Sevgili okuyucularım sizler olmasaydınız ikinci bölüm yayımlamayacaktım.
İyi ki varsınız.
Okurken Umarım sıkılmasınız.İyi okumalar...
Nasıl da uzağız şimdi, yakın olmamız gereken herkese, herşeye.
|||Derin bir nefes alıp, sokulduğum köşeden çıktım. O lanet olası evden kaçıp kurtulmuştum. Ya da ben öyle sanıyordum. Vicdanım rahattı. Ve bu ilk değildi.
Şimdi karanlık bir labirentde her zaman takıldığım bar'a gidiyordum. Sadece can sıkıntısını gidermek için gelirdim buraya. Nefesleri alkolden başka bir şey kokmazdı burda ki insanların.Bazen niyeti bozup tecavüzcü bir pisliğe dönüşürlerdi.
Yasa dışı bir yerde takılmak işime geliyordu.
Uyuşturucu, alkol, fuuş!
O dönerdi belki.
Kim ister ki kızı'nın böyle iğrenç bir yerde takılmasını.O gelene kadar burda takılmaya devam edecektim.
Zaten sadece bu pislik yuvasın da kafamı dinlerdim. İçerdim, düşünürdüm, şu an da sadece buna ihtiyacım vardı.Barmene dönüp,"doldur,"dedim sadece.
Ağzımdan çıkan tek kelime olmuştu. Ama umursamadım çünkü artık alışmıştı bana,sonuçta her gün burdaydım ve artık burdan biri gibi olmuştum.
Yalnızların takıldığı kalabalık bir mekan'ın verdiği huzuru veremeyen insanlar beni buraya itiyordu.
Bardağı uzatıp diğer müşterilerle ilgilenmeye başladı.
İnsan ne zaman kırılırsa işte o an hayat çekilmez bir hâl alırmış. O zaman terk edermiş kendini. İnsan bir kez kırılınca bir daha gelemezmiş kendine. Benim gibi...sizin gibi. Ne kadar çok kırıldık değil mi? Hiç acımadan nasıl da yaktılar canımızı.
Yalnızlık da babasızlık kadar zor geliyordu artık.
Ama onun kadar acı vermiyordu. Babamdan başka kimse veremezdi o acıyı.Düşünceler artık çok yormuştu beni.
Canımı çok yakıyordu.
Kendini kusursuz sana gereksiz yaratıklar yüzünden mutluluğumdan vazgeçiyordum.
Sanki onların verdiği acı yetmiyormuş gibi bir de öldüresiye hırpalıyordum kendimi.İçiyordum...Anneme içiyordum, babama içiyordum, O kıza içiyordum. Arada derin nefesler alıyordum,
ağlamayacaktım,ağlayamazdım. Hayır!
Burda olmazdı. İnsanların içinde ağlayamazdım.Ah! Kahretsin ağlamamaya çalıştıkça ağlıyordum. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.Kimse'nin umrunda olmadığımı bildiğm halde ağlıyordum. Olmazdı, insanların için de hıçkıra hıçkıra ağlayacak kadar da zavallı değildim ben. Bu değildim, ben bu olamazdım.
Kendi kendimi teselli etmeye çalışırken bile hıçkırıyordumBarmen'in uzattığı peçeteye baktım.
"Hayır teşekkür ederim istemiyorum."Hızla oturduğum yerden kalktım.
Kimsenin olmadığı bir yere gidip için için ağlayacaktım.
Koşar adımlarla bardan uzaklaştım.
Akşam olmak üzereydi, şansıma o gün dışarıda çok insan yoktu.
Bir bank'a oturdum.Ağladım...
Bir daha ağladım..
Birdaha...Güneş doğana kadar,
acılarım dinene kadar,
babam beni bulana kadar...
Hep ağlayacaktım, ama yıkılmayacaktım, yıkılamazdım.
İç sesimin tabiri ile ben siyahın kızıydım.Asla ama asla yıkılmazdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH'IN KIZI(Düzenlenecek)
Acción"Seni affedemiyorum çünkü çok güzel baktın gözlerime. Gözlerine hapsettin tüm benliğimi, beni kendine inandırdın. Şimdi karnımda senden bir parçayla gidiyorum. Ha bu arada yalanda olsa güzeldik her şey için teşekkür ederim. Hoşçakal sevgilim." Bu on...