O an yanımda olan birini ilk defa o kadar çok özlemiştim.
...
Saçları... ne kadar da güzeldi.Sanki kahverenginin en güzel tonuydu.Önüne düşen saçlarını düzelten elleri...parmakları, bilekleri ne kadar da inceydi.Üzerine giydiği lacivert ceket... ne çok yakışmıştı gözlerine.Bir hayli zayıftı vücudu.Kafamı çevirdiğimde onun bana baktığını farketmek... ölümlerin en güzeli.Ona bakarken gülmemeye çalışırken onun bana gülümsemesi ve benim koyvermem tebessümü...
İçimdeki duvarlara ona her baktığımda, bana her güldüğünde " Mutluyum" yazıyorum...
Sabah durağa geldiğimde o çoktan duraktaydı.Nasıl her sabah bu kadat erken gelebiliyordu ? sorumun cevabı da öğrendiğim birçok şeyle beraber beni sımsıkı ona bağlamıştı.
Annesiyle babasının olmadığını amcasının onu büyüttüğünü ve senelerdir durağın karşısındaki yurtta kaldığını...
Bazı gerçekler gerçekten çok fazla acıtıyordu.Şimşek gibi düşmüştü beynime bu söyledikleri.Onu üzmekten onu kırmaktan ona zarar vermekten korkuyordum.Ona acımak istemiyordum.Eminim bunu istemezdi.Ancak elimde değildi.Bana bunları anlattığı akşam ben dolan gözlerimin akmaması için kendimi sıkarken onun gözünden bir damla bile yaş akmamıştı.Belki de yanımda ağlamak istememişti.Ancak o an ağlasaydı, ona sımsıkı sarılır, onunla beraber hıçkırarak ağlardım.
O günden sonra kendime gelemedim.
Üzgün olduğumu belli etmemeye çalışıyordum; fakat her gözlerine baktığımda
"Annem ve babam yok benim bi ailem bi kardeşim...hiçkimsem yok"
deyişi zihnime doğuyor, boğazımdaki düğüm yanıyor, gözyaşlarımı tetikliyordu.Yine de onu üzmemek için elimden geleni yapıyordum.
Ona bir şey olması benim canımın yanması demekti artık.Beni sevdiğini biliyordum ancak benim onu sevdiğim kadar beni sevemezdi.
Yanındayken ona gülümseyip her şey normalmiş gibi davranıyordum.Yine beraber kütüphanede ders çalışıyor, kantinde beraber tost yiyip, elimde tostla kantinde otururken yanıma geldiği günü anlatıp anlatıp kahkahalarla gülüyordu.
Onun mutlu olması, benim mutlu olmamdı.Onun belkide seneler önce yaşayıp çoktan atlattığı şeyleri ben henüz yeni yaşamaya başlamıştım.Yanından ayrılınca zihnime karanlık bir sis çöküyor boğuluyormuş hissi tüm bedenimi yakıyordu.Zile bastığımda annem kapıyı açıp hemen mutfağa koştu.Yaptığı yemeğin dibi kızından hep daha önemli olmuştu.Alışmıştım.Zaten dokunsalar ağlayacak gibiydim.Direk odama gidip telefonumu yatağa fırlattım.Gelene kadar Erhan'ın resmine bakıp söylediklerini tekrar tekrar düşünmüştüm.Artık sesi beynimde yankılanıyordu. ".
..hiçkimsem yok..
Üstümü değiştirip yatağıma gömüldüm.Yol boyunca yerinde tutmaya çabaladığım gözyaşlarım şimdi özgürdü.Keşke yanımda olsa diye düşündüm.Keşke her saniye yanımda olsa...Onunla bir bütündüm artık.Sanki onu senelerdir tanıyo gibiydim.Senelerdir o varmış gibi huzurlu.Huzurluydum, mutluydum.O vardı ancak ben neden ağlıyordum ?
Islak yastığıma saçlarım serpilirken uyuyakalmışım.
Sabah uyandığımda yastığım kurumuştu.Gözlerimde bir ağrı vardı ve şişmişlerdi.Gözaltlarim mordu.Bu halde okula gitmek bi felaketti Erhan'a sebebini sorduğunda söyleyecek bir yalan bulmam lazımdı...
Her zamanki gibi durakta elleri cebinde bekliyordu.Ben artık okula Meviza'yla gitmiyor biraz daha geç çıkıyordum.Kızlar bana alınmıyor tam tersine benim mutlu olmama seviniyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇURUM
RomanceBazen, Karanlıkta yapılan ufak hatalar aydınlıkta büyük canlar yakar. Verilen kararlar her zaman doğru kapıya çıkmayabilir. Sen, geri dönüşü olmayan bir yola girdin mi hiç ? Uçurumdan düşen birini geri getirebilir misin ?