine gelen gideni kontrol ediyorsun."

James omuz silkti. "Benim olan onun, onun olan benimdir üstelik iyi para alıyorum." dedikten sonra elindeki dosyaya hızlı bir göz gezgirdi. "İsmin milyon dolarlık listemde var, girebilirsin."

"Demek adım olmasa beni almayacaktın piç." James'e sert bir omuz açıp iki kanatlı kapıdan girsi Remus. Arkasında bıraktığı çocuk ise kahkaha atıyordu.

Koridor boyunca ilerledi, müzik sesinin geldiği yeri bulmaya çalışıyordu ama çok fazla kapı vardı. Telefonunu çıkarıp Gatsby'e mesaj atmaya karar vermişti ki evde unuttuğunu fark etti.

Bir şeyi unutacağını biliyordu işte!

Gördüğü kapılara teker teker göz atarak yemek salonunu, banyoları ve kütüphaneyi geçti. Şatoyu hatırlatan büyükçe bir malikaneydi burası yani bak bak bitmiyordu odalar. Sonunda etrafta tek olduğu için yanlış koridora girdiğine karar vermişti ki birine saptı, sonra diğerine...

Şansını bir odadan yana denediğinde içeride birini gördü. Görmemesi gereken birini:

Sirius Black'i.

Aynanın karşısında duruyordu genç adam. Uzun saçları şekillendirilmiş, siyah gömleğiyle öylece odanın ortasında dikiliyordu. Aynadan gözleri buluştuğunda irkildi. 

"R-Remus?" dedi neredeyse kekeleyerek. "Vay canına, neden buradasın?" Sesinde bir farklılık vardı, neden bu kadar...boğuk geliyordu?

Hasta falan olduğu belliydi ama sesi kısıldıysa burada işi neydi ki?

Yine de üstelemedi Remus ve omuz silkerek karşılık verdi. "Balo salonunu bulamadım."

"Sadece kırmızı halıları takip etsen bulabilirdin biliyorsun değil mi?"

Tabi ya, diye düşündü Remus. Şimdi kırmızı halının neden bazı koridorlarda olup bazılarında olmadığını anlamıştı. "Aslına bakarsan bilmiyordum."

Sesi o kadar saf ve masum çıkmıştı ki gülümsemeden edemedi Sirius. Sonra birden kendini durdurdu. "Gitmelisin."

"Sen?"

"Ben-ne?"

"Sen gitmeyek misin." diyerek açıkladı Remus.

"Makyajımı tamamlamadım." Sirius flörtöz bir havayla göz kırpınca çocuğun ne kadar etkileyici göründüğünü düşünse de yaptığı şeyler aklına gelince flörtüne karşılık vermedi. Kafasını sallayarak basit bir onaylama verip kapattı kapıyı. Şimdi tek yapması gereken kırmızı halıları takıp etmekti.

Sirius Black ise şansına lanetler edip gömleğini değiştirirken kendine yeni bir saç modeli arıyordu.


Seeelam
Okuyan hala varsa üzgünüm.
Çok beklettim mi?

Sonraki bölümler için çok bekletmeyeceğim.
Hatta yorumlar fazla olursa akşam
bile atabilirim.

İyi okumalar.

the great gatsby ☰ wolfstar, textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin