VII f ī ň å ľ

89 11 9
                                    

Gözlerimi araladığımda etrafım epey kalabalıktı. Doktor, beni taşıyan polis ve onun iş arkadaşları olduğunu tahmin ettiğim iki genç adam dikilmiş bana bakıyorlardı.

"Ağrınız var mı? İyi misiniz?" Zoraki kafamı salladım.

"Arkadaşınız kurtarılacak durumda değildi. Üzgünüm. Geçmiş olsun." Ardından çıktı. Tepki veremiyordum.

Polis yanıma yaklaşıp elimi tuttu.

"Bak abicim. Sen gerçekten tek başına epey çabalamışsın evet. Ama keşke bizim de bu çabandan haberimiz olsaydı. Belki de arkadaşın şu an yaşıyor olurdu. Olacağı buymuş demek. Şu an iyiysen eğer durumu rapor etmek için ifadeni almamız gerekiyor." Aynı zoraki kafa sallamasından bir tane daha.

***

Ceketimi de giydikten sonra polisin yardımıyla çıkışa geldim. Eve kadar bırakmayı teklif etti. Yine kafamı salladım. Sanki dilim tutulmuştu ve konuşamıyordum. Konuşmak istemiyordum belki de kim bilir...

Evin kapısını açınca kendimi direkt koltuğa bıraktım. Köşede bana bakan gitarı görünce gözlerim doldu. Balkondaki vazodan beyaz güllerimi, karanfillerimi ve daha nice kızımı bir araya toplayıp bir buket yaptım.

Bisikletimin sepetine koydum ve Han Nehri'ne sürdüm. Aynı bank yine boştu. Bisikleti bankın yanına koyup oturdum. Cebimdeki çakıyı çıkarıp kazımaya başladım

"Yongsun was my mellifluous and she'll always be..."

Bisikletime tekrar binip bu sefer mezarlığa sürdüm. Kapının önünde epey bekledim. Elim kilide gittikçe nefesim sıkıştı. Ama bunu yapmak zorundaydım.

İçeri geçip onun mezarını buldum.

"Yongsun, ben geldim. Son görüşmemiz tatsızdı biraz." Kendimi tutamadım ve ağlamaya başladım

"Biliyor musun, ben seni şimdiden özledim. Bana beni sevdiğini ve aşkın bunu tanımladığını söyledin. Aynı hisleri ben de sana karşı hissediyorum. Bu ilk görüşte aşk gibi. Nedendir bilmiyorum ama sesin silinmiyor hiç aklımdan, kulaklarımdan. Gözlerimi kapatınca hep yanımdasın.

Bak sana kızlarımı getirdim. Onlara iyi bak olur mu?" Daha fazla konuşamadım. Gözyaşlarım toprağı ıslatacak kadar fazlaydı. Toprağı öptüm. Bisikletime atlayıp ev yoluna koyuldum...

Moonbyul daha sonraları Yongsun'u sürekli ziyaret etti. Hiç evlenmedi. Kızları toprağı beğenmiş olacak ki tüm mezar çiçek kaplıydı. Tıpkı Yongsun'un yüzü gibi.

Moonbyul onun evinden sadece gitarını ve şarkı defterini aldı. Kendi şarkısını yapmayı denemiş ama tamamen bitirememişti. Gitarı duvara astı. Haftalarca gece gündüz uyumadan o şarkıyı tamamlamayı denedi. Sonunda başardığında ağlayarak o şarkıyı söylüyordu Moonbyul.

Mellifluous, ömrün boyunca dinlemek istediğin ses anlamına gelirdi. Moonbyul Yongsun'u işte böyle çok sevdi.

🎉 | 𝑀𝑒𝑙𝑙𝑖𝑓𝑙𝑢𝑜𝑢𝑠 | °𝑓𝑎𝑛𝑓𝑖𝑐 hikayesini okumayı bitirdin 🎉
| 𝑀𝑒𝑙𝑙𝑖𝑓𝑙𝑢𝑜𝑢𝑠 | °𝑓𝑎𝑛𝑓𝑖𝑐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin