Hastaneden çıkmış, ellerim cebimde yürüyordum. Sokakta benden başka kaldırımdaki kediler ve rüzgarın hışırtısı vardı. Günün yorgunluğunu ayak tabanlarımda hissedebiliyordum. Karnımdaki cılız ağrı yavaş yavaş acıktığımın göstergesiydi.
Beş-on dakika sonra yaşadığım evin önüne geldim. Merdivenleri çıkarken çantamdan evin anahtarlarını çıkarttım. Dairemin önüne geldiğimde anahtarı yuvasına sokup kilidi açtım. Eve ilk adımımda duygulanmıştım. Her eve geldiğimde babamı kaybettiğim aklıma geliyordu. Babamı kaybedeli beş sene olmuştu. Kalbim durmuş, nefesim kesilmişti. Bu üzüntümü geriye bırakıp, montumu çıkarttım. Karnım o kadar acıkmıştı ki garip sesler çıkıyordu. Mutfağa geçtim ve elime bir tencere aldım. Makarna yapacaktım ama başım dönmeye başlamıştı. Acıktığımı fazlasıyla hissediyordum. Dolaptan makarnayı çıkartıp pişirmeye başladım. Sofrayı hazırlamış, bir bardağa kola dolduruyordum. Yemeğimi bitirdim ve hemen çantamdaki kağıtları çıkarttım. Bugün hastahaneye yeni bir hasta gelmişti. Durumu çok ağırdı. Onun hastane giriş formunu doldurup, sisteme girmem gerekiyordu. Odama geçtim ve çekmecemde duran bilgisayarı aldım. İşlerimin bitmesi bi' yarım saatimi almış ve bitmişti. Aşırı yorgundum. Ayrıca yarın mesaim olduğu için erkenden yatmam gerekiyordu.
Odama geçip dolaptan pijamalarımı çıkarttım. Hızlıca pijamalarımı giyip, ışığı kapattım. Yatağa yattım ve huzurlu bir uyku için gözlerimi kapattım.
~
Kendimi boşlukta süzülüyormuş gibi hissediyordum. Bir evin içinde kıpırdamadan bekliyordum. Cama doğru ilerledim ve önümden hızlıca siyah bir karaltı geçti. Birşeylerin ters gittiğini anlamıştım. Kan ter içinde yataktan fırladım. Koşa koşa banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Birşeyler oluyordu, hissediyordum...Üstümü giyindim. Hâlâ rüyamın şokundaydım. Evden çıktım hastahaneye doğru yol aldım. Hastahaneye gittiğimde aramıza yeni bir hemşire katıldığını duydum. Tebrik için yanına gittiğimde yeni bir ev aradığını söyledi. Kafamda yeni bir ev arkadaşım olsa ne güzel olurdu derken yeni gelen Ebru hemşire ile ev arkadaşı oldum. Artık yeni bir ev arkadaşım vardı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Tam konuşurken camın önünden rüyamda gördüğüm karanlık birisi geçti. Ne oluyordu? Birşeylerin ters gittiğini biliyordum ama neyin? Cama doğru yöneldim. Sağa baktım sola baktım ama kimse yoktu. Bi' ev arkadaşı benim için daha iyi olacaktı...
Odamda otururken aniden kapı çaldı. İçeri gelen Beyza hemşire hemen bi' ameliyat olduğunu söyledi. Koşarak gittim. Evet bu oydu iki gün önce hastahaneye gelen durumu çok ağır olan Mehmet amcaydı. Hemen ameliyata başladım. Herşey çok güzel giderken Mehmet amcanın kalbi durdu. Ne oluyordu? Ayaklarım yerden kesilmiş, ellerim titriyordu. Kapıda bekleyen insanlara ne diyecektim? Umut dolu bakan gözlere ne diyecektim? Dilim tutulmuştu. Kapıdan dışarı çıktığımda yüzümün asık olduğunu gören herkes gelmişti. Mehmet amcanın eşi gelmişti yanıma. Umutlu gözleri, yaşlarla doluydu. İki dudağımın arasından çıkacak sözler, onun için bir umut meselesiydi. Ya da bir umutsuzluk...
Dudağımın oynatamıyordum. Cesaretimi toplayıp "Başınız sağolsun, " dedim. Umutlu gözler, dopdolu gözyaşlarına dönmüştü. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Kendimi tutamayıp bende ağlamaya başladım. Herkes ağlıyordu. En sonunda cenaze kaldırıldı. Artık umutlu gözler yerine umutsuz gözyaşları vardı...
Odama geçmiştim ama kalbim hâlâ buruktu. Kapı çaldı. İçeri giren Ebru hemşire idi. Eşyalarını alıp bugün eve yerleşeceğini söyledi. Bende anahtarın bir tanesini ona verdim. Kalbim artık acımıyor, aksine heyecandan küt küt atıyordu. Akşam olmuştu yine, bende evin yolunu tutmuş, adımlarım nereye giderse bende oraya gidiyordum. Eve gelmiştim. Kapıyı açtım, aklıma babam geldi. Benden ayrılalı beş sene iki gün olmuştu. Artık yeni bir ev arkadaşım olmuştu. Zaman çok hızlı geçiyordu. Montumu çıkarttım. Daha on dakika olmadan kapı çaldı. Açtığımda Ebru hemşire karşımda duruyordu. Hemen onun odasını belirledik, eşyalarını yerleştirdi. Kahvemizi yanımıza alıp oturma odasına geçtik. Bişey soracak gibiydi ama soramıyordu. En sonunda "Şevval, " dedi. Döndüm ona doğru "Efendim, " dedim. Çekinir bi' hali vardı. Sonunda cümleye başladı. "Bu evde tek mi yaşıyorsun?" Ne diyeceğimi bilemeden ağlamaklı bir ses tonu ile "Evet, beş yıl önce babamı kaybettim. Zaten annemde ben küçükken bırakıp gitmiş, " dedim. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Bu hayatta en güvendiğim kişi babamdı. Ama o da beni bırakıp melek olup gitmişti...
Kolumda bi' sıcaklık hissetmiştim. Ebru bana bakarak “Başın sağolsun, ” dedi. Ağlamaklı ve buruk bi' sesle “Teşekkür ederim, ” dedim. Kendimi çok kötü hissediyordum. Kulaklığımı aldım ve balkona çıktım. Kafamı dinlemek için bi' saat boyunca balkonda müziğin keyfini çıkarttım.
~
Sabah olmuş, Ebru ile kahvaltı yapıyorduk. Bir an önce çıkmamız gerekiyordu. Sofrayı kaldırıp aşağı indik. Arabaya binerken telefonu evde unuttuğum aklıma geldi. Koşar adımlarla telefonumu almaya çıktım. Telefonu alıp indiğimde duvarın arkasında karanlık kişi yine orda duruyordu. Beni görünce koşarak uzaklaştı. Hâlâ anlamış değildim. Korkmaya başlamıştım. Birisi beni takip ediyordu ama kim ¿
Nihayet hastahaneye gelmiştik. Bir kaç hasta muayene ettikten sonra arkadaşlarla kahve içmeye bahçeye çıktık. Biraz konuştuktan sonra acil bir hasta geldiği için hızlıca ameliyathaneye gittim. Sonuç başarılı idi. Kapıdan çıktığımda bir çift göz yaşı, umutlu gözlerle bana bakıyordu. Hiç beklemeden “Ameliyat başarılı geçti. Bi' yarım saat sonra kendine gelir. O zaman görebilirsiniz,” dedim. Bu sefer gözyaşları acıdan değil, mutluluktan akıyordu. Odama doğru ilerledim. Girdiğimde masanın üzerinde beyaz bir mektup duruyordu. Kim bırakmıştı? Koşarak kamera kayıtlarına bakmaya gittim. O da ne? Kamera kayıtları silinmişti. Ama kim, ne için silmişti? Mektubu açtım. İçinde bi' adres vardı. Ne içindi bu adres? Gidip bakmalıydım. Hastahaneden izin alıp, arabaya bindim. Adrese geldiğimde yıkık dökük, kahverengi bir kulübe vardı. Bahçesinde ki meyveler tazeydi. Bu evde birisi yaşıyor olmalıydı. Kapıyı tıklattım kimse yoktu. Tekrar tıklattım ama ses gelmiyordu. En sonında kapıyı açıp, içeri girdim. Ev çok tozlu ve kirliydi. Oturma odasının tam ortasında siyah bir çanta duruyordu. Çantanın yanına gittim. Tam açacakken bi' gıcırtı sesi geldi. Ayaklarım yerden kesilmiş, kalbim küt küt atıyordu. Ellerim titrer bir vaziyette çantayı alıp kendimi dışarı attım. Hiç vakit kaybetmeden arabaya bindim. Ne, nasıl? Arabanın dikiz aynasından baktığımda siyahlara bürünmüş o kişi, kıpırdamadan yolun ortasında bana bakıyordu. Daha çok gaza bastım. Daha çok. Ama yol bitmek bilmiyordu.
Korktum, ellerim titriyordu. Kendimi eve çok zor atmıştım. Nefes nefese kalmıştım. Ebru neler olduğunu sordu. Söyleyemedim. Nasıl anlatacaktım? En önemlisi bana inanacak mıydı? İçeri çantayı bıraktım. Ebru yanıma gelmiş ısrarla soruyordu. Rüyadan, bu zamana kadar herşeyi anlatmıştım. Telefon çaldı. Arayan Buse'ydi. Hastahaneye siyahlara bürünmüş bir kişinin gelip beni sorduğunu söyledi. Ama nasıl olmuştu? Az önce kırık dökük evin orada duruyordu. Hemen nasıl gelmiş olabilirdi? İçimi korkular kaplamıştı. Hem heyecan hem korku içerisindeydim. Hemen hastahaneye gittim. Belki bişeyler bulurum diye kamera kayıtlarını göz gezdirdim. Ama bu adam çok iyiydi. Tüm kamera kayıtlarını silmişti. Artık çok korkuyordum. Eve gittim, hemen yatağa yattım. Ama uyuyamıyordum. Ya ben uyurken gelip bana birşey yaparsa? İçimi korku kaplamış,uyuyamıyordum. Balkona çıkmış etrafı seyrediyorum. Ağacın arkasından bana bakan siyah birisini görünce onun olduğunu anlamıştım. Hemen içeri girip kapıları kitledim. Peki ya çanta? Onun içinde ne vardı?--BÖLÜM SONU--
İlk bölümü nasıl buldunuz? Sizce diğer bölüm gelmeli mi? Destek için beğenmeyi unutmayın!

ŞİMDİ OKUDUĞUN
~BOŞLUK~
FantasyHerkese merhaba, İnsan bazen hayal gücünü kullanarak kendi yeteneğini keşfetmeli. Yazarak, okuyarak ya da deneyerek kendine uğraş arayarak yeteneğini keşfeder. Ben bu romanda kendi hayal gücümden esinlenerek roman oluşturdum. Kitabın kapağı tamame...