Soğuk iliklerini okşuyordu adeta.Kalabalık bir caddede dört şeritli yolun kenarında park edilmiş üç, dört arabanın önünde elleri cebinde,kulaklığını takmış minibüs bekliyordu.Omuzları düşmüş, burnu üşümüştü.Arada bir cebindeki telefonunu saate bakmak için çıkarıyor, saate bakıp tekrar cebine koyana kadar, ısıttığı elleri yeniden buz tutuyordu.Soğuktan titriyor, kulaklarını örten saçları bir anda esen rüzgarla uçuşuyor, darmadağın oluyordu.
Minibüsün geleceği yola doğru diktiği gözleri, uzaktan gelen siyah bir siluete takıldı.Siluet üzerine doğru yürüyor, yaklaştıkça canlanıyordu; ancak gözlerinin ışığını gördüğünde anladı belkide dakikalardır gözlerinin o gözler de olduğunu.Bir anda utanıp hemen önüne eğdi başını.O an üşümeyi bile unuttu.Yüzüne bir ateş oturdu.Sadece iki araba uzağındaydı şimdi o daldığı gözler.Başta ağırbaşlı hissettiren o çocuk şimdi sanki yerinde duramıyor, dönüp duruyordu.Sık sık göz göze geliyorlar, çocuk sağa çevirdikçe başını, o kâh kafasını indiriyordu yere kâh telefonu çıkarıp yeniden saate bakıyordu.Sanki hava yumuşamış bir anda ısınmıştı elleri.Yüzü hala yanıyor, yanaklarının kızardığını hissediyordu.Çocuk her sağa çevirdiğinde başını, gözlerini yola kitliyor minibüsün yolunu gözlüyormuş gibi yaparak aslında çocuğun yüz hatlarını ezberliyordu.Yumuşaksı kahverengi saçları, minik bir burnu, saçlarıyla aynı renkte gözleri, ince dudakları vardı.Saçının bir tutamı önüne düşmüş, yüzü temiz ve beyazdı.Sol elini ara ara cebinden çıkarıp saçını geri atıyor, sağ eliyle tek kollu çantasını omzuna yerleştiriyordu.Bir minibüs geçti, ikiside durdu.Sanki birbirlerini bekliyorlardı.Demek ki aynı yöne gideceklerdi.O yoldan sadece iki minibüs geçerdi.Hemen peşine bir minibüs yaklaştı.Çocuk elini uzatıp durdurdu.Minibüsten dört beş kişi indi.O sırada yan yanaydılar.İki araba mesafesinden çok daha yakın...
"Ne kadar da beyazmış." dedi içinden kız."Gözleri ne kadar da güzel be." diye içinden geçirirken çocuk."Bindiler."
Çocuk en ön koltuğa ilişirken, kız parasını şöföre uzattı, en güzel ses tonunu çıkarmaya çabalarken sevimli olmaya çalışıyordu.Hemen arkasındaki koltuğa oturdu.Aynadan tam çocuğu görüyordu.Kaçırdı gözlerini, tekrar yola yöneltti.Çocuk çantasını kucağına almış sinmiş gibiydi soğuktan.Yol boyunca kızın gözleri ne zaman aynaya ilişse hep başka yöndeyken yakaladı o gözleri.Saçı gene önüne düşmüştü.Son durağa yaklaşıyorlardı ve minibüste üç kişi kalmışlardı.Hava kararmış, güneş birkaç durak önce batmıştı.Son durakta önce çocuk indi.Yol boyunca bir kere bile rastlamayınca gözleri kendine kızmıştı kız.Peşinden indi çocuğun.Bir anda ne olduğunu anlamamıştı ki şaşkınlıkla yoldan kaldırdığı gözleri, sol omzunun üzerinden arkasına dönmüş o birbirine karışmış alnına dökülen saçlarının altından ışıldayan kahverengi gözlerle çarpıştı.O anda zaman, önce yavaşladı sonra durdu.Aslında saatler geçti, kayboldular sanki içinde zamanın.Sonra devam etti yeniden.Çantasını omzuna takıp başını önüne aldı.Bir de baktı ki ayrılmış yolları.O sağa giderken sola dönmüştü çocuk.O günden sonra her o yolda yürüdüğünde zihnine hücum etti o arkasına dönmüş, gözleriyle buluşan o gözler.O günden sonra sadece yüreğinin derinlerinde bir yerdeydi, sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
RomanceBazen, Karanlıkta yapılan ufak hatalar aydınlıkta büyük canlar yakar. Verilen kararlar her zaman doğru kapıya çıkmayabilir. Sen, geri dönüşü olmayan bir yola girdin mi hiç ? Uçurumdan düşen birini geri getirebilir misin ?