𝟏𝟕 | daha yakında, en yakında

2.2K 198 269
                                    


Zil çaldığında, Remus sonunda telaşla kemirdiğini parmağını serbest bıraktı ve neredeyse yığıldığı koltuktan hızla kalktı. Açıkçası bu ana gelene kadar onu davet ettiği için üç kez pişman olmuş, bir o kadar kez de hayatında yaptığı en iyi şeylerden biri olduğuna karar vermişti. Hangi karar galip gelmişti bilmiyordu Remus ama bildiği bir şey varsa o da evinin aşina olduğu zil sesinin bile kalbinin atış hızını arttırdığıydı.

Ölmemeyi umdu. Kelimenin tam anlamıyla.

Eşofman altını ve eski tişörtünü çıkarmak içinden gelmemişti ama yine de kapıyı açmadan önce koridordaki boy aynasından kendini şöyle bir süzdü. Sonunda tişörtünü çekiştirip o kadar da kötü olmadığına karar verdiğinde kapıyı açabildi.

Muhteşem Gatsby - ona böyle seslenmek hala çok tunaf hissettiriyordu - tam karşısındaydı şimdi. Siyah düz bir gömlek giymiş, kenarlarını pantolonunun içine bile sokmamıştı. Düzgün bacaklarını ve geniş omuzlarını süzmeyi bilerek aceleye getirdi çünkü zaten yeterince heyecanlıydı. Karşısındaki erkeğin gördüğü en seksi erkek olduğunu tekrar fark etmese de olurdu. Bu yüzden hemen bakışları hemen yüzüne tırmandı, keskin yüz hatlarını çevreleyen siyah saç tutamlarını, bunlarla bütünleşen aşina olduğu dantel maskeyi incelemeye öyle daldı ki hoşgeldin demeyi unuttu.

Gatsby küçüğünün bu acemiliği karşısında gevşek bir gülümseme sunup "Sana da merhaba, Remus." diye takıldı. Beklenmedik bu konuşma girişimi Remus'un irkilmesine sebep olmuştu.

"Sana da merhaba, adını bilmediğim şahıs." Kenara kayıp Gatsby'e geçeceği kadar alan bıraktı. "Ev sahibim beni cidden eve erkek atıyor sanmadan önce içeri girsen iyi olur."

"Atmıyor musun sanki?" dedi Gatsby ayakkabılarını çıkarırken.

"James'i saymıyorsak atmıyorum."

"James'i kesinlikle saymıyoruz."

Aralarına yine o aşina sessizlik girdi. Neyse ki kısa sürmüş, Remus misafirini salona davet etmeyi akıl edebilmişti. Elini uzatarak yönlendirdi maskeli olanı, kaşla göz arasında oturma odasına gelmişlerdi ve Gatsby odayı inceliyordu. Remus onun birbirinden büyük odalarını ve devasa malikanesini hatırlayınca utanmadan edemedi.

"Biraz küçük biliyorum ama-" diye başladı söze. Maalesef ki devam edememişti çünkü Gatsby biraz önce Remus'un oturduğu koltuğa yerleşiverdi.

"Bayıldım." demş kısaca. "Evin de aynı senin gibi; şirin, samimi ve bütün detaylarıyla çok güzel."

Sözlerinin Remus'un vücudundaki bütün kanın yanaklarına hücum etmesini sağlayacağını hissedebiliyor muydu acaba?

"Teşekkür ederim." Gülümsedi Remus. Kendi kendine yüzlerce kez ona kapılmamayı tembihlemişti ama muhattap olduğu kişi bu kadar düşünceli konuşurken ve böyle görünürken imkansızdı galiba. Bu yüzden yine kaçmayı seçti. "Karın falan aç mı?"

"Karnım falan aç değil." dedi Gatsby cümledeki gereksiz falan sözcüğüne vurgu yaparak.

"İçecek bir şey ister misin o zaman?"

"Neden sadece oturmuyoruz Remus?" Gülümsemesini bastıramamıştı. O gülümseyince Remus da gülümsedi ama bu sözlerini duymazlıktan geleceği gerçeğini değiştirmiyordu.

"Tatlı da getirebilirim, eğer ister-"

Sözü elinden tutulup çekilmesiyle kesilmişti. Birdenbire kendini Gatsby'nin hemen yanında, koltukta otururken bulmuştu. "Sadece oturmanı istiyorum." dedi kendisini çeken elin sahibi, ellerini ayırmadan.

the great gatsby ☰ wolfstar, textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin