O günün akşamı üzerimde kareli gömlek, siyah dar pantolonum ve converselerim ile Jinyoung 'un kapısının önündeydim.
Kapıyı üzerinde siyah bir sweat ve yırtık kot pantolonu ile açtı kapıyı.
Mükemmel gözüküyordu. Fazla mükemmel.
"Hoş geldin Yugyeom"
Yüzündeki gülümsemeye kanmamalıydım. Daha ilk akşamdan eve atmıştı beni ve ben bundan hiç şüphelenmemiştim.
Gerizekalı mıyım neyim.
Ama içimde bir yerlerde eğer beni sevişmek için çağırdıysa bunun kesinlikle gerçekleşmesini istiyordum çünkü söz konusu Jinyoung ise bu tarz olaylar fazlasıyla seksi olabiliyordu.
Fazlasıyla.
"Acıkmışsındır"
"Çok değil"
Masanın üzerinde duran ramen'e baktım. Evet sadece ramen.
Bu bile başlı başına bir teklif değil miydi?
Hayır Yugyeom, kötü düşünmemelisin.
"Aslına bakarsan seni yemek yemeye çağırmadığımı söylersem seni hayal kırıklığına uğratmış olur muyum?"
Kötü düşünebilirsin.
"Ne için çağırdın beni sunbaenim?"
Gülümsemişti.
"Senden aşırı derecede etkilendiğimi anlamak için dahi olmaya gerek yok değil mi?"
Kalçamı masaya yaslamamı sağlayacak şekilde beni ittiğinde şoktan hareket edemeyecek bir hale gelmiştim.
İstemediğimden miydi? Hayır sikeyim hayır hayır.
Bunu deli gibi istiyordum.
" Ve şu an, gözlerinin neredeyse kararmasına bakılırsa isteğim karşılıksız değil, huh?"
Yutkunmuştum.
"Olduğunu sanmıyorum"
Bir fitili nasıl mı ateşlersiniz?
İşte tam olarak böyle.
Daha ilk saniyeden dudaklarıma yapıştığında sadece ona ayak uydurmaya çalışmıştım.
"Siktir et yatak odasını fazla uzak."
Beni masanın yanda kalan kotuğa itmesiyle tam olarak orada kaldım.
Öl dese ölecek gibi savunmasızdım.
Dudakları boynuma yaslandığında ellerim saçlarına çıkmıştı.
Üzerimdeki t-shirt yok olduğunda kendimi istemsiz aşırı utanmış ve kendimi çekmeye çalışmıştım.
"Tatlı gözüküyorsun Gyeom."
Dudakları göğüs ucumda dolanırken deli gibi inliyordum.
Elleri pantolonuma gittiğinde çıkarması saniyelerini almıştı.
Ben de onun pantolonunu çıkarttığımda gülümseyip parmaklarını dudaklarıma uzatmıştı.
"Hazırlamanı istemiyorum"
Gözlerinin daha da karardığına an be an şahit olmuştum.
"Beni direkt içinde mi hissetmek istiyorsun Gyeomie? Arada, hiçbir engel olmadan sabırsızca"
Söyledikleri beni neden tahrik etmişti bilmiyorum ama inleyip kendimi ona sürtmeme sebep olmuştu.
Bu onu da inletince pantolonunu çıkartıp kendini deliğime konumlamıştı.
Hazırlamadan fazlasıyla hızlı bir şekilde girdiğinde canımın acısını sma aynı zamanda aldığım hazzı ben anlatamam ama gözyaşlarım anlatıyordu.
Gözyaşlarımı hafifçe öperek silerken bir yandan da içimde hareket etmeye başlamıştı.
Hızlı, acımasızca.
Nitekim elleri penisime dolandığında ve boşalmamı engelleyecek o hareketi yaptığında ağzımdan kaçırdığım küfür ve yalvarmalar onu güldürmüştü.
İçime boşalıp içimden çıktığında kasıklarımdaki acıyo tarif edemezdim.
Göğsüme ve boynuma kondurduğu öpücüklerle beni sakinleştirmiş ve arsından dikkatle yıkamıştı.
Bana değer veriyormuş gibi davranıyordu.
Ne yalancı ama değil mi?
Kucağındayken üzerimi giydirmiş ve yatağa yatırmıştı beni.
"Hyung kalçam acıyor."
Gülmüştü.
"Öpeyim de geçsin mi?"
"Yah, hyung!"
Bağırıp ona tekme atmaya çalışmamla gülüp beni kollarının arasına almıştı.
"İyi geceler benim bebeğim, uyu hadi artık"
Parçalanmıştım ama toplanmıştım da.
Jinyoung 'un hayatımdaki her şeyi gibi
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Calling My Name-Jingyeom
Fanfiction"The sound of you calling my name, I want to hear it."