"Karaca Koçovalı Ben..."

2.3K 76 13
                                    

İlk kez bir şeyler yazıyorum. Hatalarım olduysa kusura bakmayın. Nasıl olduğu hakkında ki görüşlerinizi bekliyorum.

Multimedya: Karaca Koçovalı

İyiOkumalar...

Karaca'nın anlatımı:

Sabahları o çalan alarmla söylenerek uyanan ya da annesinin mutfaktan çağırmasıyla uyanan bir kız olmadım. Aksine kimse bana bir şey demeden, ben onların dedikleri ve diyecekleri şeyleri yapmaya zamanla alıştım, alıştırıldım ve yahut mecbur bırakıldım. Kimse bana ne düşündüğümü sormadı, bende söylemedim. Ben Karaca Koçovalı namı diğer İdris Koçovalı'nın torunuyum. Merak edilesi birçok şey olduğunu biliyorum. Bunları beraber öğrenmek için uzunca bir zamanımız olacak zaten. Bu zaman içerisinde bir kadının başından geçenleri anlatacağım sizlere. Enkaz altında kalmış bir kadının nasıl yükseklere çıktığını anlatacağım.

Sabah evdekilerden önce uyanıp her zaman yaptığım gibi dışarı çıktım. Sabahları yürümek, o temiz havada dolaşmak bana kendimi iyi hissettiriyor. Bunu tabi ki de aile üyeleri uyanmadan önce yapıp eve geri dönüyorum çünkü kimse babaannemin namı diğer Sultan Koçovalı'nın saatlerce konuşması ve azarlamasını dinlemek istemez. Yarım saat yürüdükten sonra mahalleye geri dönüp mutfak kapısından içeri girdim. İçeriyi kolaçan edip tam merdivende iki basamak çıkmıştım ki arkamdan bana seslenen o kulaklarımdan asla silinmeyen sesi duydum.

"Kaç kere sana kız başına dışarı çıkma diyeceğim ben Karaca!"

Duyduğum cümle yüzümde alaycı bir gülümsemeye sebep olurken karşımdakini baya sinirlendirmişe benziyordu. Cevap vermek için ağzımı araladığım sırada beni eliyle susturarak yüksek sesiyle devam etti:

"Sen Koçovalı kızısın yaptıklarına, yapacaklarına, dediklerine ve diyeceklerine herkesten daha çok dikkat etmelisin!" dedi uyaran ses tonuyla. Her zaman yaptığı gibi bu kez de benim kadın olmamdan ötürü davranışlarıma dikkat etmemden bahsediyor ve uyarıda bulunuyor ah pardon emir veriyordu. Sanki kendisi benim hemcinsim değilmiş gibi. Sanki kendisi kadın değilmiş gibi..

"İstersen bir de tasma bağla ha anne bir onu yapmadın çünkü!" diye bağırdım. Annem Ayşe Koçovalı kendisi bir bana anne değil. Benden başka herkese annelik yapar özellikle de Akın'a. Bu arada Akın Koçavalı ikizim olur, kendisi ailemizin erkeklerinden sonraki tek varisi. İkizim olsa bile aramızda hep bir mesafe oldu asla kardeş gibi olamadık. O erkek ben kadın olduğum için beraber vakit geçirmemize izin verilmedi. Kafamda ki düşünceleri uzaklaştırmak için başımı sağa sola sallarken annem de ağzını açmış bana cevap vermeye hazırlanıyordu. O sırada merdivenlerden inen Akın annemi konuşmasına engel oldu:

"Anne sanki her sabah nereye gittiğini bilmiyormuş gibi azarlamaktan vazgeç artık. Sen istersen odaya kilitle Karaca tünel kazar yinede oradan çıkar. Çünkü o Karaca Koçavalı bu ailenin tek kız torunu!" Akın'a minnet dolu bir tebessüm sunarken o beni kendine çekip saçlarıma bir öpücük bırakıp salona geçti. Akın da normal zamanda annemin dediklerini sürekli tekrar ederken, beni anneme karşı her zaman korumuştur, haksız olsam bile. Annem Akın'ın dediklerinden sonra bir şey demeyip mutfağa geçerken derin bir nefes alıp odama çıktım. Duş alma, saç kurutma, giyinme faslı falan derken kahvaltıya biraz geç kalmıştım. Merdiveni üçer beşer inerken son basamağında babaannemin o keskin bakışlarıyla karşılaşmak beni yerime mıhladı.

"Kaç kere diyeceğim bu sofraya ailecek oturup kalkacağımızı, geç kalmaman gerektiğini sana kaç kere daha diyeceğim Karaca!" dedi haylaz bir çocuğa sürekli uslu durması gerektiğini söyleyen ama onu hiç dinlemeyen çocuğun annesi edasıyla. Derin bir nefes alıp bakışlarımı yerden çekip yüzüne baktım.

"Sen ne zaman bu ailede ki erkeklerden biri sofraya geç kaldığında onu uyarırsın, bende o zaman bu sofraya erken gelirim babaanne" dedim her kelimemi bastıra bastıra. Babaannem bu cevap karşısında kılıç kuşanmış asker gibi tavır alırken benim imdadıma yetişen tabi ki de Damla yengem oldu. Kendisi Cumali amcamın karısı olur. Bu ailenin sözünü geçiremediği hatta yeri geldiğinde Cumali amcamın bile sözünü dinletmekte zorlandığı birisidir kendisi. Damla yengem ne kadar asi olsa da bunu belli etmezdi ama iş başa düştü mü de kimse onu engelleyemezdi.

"Hadi sofra hazır bizde geçelim" diyerek beni kolumdan çekiştirdi. Babaannemi orada tek bırakarak salona geçtik. Yengem amcamın yanına otururken ben masanın en ucuna Akın'ın yanına oturdum. Masanın sol tarafındaki başında dedem otururken sağ tarafındaki başına ise babaannem oturuyordu. Dedemin sağına sırasıyla babam, annem, akın ve ben otururken; soluna sırasıyla Cumali amcam Damla yengem Yamaç amcam ve Sena yengem oturuyor. Yamaç amcam biraz tuhaf biriydi yani neyi neden yapıyor kestiremiyorum ama yinede bana karşı diğer aile üyeleri kadar gaddar değildir. Sena yengemde Damla yengemin bir alt sürümü gibi. Ne babaannemi dinleyip boyun eğer ne de dedemi dinleyip. Bu ailede örnek aldığım iki insan da yengelerimdir. Gelecek sorulardan kaçmak için başımı öne eğip tabağıma bakmaya başladım. Babaannemin de masaya gelmesiyle sabah kahvaltısı ritüelimiz başlamıştı. Dedem ve erkekler iş konuşurken; babaannem ve kadınlar gün içinde yapılacak ev işlerini ve yemeklerini konuşuyorlardı bense öyle oraya oturmuş bir süs eşyası gibi sessizce kahvaltımı yapmaya devam ediyordum.

"Karaca'da benimle evi temizler değil mi Karaca?" dedi annem imayla. Başımı tabağımdan yavaşça kaldırıp anneme baktım.

"Sana yardım etmeyi o kadar çok isterdim ki annecim ama gitmem gereken bir üniversite var ona gitmem lazım bir daha ki sefere inşallah" dedim yapmacık bir şekilde gülümseyerek. Annem bu tavrıma sinirlenmiş olmalı ki elindeki çatalı sertçe tabağına koydu ardından bana dönüp:

"Boşa gidiyorsun o üniversiteye de zaten. Okulu bitirince çalışabileceğini mi sanıyorsun sen? İzin verirler mi sana? Paşa paşa dizini kırıp oturacaksın bu evde bizimle" dedi kendinden emin bir şekilde. Bu tavırları artık beni şaşırtmıyordu çünkü annem buydu işte. Kayınvalidesine yaranıp bir numaralı gelin olmaya çalışan bir kadındı benim annem. Benim annem cinsiyet ayrımı yapıp Akın'ın benden hep bir adım önde olduğunu ve asla onun gibi olamayacağımı yüzüme defalarca vuran bir kadındı.

"Senden bir farkım olur anne en azından. Ben okuyup evde otururum senin gibi okumayıp evde oturmam. İlerde bir şey falan olursa ben kendi paramı kazanır hayatıma devam ederim üzülme sen" dedim alaya alarak. Masada biz bunları konuşurken herkes susmuş bizi izliyordu. Annem kendisine böyle cevap vermemden asla hoşlanmazdı. Onun karşısında dilimi yutmamı beklerdi ama maalesef aradığı içerik bende mevcut değil. Bu düşünceme gülerken annem konuşmaya başlamıştı tekrardan:

"Dil de pabuç gibi! Anneye böyle cevap verilir mi hiç? Kime çekti bu kız anlamıyorum-..." diye devam edecekken sözünü kesip:

"Sana çekmediğim belli anne" dedim gülerek. Artık tartışma sandalye üzerinde oturularak yapılan o laf dalaşını geçmiş ayakta yapılan hararetli bir kavgaya dönmüştü. Biz birbirimizi böylesine yerken diğer aile üyelerinin(!) karışmamış olması beni şaşırtıyor diye düşünürken babaannem olaya el attı:

"Ayşe! Terbiyesiz kızını sustur, sofrada huzur bırakmadınız analı kızlı" dedi uyarırcasına. Bu dediğine evi inletecek bir kahkaha attım. Herkes bana tuhaf tuhaf bakarken ben kahkaha atmaya devam ediyordum. Babaannemin 'saygısız' diye mırıldandığını duyarken yengelerimin ikisi de kaş göz yapıp artık durmam gerektiğini belirten şeyler yapıyordu. Yanımıza gelmek için hamle yapan Akın her zaman ki gibi engellenmişti. Babam Akın'dan önce davranıp Akın'ı sandalyesine geri oturturken , amcalarım da bana üzülerek bakıyordu, durun durun acımasız olacağım kendime karşı, acıyarak bakıyorlardı bana. Dedem daha fazla bu duruma katlanmamak için masadan kalkıp bahçeye çıktı. Kafamı masa üyelerinden anneme doğru çevirdiğim anla suratıma yediğim tokat eş zamanlı gerçekleşirken, başım sağ tarafa doğruldu savruldu. Tokatın atılmasıyla masadan kalkmak için itilen sandalye seslerini geldi kulağıma. Hiçbir şey olmamış gibi başımı dikleştirip anneme baktım:

"Bu senin elinden yediğim, ekmekte dahil son şey!" dedim sakince. Annem ben biliyorum sana yapacakları bakışını atarken ben arkamı dönüp masanın ucuna gittim. Örtüyü sakin kavrayıp ilerlemeye başladım. Masadaki her şey yere düşüp parçalanırken herkes şaşkınca bana bakıyordu. Masanın artık yerle buluştuğundan emin olunca yüzümü aileme dönüp gülümsedim:

"Karaca Koçovalı ben, memnun oldum!"

KARAGÜL (DÜZENLENMEKTEDİR!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin