kırılan kirpikler

166 20 23
                                    

"Haechan neyin var? Sürekli hata yapıp duruyorsun."

Dans hocamız sonunda çıldırdığında hepimiz önünde eğilip özür dilemiştik. 127 çıkış için hazırlanıyordu. Ben U ile çıkış yapalı bir seneyi çoktan geçmişti. Zaman gerçekten çok hızlı geçiyordu.

Hocamız bizi salıp biraz izin vermişti. Artık çıkış yapmak üzere olduğumuz için hatta bazılarımız çıkış yaptığı için eskisi kadar sıkı bir eğitim almıyorduk, hocalar da başımızda beklemiyordu pek. Bugün dans hocamız sadece kareofrafiyi oturtmak için buradaydı.

Donghyuck'a da artık gerçek adıyla seslenmek yerine daha çok Haechan demeyi tercih ediyorduk. Sahne ismi buydu.

"Özür dilerim kareografinin o kısmında ne yapmam gerektiğini hep karıştırıyorum. Doğru düzgün ezberleyemedim kareofrafiyi."

Hyuck dizlerinin üstünseyken oturduğu yerden eğilerek söylediğinde Taeil hyung sorun olmadığını söyleyip kahveye boyanmış saçlarını karıştırmıştı. Yutkunup gözlerimi saçına diktim. Herkes saçlarını okşuyordu. Herkes saçlarını seviyordu. Herkes onu seviyordu. O kadar güzeldi ki onu sevmemek zaten imkansızdı. Öyleydi de işte saçları benim için kırmızı çizgiydi. Onların dokunulamaz olmasını istiyordum. Sadece ben dokunmalıydım. Onun vücuduyla ilgili bir şey hakkında böyle bir istekte bulunma hakkım yoktu, evet ama olsa ne kadar hoş olurdu.

"Aynen sorun değil, hem Mark çok iyi yapıyor o kısımda, sana öğretir. Değil mi, Mark?"

Jaehyun hyunga öldürücü bakışlarımı gönderdiğimde "Tabii ki. Biz bir takımız." demiş ve Hyuck'a göstermek için ayaklanmıştım.

Şarkının ritmini belirten sesler çıkararak yavaşça gösterdiğimde o da çoktan ayaklanmıştı.

Tekrar etmeye başladığında sola kayması gereken yerde arkaya doğru hamle yaptığında onu durdurdum.

"Hayır. Arkaya değil böyle sol yanına doğru..." deyip tekrardan gösterdiğimde kafası karışmış gibi bana bakmaya başlamıştı.

Oflayıp "Sorun değil, sorun değil!" diye tekrarlamış ardından arkasına geçip kollarını tutarak hareketi yapmasını sağlamıştım. Hareketin sonuna yaklaşırken ayağını arkaya götüreceğini fark etmiş ve elimi hızla bacağına atıp yana kaydırmış ardından da belini tutup bütün bedenini sola doğru çekmiştim.

Tüm bunları bir anda gerçekleştirdiğim için beynim olanları sonradan algılamıştı. Kalbim tekme yemiş gibi olurken ellerimi hızla belinden çekmiştim. Yüzüm yanarken ellerim terlemeye başlamıştı. Aramızdaki mesafeyi de açarken Hyuck bu olanların hiçbir şekilde farkında olmadığından sonunda anladığı şekilde dans ediyordu.

Enseme attığım elimle birlikte az önce yaşananları düşünmemeye çalışıyordum. Tabii ki asla başarılı değildim bu konuda. Beline dokunmuştum. Beli incecik değildi ya da kaslı falan da değildi. Böyle herkesin aradığı tarzdan çok uzaktı. Tombul bir beli vardı ve yumuşacıktı. Sıcacıktı.

Başımın resmen kaynadığını ve döndüğünü hissediyordum. Sendeleyerek kanepeye oturdum ve başımı ellerim arasına aldım. Terlemiştim. Lanet olsun saatlerdir dans ediyordum ama bu kadar terlememiştim.

Güneşi avuçlasam en fazla bu kadar yanardım ancak ama o güneşten bile daha teklikeliydi. Başımı döndürüyordu ve bu kesinlikle mecazi değildi.

Üzerimdeki etkisinin şakası yoktu.

Günün sonunda, çıkış yapmaya hazırladığımız için uzun süredir görüşemediğimiz kızlar gelmişti.

"Sunbaenim!" deyip önümüzde eğildiklerinde ne yapacağımı şaşırmış ayağa fırlamış ben de eğilmiştim. Çoğuyla aynı yaştaydık ve onlardan büyükmüşüm gibi muamele göstermeleri yüzümü kızartmıştı.

touch of the sun ↬ markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin