İlk ay normal geçti.
Chaeyoung'ın bazı geceler geçirdiği epilepsi krizleri haricinde her şey olması gerektiği gibiydi. Sadece Bayan Son zorlanıyordu, o hâla kendi kızına alışamamıştı. Chaeyoung'ı kabullenmek istemiyordu. Zaten çoğu zaman konuşmazlar, göz teması kurmaktan çekinirlerdi. Bu tuhaftı. Bir anne ile kızının arasındaki bağın bu denli kopuk oluşu...
Onun hakkında bilgi edinmeye çalıştım.
Onu araştırdım, gerek Bayan Son'a sorarak gerekse ileriye gidip kütüphane odasındaki albümleri kurcalayarak.
Bayan Son aileye ait özel eşyalara bir yabancının dokunmasından nefret ederdi. Şuan benim yaptıklarıma şahit olsa benden de nefret ederdi.
Ya da belki de her şeyin farkındadır? O fazlasıyla zeki bir kadın, çetin ceviz.
Geçen bir ay içerisinde onda beni çeken bir şeyler olduğunu kabul edecek kıvama gelmiştim. Chaeyoung'tan hoşlanıyordum ve gerçekleri kendimden saklamaktan nefret ederdim. Ondan hoşlanıyor olmam da benim gerçeğimdi.
Gerçekleri saklayamazsınız, onlar mutlaka kendini gösterecekleri bir yol bulur.
Onu izleyerek, her bir hareketini gözlemleyip içimde sindirerek çizim yapmaktan ve boş bir oda da kendisiyle baş başa kalmaktan büyük bir haz aldığını, birkaç kelâmlık sohbetlerimizde filmlerden ve kitaplardan konuşmayı çok sevdiğini, hâyal kurmaktan ve hâyallerini anlatmaktan çok hoşlandığını öğrenmiştim.
Son Chaeyoung gerçek bir sanat tutkunuydu. Odasının duvarlarını kaplayan yağlı tablolar, raflarını süsleyen klasik kitaplar...
Fakat müzik zevki biraz farklı.
Dingin ve uysal görüntüsüne aldanır ve onun Mozart tarzı klasik müzikler ya da cazz dinlemekten hoşlandığını düşünürdünüz.
Fakat o İron Maiden ve Marilyn Manson dinlerdi. İron Maiden'i anlayabilirdim –sonuçta sadece bir rock grubu– fakat Manson'ı çoğu zaman şizofrenler dinler.
Ya da ona benzer insanlar?
Çizim yaparken odasından koridorumuza İron'ın Fear Of The Dark'ı taşar, Maiden'in nağmeleri duvarlardaki gül desenli eski duvar kağıtlarını okşarken 'Karanlığın korkusu' diye bağırırdı.
Bazen bende şarkıya eşlik ederdim. Chaeyoung eşlik ettikçe eşlik ederdim.
Onun güzel elleri elindeki paletten bir parça boyayı beyaz tuvalle buluşturduğunda bir anda Fear Of The Dark durur ve kafamın içinde yeni bir şarkı çalardı. Chaeyoung'ın narin ellerinden, biçimli ve güzel parmaklarından kopan ezgiler dört bir yanımı sarardı. Son Chaeyoung şarkı söyler gibi çizim yapardı.
Fakat daha sonra eski radyodan Manson'ın Prelude'u çalmaya başladığında kafamdaki ezgiler dururdu. Yerine Manson'ın psikopatik çığlıkları gelirdi. Chaeyoung bu şarkı çaldığında öyle odaklanır, bakışları öyle keskinleşirdi ki şarkı –ya da ayin müziği– bitene kadar bedeninin kaskatı kesildiğini görürdünüz. Dudakları kıpırdamazdı fakat sanki içinden (bir mantraymışcasına) şarkıyı zikir ederdi. Ardından yine İron Maiden çalar (ya da skillet) ve Chaeyoung eski hâline dönerdi. Daha sonra radyoda Masked Ball çalar ve yine kasılırdı.
Onu, o hâlini izlerken, sanki onun ruhunun derinliklerine çok kısa süreli bir iniş yaptığımı hissederdim. Sanki bu güzel ve narin görüntünün, bu zarif ellerin aslında bir deccal olduğu kısacık bir an. Manson ya da Jocelyn Pook çaldığında o taş kesilen bedeni ruhunda ki gizleri saklayamayacak duruma gelir ve ben gizleri kısa süreliğine görür gibi olurdum. Daha sonra şarkı biter ve ben onun derinlerindeki karanlığa gözlerime alıştıramadan Chaeyoung'ın ruhundan kapı dışarı edilirdim.
Böyleydi işte, Son Chaeyoung giz dolu tuhaf bir insandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
silahlar eller içindir » michaeng ✓
Fanfic'Parmakları ince ve zarif, el ayası fazlasıyla minik ve kısa tırnakları doğal bir pembelikle tüm ince görüntüyü tamamlıyor. Onun pütürsüz ve küçük ellerini incelerken gözüm koyu yeşil damarları zayıflıktan ortaya çıkmış çarpık parmaklarla bağlantılı...