*Keyifli okumalar*
Kaderin ağına takılan insanlar ne yaparsa yapsınlar o ağdan kurtulamazlar. Örümcekten daha da kalın sarar kader çünkü ağını. Önünüze çıkan şeylerden istediğiniz kadar kaçın yine de kader sizi bulur ve tekrar karşınıza çıkarır kaçtığınız şeyleri. Sizin isteklerinizin bir önemi yoktur onun gözünde; kendi yazar ve kendi bozar. İstediğiniz kadar uğraşın değiştiremezsiniz kaderin size sunduklarını. Bunu kabullenen insanlarda artık ellerinden bir şey gelmez şekilde başlarına gelecekleri bekler.
Şaşkınlığın damarlarında kol gezdiği bu iki genç kızda kaderin ağına takılanlardan. Onlar uçakta karşılaştıkları genç adamlardan kaçmaya çalıştıklarından kader her defasında tutup onların karşısına tekrar çıkarıyor gençleri.
Şaşkınlığını üstünden atlatan ilk Hayal oldu ve zorla dudaklarını araları. "Yes, why not!"
(Evet, neden olmasın!)Rüya arkadaşına izin verdiği için kızmak istiyordu. Çünkü tanımadıkları yabancı adamların yanlarında oturmasını istemiyordu. Her ne kadar istemese de boş kalan başka bir yer olmadığı için karşı çıkamazdı. Ayrıca daha ilk günlerinden sorun çıkarıp insanların gözünde farklı bir imaj çizmek istemiyordu.
Genç adamlar ellerindeki yemek tepsilerini masaya koyup yerlerine oturdular. İzin istiyen siyah saçlı genç Rüya' nın, aynı Hayal gibi kumral saçları olan gençte Hayal' in yanına oturmuştu. Sessizce yemeklerini yemeye başladılar.Rüya' nın aksine Hayal memnundu bu durumdan. Çünkü yıllarca sosyal medyadan yabancılarla konuşmaktan sıkılmıştı. Artık yüz yüze konuşup tanışmak istiyordu. Bu yüzden daha fazla dayanamayıp çatalı ve kaşığı bir kenarıya koyarak yanındaki gençlere döndü.
"Can we meet?"
(Tanışabilir miyiz?)Masadaki herkesin bakışı Hayal'e döndü. Rüya'nın yanında oturan çocuk elini uzatarak "Ben Ayaan Ansaari."
Hayal şaşkınlıkla kendisine doğru uzatılan eli sıktı. "Ben de Hayal."
Ardından çocuk Rüya'ya elini uzattı. Rüya'da aynı şaşkınlıkla kendini tanıttı. Hayal'in yanında oturan çocukta aynı şekilde kızlarla el sıkışırken ismini söylemişti. "Asad Ahmad."
Şaşkınlığının müsade ettiği kadarıyla konuşan ilk Rüya oldu. "Siz Türkçe biliyor musunuz?"
Karşılaştıklarından beri yabancı dilde konuştukları gençlerin şimdi Türkçe konuşmaları elbette onları şaşırtmıştı.Diğerine göre daha sempatik olan Ayaan cevap verdi. "Elbette. İşimiz gereği çok uzun yıllar önce öğrenmiştik. Ailelerimiz de biliyor. Bu yüzden bu konuda hiç zorluk çekmedik."
Rüya ve Hayal'in bakışları aynı anda birbirlerine döndü. Evet, ikisinin aklından da aynı şey geçiyordu. Bu çocuklar havalimanında onların dediklerini de anlamışlardı. Hayal, bu konuda kendini çok rahatsız hissetmesede Rüya gerçekten de rezil olduğunu düşünüyordu.
Bir yandan yemeklerini yerlerken muhabbet etmeye devam etti genç grup. Hayal aklındaki soruyu sormadan edemedi. "Müslüman mısınız? Bildiğim kadarıyla soyadlarınız müslüman soyismi."
Yanındaki genç, yani Asad ona doğru döndü. "Evet, doğru biliyorsun. Elhamdülillah müslümanız."
Asad'ın aksanı genç kızları gülümsetmişti. Her ne kadar uzun yıllardan beri Türkçe konuşuyor olsalarda bazı kelimelerde kullandıkları aksan kulağa komik geliyordu. Yemeğin geri kalanın da fazla konuşmadan, Hayal ve Rüya'nın gençleri incelemesiyle geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hintli Damatlar
Humorİki arkadaşın, kaderlerinin ona hazırladığı sürprizlerden habersiz çıktığı yolculukta asıl hikaye başlamıştı.