Yüzüm anında düştü. "Senin burda ne işin var?"
"Biriyle buluşmaya geldim."
"Neden yanımdasın o zaman? Git buluş kiminle istiyorsan."
"Zaten o yüzden yanındayım. Seninle buluşmam gerekiyor."
"Nasıl yani?" Ne diyordu bu çocuk?
"Selam, ben Kutay." Ağzım ve gözlerim aynı anda açıldı. Ne yani? O Kutay bu Kutay mı?
"Hadi. Hani ben gelince arkadaşlarından ayrılacaktın." Sonra bizim masadakilere döndü ve "Arkadaşınızı biraz almak zorundayım." dedi.
Tabi kimse 'Açaydım kollarımı gitme diyeydim.' Demedi. E ben de gariban gibi Kutay'ın peşinden gittim. Boş bir masaya oturduk.
"Yani sen beni dün gördüğünde konuştuğun kişi olduğumu anladın mı?"
"Evet. Resminden hatırladım. Ee dünü unutup baştan tanışmaya ne dersin? Ben Kutay." diyip elini uzattı. Elini sıkıp "Ben de Hazal" dedim.
---
Kutay'la çok uzun bir süre oturup konuştuk. Hatta bizimkiler sıkılıp gittiler. Berk burada çalışmasına rağmen gitti. Hani o kadar uzun..
Kutay cidden çok iyi ve çok komik bir çocuk. O da bizim gibi özel bir lisede okuyormuş. Son senesiymiş ve üniversiteyi yurtdışında okumak istiyormuş. Cidden voleybol oynuyormuş. Hatta beni maçına bile çağırdı.
Telefonunun çalmasıyla konuşmamız bölündü. Kim şimdi bu arayan salak? diye yakınırken o salağın Müjde teyze yani annesi olduğu ortaya çıktı. Kardeşi çok sıkılmış onu alıp parka götürmeliymiş.
"Sen de gelmek ister misin? Tuhaf gelebilir belki ama işin yoksa gelmeni çok isterim."
Biraz düşündüm ama yapacak daha iyi bir işin annemle evde dolma sarmak olduğunu farkedince kabul ettim.
Arabaya bindik ve evlerine doğru yola çıktık. Bizim eve çok yakın oturuyorladı. Kapının önünde yaklaşık 5-6 yaşlarında küçük bir kız bekliyordu. Kutay arabadan inip arka kapıyı açtı ve küçük kız arabaya bindi. Kutay da arabaya binince yola koyulduk.
"Abi yanında oturan abla kim?" Bu sorusu üzerine kıza döndüm.
"Ben Hazal. Abinin bir arkadaşıyım. Senin adın ne?"
"Ben de Buse."
"Memnun oldum Buse."
Gülümseyip "Ben de." dedi. Çok sevimliydi.
Sonunda parka geldiğimizde Buse beni çekiştirip oyun alanına soktu. Kutay da bir banka oturup bizi izledi. Tüm gün, hava kararana kadar parkta oynadık. Daha sonra da parkın yanındaki bir kafede oturup bir şeyler içtik.
"Hazal abla?"
"Efendim birtanem."
"Siz abimle öpüşüyor musunuz?" Oha ne? İçtiğim içecek boğazımda kalınca deli gibi öksürmeye başladım. Eminim ki kulaklarım kıpkırmızıdır. İyi bir yanım da utanınca ya da sinirlenince yanaklarım yerine kulaklarımın kızarması.
"Hayır Busecim biz sevgili değiliz." diye cevap verdi Kutay. Hala yüzünde tuhaf bir sırıtış vardı.
"Yani henüz..." Ne diyosun çocuk. Kutay bunu diyince masanın altından ayağına vurdum. Nefret ettiğim piç gülüşüyle bana baktı.
---
Hava iyice kararınca beni evime bırakıp kendileri de evlerine gittiler. Eve girer girmez annemin yaptığı mükemmel yemek kokusu doldurdu etrafı. Hemen mutfağa gidip bir dolma alıp ağzıma attım. Masada olmayan şey yoktu. Bir kuş sütü eksikti ki kuşun sütü olsa o bile konulurdu. Elimi tam götürdüm diğer yemekleri tatcam annem elime vurdu.
"Hazal dokunma onlara. Kırmıyım bacaklarını. Sadece dolmalar sana."
"Yo onne zoten doho yemicom."
"Ne diyon kız?"
Ağzımdaki dolmayı yutup tekrarladım. "Daha yemicem diyorum annecim"
"İyi o zaman git dolmaları da alıp Defnelerde kal."
"Ne diyon kadın? Neden Defnelere gidiyorum?"
"Babanla biraz yanlız kalmak istiyoruz."
"Ay anne menapoza gireceksin hala aklın nerde ya?" Ne dedim lan ben?
Tabi annem bunu duyunca eli terliğine gitti. Ben de hemen yukarı çıkıp kendime küçük bir çanta hazırladım. Defne'yi arayıp onlara gideceğimi söyledim. O da Öykü'yü ve Çisil'i çağıracağını söyledi.
Kapıdan çıkarken annem bana dolmaları verdi ve yola çıktım. Tabi bu saatte taksilerin hepsi dolu. İş çıkışı oğlum zaten bu trafikte asla arabaya binmem. Yürürüm daha iyi.
Defnelerin evi çok uzak değildi ama çok ara sokaklardan gidiyordun. Saat daha erken bir şey olmaz diye yürümeye başladım.
Tam ara sokaklardan çıktım 'Bugün de ölmedik çok şükür' diye düşünürken "Kader Kafe"nin orda bir dilenci bana doğru yaklaşmaya başladı.
"Abla para verir misin?"
"Yanımda yok." Cidden para almadan çıkmıştım. Aptal ben.
Tabi adam direk bıçak çıkardı. BIÇAK MI?!
"Ya a-amcacım b-en s-ana d-olma ve-rsem." Derin bir nefes alıp devam ettim. "Bak annem elleriyle yaptı çok güzel. İster misin hı?"
Adam yüzüme 'ne diyor bu salak' bakışları atarken üstüme doğru gelmeye başladı. O sırada başka adım sesleri duymamla bağırdım. Belki duyarlar beni..
"Hazal?!" Ama bu ses...
"Noluyor lan burda?" Bu sesi çok iyi tanıyordum.
Selam arkadaşlar. Beni dövmekte haklısınız. Baya geciktirdim. Sınav haftasıydı. Bu hafta da var sınavlarım ama yazmaya çalışacağım.
Bu arada bu konuşanın kim olduğunu doğru bilene bölüm ithaf edeceğim. Mesaj ya da yorum olarak cevaplayabilirsiniz.
Yorum ve votelarınızı bekliyorum. Herkese iyi okumalar...
-H.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER
RomanceHerkesin kaderinde biri vardır. Bazıları onu bulmuştur, bazıları hala bekliyordur. Bu hikaye kendi kaderindekini bulmaya çalışan kızı anlatıyor. Hep yanlış kişilerle birlikte olmuş Hazal en yakın arkadaşı Defne yüzünden bir ilişki bulma sitesine üye...