Bugün içimden bir his bana her şeyin daha kötü olacağını söylüyor.Bana 'Kaç!' diyor.Ben korkuyorum.Her zaman ki gibi kalktım ve üstümü giyindim.Mutfağa gitmek için salonun önünden geçiyordum ki babamı gördüm.Yine sızıp kalmıştı.Yavaş adımlarla mutfağa girdim.Mutfak masasının üzerinde bir no vardı.O notu okurken göz bebeklerimin küçüldüğünü hissettim.Korkmuştum.Notun üzerinde;
"Seni izliyoruz."
Yazıyordu.Sanki o sırada kalp atışımın seslerini duyabiliyordum.Nefes alışımı,göz kırpışımı,kafamın içinde yankılanan o sözleri bu gerginlikti.'Ne yapacağım?'-panikledim-'Sanki ölüyorum' -gerginim-'Kafam patlayacak gibi'-korkuyorum-'Bu da ne!' -ölüyorum-...
Kahvaltımı ettim.Anahtarımı çantama attıktan Sonra gözlerim masanın üstündeki nota kaydı.İçimden bir ses 'Yak onu!','Parçala','Çöpe atmak yeterli değil!' diyordu.Derin bir nefes aldım ve kağıdı elime aldım.Babamın çakmağını elime aldığım gibi yakmaya başladım.Sonra kendime gelmiş gibi oldum.Sirkelendim ve ilk önce etrafıma sonra da elimde yanan kağıda baktım ve çığlığı bastım.Hemen musluğun önüne attım.Musluğu açtım ve 3 dakika sonra kapattım.Çantamı sırtıma takıp evden çıktım.O sırada her zamanki gibi ormanın önünde posta kutusunun önüne geçtim ve mektubu içine attım.Sonra ayaklarım istemsizce okula doğru koşmaya başladım.Okula geldiğimde nefes nefese kalmıştım.İlk iş revire giderim diye düşünürken yanıma bir kız geldi.
-"Şey iyi misin?,Revire gitmek ister misin?"
Tebessüm ederek cevap verdim.
-"Endişelendirdiğim için üzgünüm ama müzik sınıfına kadar eşlik edebilir misin?"
-"Tabi ki sorman ayıp!"
Dedi ve müzik sınıfına kadar bana eşlik etti ve beni bir sıraya oturttu.Endişeli bir ifade ile
-"Bir sorun olursa bana gel!"
Tamam der gibi başımı salladım.O da bir kaç dakika sonra sınıftan ayrıldı.Ben ise gitar 'ımı çıkardım ve notalarını yeni ezberlediğim ve kendi bestem olan "moonlight and me" adlı şarkıyı çalmaya başladım.Nedense bu şarkıyı her çalışımda ağlıyordum.Sanki sözleri kalbime işliyordu.
Eve dönerken mutluydum.Kulağımda kulaklıklarım ve çalan hafif bir müzik.Sanki her adımımda daha da hafifliyordum.Yere basmak ise bir o kadar zorlaşıyordu.Sonra ormanın önündeki yolda birini gördüm.Beyaz bir kapüşonlu giyiyordu ve kafasını kapüşonlu ile kapatmıştı.Olduğum yerde durdum.Telefonumu açtım ve kamera ile büyüttüm.Onun ağızında yarıklar vardı.Eve doğru ilk başta yavaş adımlar ile sonra koşmaya başladım.Kapıyı açarken arkamdan bir ses duydum.
-"Sanki kaçabilirsin de..."
Dedi ve duvara bıçağını sapladı.Göz bebeklerin küçüldü.Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp arkamı döndüm.Gözlerim kapalıydı.Ağzını kulağıma yaklaştırdı ve
-"Gözlerini açarsan yaşamana izin vereceğim,tabi bu olacaklardan sonra yaşamak istersen..."
Gözlerimi açtım ama karşımda kimse yoktu.Arkamı döndüm ve içeri girdim.Salondan bağırışma sesleri geliyordu.Görmezden geldim.Odama çıkıp üstümü değiştirirken bir ses duydum.Sanki biri silahına mermi dolduruyordu.Çabucak salona indim ve çok geçti çünkü babamın elinde anneme doğrultulmuş silah ve annemin dudaklarını okuduğum o an,
-"Kaç..."
Ve ölümün sesi "Bang!" Gözlerimin önünde kanlar içinde yere serilen annem ve benim acı içindeki çığlığım bunlardan geriye kalan tek şey ise hüzün ve göz yaşları....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kanlı Mektuplar (Creepypasta)
HorrorCreepypasta kitabı diye hafife alanlar sizi şöyle alayım.Memnun kalacağınızı garanti edemem ama keyif alacağınızı edebilirim!