𝟐𝟓 | "dur dersen duracağım"

1.9K 171 230
                                    


Regulus Black anlaşılan o ki Black ailesinin tek varisiydi. Ama Remus Sirius Black'in de varislerden biri olduğunu - son yaşanan olaylar sonrasında tabiki - biliyordu. Gatsby'nin zenginliği de buna dayanmıyor muydu zaten? Peki Regulus Black tek varisse Sirius da neyin nesiydi?

İnternet Remus'a hemen hemen hiçbir şey vermemişti. Regulus Black'in zengin bir ailenin tek varisi olduğu ve uzun süredir ortalıkta görünmediği dışında bir bilgisi yoktu. Birkaç sosyal medya hesabından çocuğun dış görünüşünü de öğrenmişti. İşin kafa karıştıran kısımlarından biri ise Sirius'la oldukça benzerlikleri bulunmasıydı. Sirius'u bu kadar yakından tanımasa aralarındaki farkları kolayca gözden kaçırabilirdi.

Ama Regulus hayata daha cansız bakıyordu, bu fotoğraflarından bile belliydi.

Yaşam enerjisi gözlerden dışarıya vurur derler. Remus genç adamın fotoğraflarında o enerjinin yansımasını bile göremiyordu. 'Bu çocuğu ne bu kadar yormuş olabilir ki?' diye düşündü içinden. Bu kadar saygınlığı ve parası olsa Remus asla yorulmayacağından emindi.

James hala kapıyı çalmamış veya 'kağıtlarım nerede' mesajı da atmamıştı. Kağıtları yerine koyma çabası da yoktu ortada çünkü Remus inadını bir kenara bırakıp gerek ikna gücü, gerek tehditlerde gerçeği öğrenmeye karar vermişti. Bir insanı hayatını maskeyle geçirmeye itecek nasıl bir sebep çıkacağını içten içe merak ediyordu. James'in merakını giderecek kadar şey bildiği konusunda hiç şüphesi yoktu.

İçten içe Sirius'u geri kazanabilmeyi de umuyordu. Ya da Sirius'un onu geri kazanabilmesini. Aşk olarak nitelendirip nitelendiremeyeceğini bilmese de böyle kuvvetli hisler duyduğu birinin basit bir şerefsizden fazlası olmasına ihtiyacı vardı.

James'i arayıp nerede kaldın demeye de ihtiyacı vardı ama demedi, bunun yerine sapık gibi düzenli olarak kapı deliğinden gelen giden var mı diye kontrol ediyor; bir yandan da magazin sitelerinin birinden bulduğu Black ailesini konu alan yazılardan birine göz gezdiriyordu.

Ve James Potter gelmedi.

Olan biten her şeyin getirdiği tavrı bir kenara bırakıp olayı araştırabilirdi, Lily'e sorabilir, James'i arayabilir veya Sirius'a yüz yüze sorabilirdi. En azından bir yere varmış olurdu. Ya da evde boş boş oturur, sonsuza kadar bu sırrı öğrenemediği için merakla kıvranarak geçirirdi hayatını. Birinciyi seçti. Çünkü ne derler bilirsiniz, işin içine gurur girdi mi mantık ikinci planda kalırdı.

Seçimine sağdık kalmak için araştırma yaptığı sekmeleri kapattı. Kağıtları James'in ceketinin cebine düzgünce katlayıp yerleştirdi ve birkaç saniyeliğine televizyon karşısında oturup bütün olanları unutmaya çalıştı. Sonra da kalkıp giyinmek üzere odasının yoluna koyuldu, bir yandan da bir şeyler sormak için Lily'i arıyordu. Kararına sadık kalma süresiyle başka bir gün dalga geçerdi, şu an işe koyulma vakti gelmişti.

Lily üçüncü çalışta açtı telefonu. Hevesle "Remus!" diye seslenen coşkulu sesi duyunca Remus onu fazlasıyla özlediğini fark etti.

"Lily, sana bir şey soracağım ve bu sefer yalan söylemeyi aklından bile geçirmeyeceksin." Bir yandan da favori kazağını dolaptan çıkarıyordu.

"Asla Rem! Bir seferlik gerçeği senden saklamış olmam beni yalancı yapmıyor, seni mankafa!" Pantolonunu da değiştirdi Remus. Nasıl görünüyordu, fazla mı basitti? Sorusuna odaklanmaya çalışıyordu ama aynadaki görüntüsü onu fazlasıyla meşgul ediyordu. Saçlarını tarardı, saçlarını tararken düşünebilirdi. Galiba.

" Regulus Black hakkında ne biliyorsun?" diye sordu kısaca. Lily o kadar uzun süre sessiz kaldı ki Remus telefonun kapanıp kapanmadığını kontrol etmek zorunda kaldı. "Lily, orada mısın?"

the great gatsby ☰ wolfstar, textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin