Radyodan yükselen şarkının sesi Mihriban'ın kulaklarına doluyor, kalbindeki acıyı resmen körüklüyordu. Tüm gece ağlamış, iki günlük gelinken aldatılışına yanmıştı. Mendebur kocası desen yerde horul horul uyumuş, kalkıp da bir açıklamayı çok görmüştü. Şimdi de odanın köşesinde oturmuş, radyodan yükselen şarkıya kısık sesle eşlik ediyordu.
Mihriban ördüğü minik bebek patiğini bir kenara fırlatmamak için kendisini tutarken Fadime'nin ağabeyine alelacele hizmet etmesine de sinir oluyordu. Hizmeti hak etmiş miydi ki it herif!
Mihriban dellendi dellenecek de tutuyor babasının hayrına kendisini. Pembe patiği kenara bıraktı, Erzurum'un kışı çetindi ve kış kapıya çoktan dayanmıştı. Camdan süzülen soğuk hava incecik bedenini üşütürken camın dibinde oturan kocasına kapat demeye tenezzül etmedi.
Kocasının sesindeki o hoş tını kalbini yumuşatacak diye korkup inatla konuştu. "Sus da dinleyelim türküyü, gazino gülü gibi vır vır..."
Tüm sinirini laflarla çıkarma derdindeydi, gece ne dediyse kocası suspus olmuş da oyununa bir türlü gelmemişti. Ama şimdi susup da karısına laf vermeye niyetli değildi.
"Mihriban! Geceden beri dittin kafamı, peygamber sabrı da yok bende bilesin."
Mihriban patiği kenara bırakırken, "Kime örüyorum biliyor musun bu patiği?" diye sordu.
Konuyu değiştirmiş olmasına şaşıran kocası merakla yüzüne baktığında hemen yapıştırdı cevabı Mihriban.
"Çöplük şapkası Cennet'ten peydah edeceğin veletlerine."
Emin elindeki bardağı hırsla tabağa bırakırken içeriye giren arkadaşı Cevat'la lafını bölmek zorunda kaldı. Cevat oturma odasından içeri girmiş, Mihriban'a hiç bakış atmadan arkadaşının yanına yürümüştü. Bu sırada Emin'in umarsızca ayağa kalkıp neşeden uzak bir sesle, "Gel kardeşim." demesine de içerlememiş değildi.
Onu asıl şaşırtan hemen ardından duyduğu o neşeli ses olmuştu.
"Hoş geldin Cevat." dedi Mihriban, Cevat'ı bir kez görmüş daha da hiç bilmemişti. Onunla konuşmakta sakınca görmeyen Mihriban ona ters ters bakan Emin'i umursamadı bile.
Cevat divana otururken radyonun sesini kısmıştı Emin.
"Hoş buldum Mihriban Yenge." dedi biraz samimi bir sesle, hemen ardından içeriye çay koşturan Fadime'ye gözünü değdirip çekti.
"Fadime," diye kükreyen Emin'in yüzüne hayretle bakan Mihriban sözlerinin devamına sinirlenmişti de. "Hadi yengeni götür odaya."
Fadime Mihriban'a doğru yürürken Mihriban dik dik Emin'e bakıp sert sesle konuşmuştu, hiç eyvallahı yoktu.
"Burada oturmak istiyorum ağa oğlu."
Emin'in kendisini Cevat'tan kıskandığı falan yoktu, köyün adeti budur diye içeri gönderilmesine de tamamen karşıydı. Sanki tüm adetler yerli yerindeydi de...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇATAL KARAM
RomanceMihriban gülüyor, kıkırtılar bırakıyor ve farkında olmadan karnını okşayan kocasını hissediyordu. Uzun kavak ağaçlarının yanına vardıklarında Gülsarı yavaşladı, ufuğa doğru usulca yürürken kocasının göğsüne sırtını yasladı. Kocası saçlarının kokusun...