"Bu sefer numara değil!"

1K 73 5
                                    


Selamünaleyküm, Aleykümselam. Yeni bölüm öncesi bölüm geleneğini an itibariyle devam ettiriyor bulunuyorum. Sizden istediğim pek fazla bir şey yok biliyorsunuz ki sadece oy ve yorum istiyorum.  Ha bir de bundan sonraki bölümde Koçovalı ve Kurtuluş ailelerini tanıtacağım. Neyse tamam darlamıyorum sizi.

Multimedya: Yılmaz Kurtuluş 

İYİ OKUMALAR...

Hatırlatma:

"İKİ AŞIK BULUŞMASI! EN SEVDİĞİM!"

İkimize de aynı anda aynı mesajın gelmesinin tek bir açıklaması olabilirdi. İzleniyorduk! Allah kahretsin ki izleniyorduk! Telefonlarımıza tekrar bildirim gelmesiyle dikkatlerimizi yeniden kendi telefonlarımıza verdik. Bu sefer gelen mesaj bir fotoğraftı. Merakla gelen fotoğrafı açarken gördüğüm şeyle içimden okkalı bir küfür savurdum. Gelen fotoğrafta Azer ile dip dibe olduğumuz an vardı. Hayır yani sabahtan beri buradayım neden bu yakınlıkta olan bir fotoğraf anlatsana biraz diye kendi kendime düşünürken, *Yine saçmalamaya başladın Karaca, kendine gel* diyen iç sesimle telefona eğdiğim başımı kaldırıp Azer'e baktım. Telefonuna o kadar eğilmişti ki ona gelen mesajı merak etmekten kendimi alıkoyamadım. En sonunda kafasını kaldırıp gözleri beni bulduğunda bakışlarından ona gelen mesajın da iyi bir şey olmadığını anlayabiliyordum. Bu hali beni daha da korku ve paniklemeye itelerken telefonunu gözüme sokan bu kez o oldu. Bana doğru çevirdiği telefonun ekranında bana gelen fotoğrafın aynısını gördüğümde gözlerimi kapatıp elimle alnıma vurdum. Bu kadar aptal olmamalıydım, birinin bizi görebileceğini düşünmeliydim. Resmen ipim çekilmişti hem de kim olduğunu bilmediğim biri tarafından. Koçovalılar'dan biri bu durumu öğrendiğinde neler olabileceğini kestiremiyordum bile. Peki ya Akın öğrendiğinde... Nasıl bakacaktım yüzüne? Benim için o kadar şey yapan kardeşimin yüzüne nasıl bakacaktım... Kafamın içindeki düşüncelerden bir derya kurdum ortasına da kendimi koyup koca bir dalganın gelip beni boğmasını bekliyordum adeta. Sonucunda ne olacağını az çok tahmin ediyor olsam da hemen eve dönüp olan biteni Akın'a anlatmam lazımdı. Vücutsal olarak bir tepkisizlik hakimken beynimin beni yönlendirmesiyle geldiğim yöne doğru ilerlemeye başladım. Arkamdan bana seslenen Azer'i duymazdan gelerek yürümeye devam ettim. Böyle bir hata yapmış olmam bana pahalıya patlayacaktı ve belki de... Kafamın içi o kadar karışık o kadar gürültülüydü ki dışarıda var olan sesler beynime ulaşmıyordu bile. Aniden sırtımdan ittirilip yere düşürülmem ile iç dünyamla aramdaki bağlantı kesilmiş dış dünyaya dönebilmiştim. Silah sesleri geliyordu hem de mahalleden! Bakışlarımla etrafı hızla tararken Azer de dahil tüm korumaların ellerinde silahlarının olduğunu gördüm. Azer ile saniyelik bir bakışmada bana gözleriyle 'yerinden kıpırdama' emrini veriyordu. Bakışlarımı onda çekip beni ittirenin kim olduğunu öğrenmek için hırsla kafamı çevirip arkama baktığımda itenin Azer'in sürekli yanında duran oğlan olduğunu fark ettim. Kaşlarını kaldırıp sorarcasına bakarken başımı sallayarak sorun olmadığını belirttim. Ayağa kalkmaya yelteneceğim sırada Azer'in bağırmasıyla tüm dikkatim ona yönelirken:

"Herkes tetikte olsun! Kim olduklarını kaç kişi olduklarını bilmiyoruz! Yılmaz sen burada Karaca ile kalıyorsun geri kalan herkes benimle geliyor!" emirlerini böyle tek tek sıralarken bakışlarını etrafındaki korumalarından çekip bana döndü ve elindeki silahı bana doğru sallayarak:

"Arabaya geç ve her şey bitene kadar bekle!" diye konuşurken aynı zamanda yanındaki adamları da yönlendiriyordu. Daha fazla yerde sürünmemek adına yağa kalkıp Azer'e doğru ilerlerken üzerimde ki toz toprağı da temizlemeye çalışıyordum. Ona doğru geldiğimi gören Azer korumalarına birkaç bir şey daha dedikten sonra yönünü bana çevirdi tam ağzımı açmış beni burada tutamayacağını söyleyecekken benden önce davranarak beni susturdu:

KARAGÜL (DÜZENLENMEKTEDİR!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin