BÖLÜM 1 - "UYANIŞ"

266 12 9
                                    

"Bazılarımız küllerinden tekrar doğar" derdi ihtiyar Borres.

Gözlerimi açtığımda hatırladığım ilk şey buydu, beynimde binlerce kez tekrarlanan bir cümle gibi, hızlı ve derinden geliyordu, Günışığı hanında oturmuş hikâyeler anlatan ihtiyar adamın ses tonundaki heyecanı hâlâ hissedebiliyorum.

Nefes kesici bir soğuğun olduğu karlı bir kış akşamıydı. Hafif esinti yağan karı etrafa uçuşturuyordu. Diz mesafesindeki karın üzerinde ilerlerken çıkan ses oldukça rahatsız ediciydi, düşünme yeteneğimi ve isteğimi tamamen kısıtlıyordu.

Asırlardır paralel evrenlerde durmaksızın yolculuk yapıyordum, çok küçük yaşta rahlen ordusuna seçilmiştim, dayanıklılığa karşı yüzlerce eğitim şekli görmüştüm ama günlerce yürüdüğüm asla olmamıştı. Yaralı bacağım beni oldukça zorluyordu, belki de bu durumun zor ve acı verici olduğunu düşüneceksiniz fakat bilmelisiniz ki anıların üzerinde yürümek kadar acı verici hiçbir şey yoktur.

Uzun bir yolculuğun ardından küçük bir tepeden Dealdren'e bakıyordum. Şehrin Güney kısmında bulunan Eliezn tapınağı bütün ihtişamıyla gözler önüne seriliyordu. Üzerinde duran Beş Tanrı heykelleri, gelecek büyük bir savaşın habercisi gibiydi. Yüzlerinde nefretten başka hiçbir ifadeyi yakalayamazdınız. Aslında tarihte son derece mütevazı oldukları anlatılırdı, tabi çıkardıkları kan dondurucu savaşları saymazsanız.

Dealdren kapılarından içeri girerken düşündüğüm ilk şey, derin bir uykuydu, bunu aklımdan geçirmeyeli bir hayli zaman olmuştu. Uyumak kulağa bazen güzel geliyordu fakat en güzel uykular bile bir kâbus ile berbat hale gelebilir, en azından benim için öyle. Siz de bilirsiniz ki rüyaların ve kâbusların hiçbir amacı yoktur, önlenmesi zor olan gereksiz zorundalıklar bunlar.

Güneyde Treduer Dağlarına doğru yolculuğa çıkarken yanıma at almamam ve hava şartlarını göz ardı etmem ahmaklıktı. Tek başıma halledebileceğimi düşünmüştüm fakat yanıldım, konu kendim olduğunda bazı zamanlar umursamaz olabiliyordum ve Gölge Birliklerinin Udin Kapısından geçmelerini engellemeliydim.

Udin Kapısının boşluğa açılan bir kapı olduğu söylenir bazıları onu ölüme açılan bir kapı olarak nitelendirir fakat gerçeği istiyorsanız oranın bir istek kapısı olduğunu söylemeliyim, sadece ne istediğini bilmeyenler boşlukta kaybolur.

Tapınağı ardımda bırakırken, bir yandan da yaralı bacağıma fazla yüklenmemeye çalışıyordum. Greindo şehrine gitmenin iki günümü alacağı kesindi, fazla yorulmayıp geceyi Ravent hanında geçirmeye karar verdim.

Ravent hanı fazla müşteri çeken bir yer değildi, ilk bakışta çoğu kişiye berbat gelirdi fakat buraların en sessiz tek hanı burasıydı, içeri adım attığımda salonun neredeyse boş olduğunu fark ettim, dört ihtiyar bir masada sessizce konuşuyorlardı, diğer tarafta genç bir bayan tek başına oturuyor bir şeyler içiyordu. Çok beklemeden tezgâhın arkasında duran hancıya doğru yaklaşmaya başladım, hancı kilolu ve kısa bir adamdı, beni görünce biraz afallamış gibi oldu, hanın pek iş yapamayıp sinek avladığını düşünürsek bu afallama gayet normaldi. Hancının konuşmasını beklemeden biraz dalga geçer bir üslupla lafa girdim,"Görünüşe göre işler çok iyi gidiyor." dedim başımı sallayarak, hancı bu lafım karşısında biraz sinirlense de belli etmemeye çalıştı, bu gece biraz daha fazla kazanma şansını geri tepemezdi, umursamaz bir tavır takınarak "Eh işte fena değil." diyerek cevapladı ardından tekrar konuştu, "Açıkçası bu saatte birinin geldiği pek olmuyor."

Ahşap merdivenden ağır adımlarla çıkarken, bir gece için iki kese Dealdren bozukluğunun iyi bir pazarlık olduğuna karar verdim. Benim gibi belayı üstüne çeken insanlar için oldukça uygun bir bedeldi en azından güzel bir uyku hayali beni bu şekilde düşündürüyordu, kısa süreliğine de olsa rahatlamıştım. Hancıdan aldığım birkaç parça şeyle bacağımda ki yarayı temizledim sonra uzun haftaların verdiği bitirici bir yorgunlukla yatağa uzandım, bir günü daha geride bıraktığımı düşündüm.

Ve gözlerimi kapattığımda gördüğüm ilk şey ölüm oldu. Baygın bir halde karın üstünde yatarken beni seyrediyordu. Tıpkı içimizde dolaşan fakat yapmaktan vazgeçemediğimiz günahlar gibiydi. Evet, ölüm oyuncağı elinden alınmış bir bebekti ve onu geri istiyordu.

Anka EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin