"Kimsin sen!"

1.3K 78 17
                                    

Uzun bir aradan sonra yeni bölümle karşınızdayım. Yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum..

Multimedya: Seyhan Kurtuluş

İYİ OKUMALAR....

**Akın ve Karaca'nın arasındaki ilişkiyi kötü yapmak yerine iyi hatta çok iyi yapmaya karar verdim. Çünkü bu kızı kardeşi de sevmezse elin oğlu demez mi seni seven yok mu diye ;)) Bu yüzden ilk bölüm ve ikinci bölümde olan Akın sahnelerini değiştirdim. Ayrıca yeni bölümü de yazıyorum en yakın zamanda sizlerle olur.. ** 

Hatırlatma:

Karaca Koçovalı ben, memnun oldum!"

Herkes şaşkınlık içinde bana bakarken ben yüzümdeki acı dolu tebessümle onları izliyordum. Annem aşağılayarak bakarken, babam umursamazca bakıyordu, amcamlarım ve yengelerim ise acıyarak. Akın ise çaresizce bakıyordu sanki yardım etmek istiyormuş gibi de edemiyormuş gibi.. Anla beni dermiş gibi bakıyordu... Başımı iki yana sallayıp yazık dercesine baktım. Bu kız niye böyle yaptı diye sorgulamak yerine suratıma boş boş bakıyorlardı. Ne bekliyordum ki! Endişelenmelerini mi? Saçmalama Karaca..

"İki orta bir sade hadi bana müsaade Koçovalılar!" diye bağırıp portmantodan kot ceketimi ve çantamı alarak evden dışarı çıktım. Dışarı çıkar çıkmaz derin bir nefes aldım. 'Bir gün... Bir gün bu eve girip çıkarken kimse karışamayacak. Ne zaman geldin, nereye gidiyorsun... gibi soruları duymayacağım. Ben Karaca KOÇOVALI isem bu devranı tersine döndürürüm, döndüreceğim!' içimden kendi kendime verdiğim sözü aklıma kazımak istercesine tekrarlayıp duruyordum. O kadar dalmışım ki beni her zaman okula bırakan araca binmeyi unutmuşum. Arkamdan bana seslenen Murat'ın sesiyle kendime geldim.

"Karaca Hanım! Bekleyin arabayı getiriyorum hemen" dedi el pençe divan durarak karşımda. Kaç yaşındaydı karşımdaki adam? Belki benimle yaşıt belki küçük, belki de büyük... Peki ne için bu saygı? Koçovalı olduğum için mi? Sanmam. Annem babam bana saygı duymazken evimi koruyan adam mı bana saygı duyacak? Güldürmeyin beni Allah aşkına. Karşımda sabırla benden cevap bekleyen adama bakıp:

"Ben bugün yürüyerek gitmek istiyorum Murat, evde kal gelmene gerek yok" dedim kapıya ilerlerken. Sadece diğer insanlar gibi dolmuşa binip gidecektim. Tabi ki buna da izin yoktu. Gerçi bu evde neye izin vardı ki! Benim ilerlememle beraber Murat da benimle beraber yürümeye başladı.

"Olmaz efendim sizin korumasız dışarı çıkmanız yasak. Tek siz de değil bu evde yaşayan tüm Koçovalı kadınları korumasız dışarı çıkamaz. Yürüyecekseniz de size eşlik etmem gerekiyor" dedi. Aslında benden onun bir emir kulu olduğunu anlamamı istiyordu. Daha fazla ısrar etmeyip başımla onay vererek yürümeye devam ettim. Mahalleden geçerken herkesin selam vermesinin sebebini soyadıma bağlamadan duramadım. Merak ettiğim tek şey Denizli Mahallesi* dışında bir yerde nasıl karşılanırdım işte bunu gerçekten merak ediyorum. Gerçi denizlinin namını bilenler bilir, gideceğim yerde buradan geldiğimi öğrendikleri an tavırları aynı bu mahalledekiler gibi olacaktır. Ben de neyi merak ediyorsam. Bazen cidden farklı olabileceğini düşünüyorum.. Soyadıma rağmen sıradan olabileceğimi düşünüyorum, ne komik değil mi?.. Kafamdaki düşüncelerle dolmuş durağına doğru ilerledim. Birkaç dakika sonra gelen dolmuşa bindiğimde Murat'ın da benimle beraber dolmuşa bindiğini gördüm. Bu duruma güldüm neden güldüğümü sorgulamayın normal bir hayatım olsa böyle şeyler yapar mıyım? Ücreti ödeyip, oturduğum koltuğun tepesinde dikilmeye başladı. Yukarıya bakıp 'sabır istercesine' derin bir nefes aldım ardından Murat'a bakmadan:

"Tepemde zebani gibi dikilmene gerek yok. Tasması olan köpek muamelesi görmek sinirlerimi bozuyor, otur şuraya sinirlerimi bozma benim" dedim sertçe. Murat ise lafımı ikiletmeden hemen yan tarafta boş olan koltuğa oturdu. Eline telefonunu alıp bir şeyler yazıp geri cebine koydu. Büyük ihtimal sevgili(!) aileme durumumu rapor etti. Omuz silkip telefonumla ilgilenmeye başladım. Dersin iptal olduğuna dair aldığım bir mesajla bir yanım hüsrana uğrarken diğer yanım seviniyordu. Sabah inat etmeyip arabayla gitseydim şimdi rahat rahat çarşıda dolaşırdım. Ama huyum kurusun burnumun dikine gitmeyi sevdiğimden peşimde korumayla Adana çarşısında gezecektim. Harika(!) cidden harika... Çarşıdaki durakta inmeye hazırlandığımı gören Murat, kaşlarını neler olduğunu sorarcasına çatmıştı. Bir de bu arkadaşa açıklama yapılacak. Ulan ben anama babama açıklama yapmamak için sabah masayı dağıttım reva mı bu Karaca'ya dedim kendi kendime içimden. Soru sormaya yelteneceği sırada elimle onu susturarak dolmuştan indim. Ardımdan geldiğini bildiğim için konuşmadan ilerlemeye devam ettim. Arkamdan gelen adamın, çalan telefon sesiyle istifimi hiç bozmadan yüzümü Murat'a döndüm:

KARAGÜL (DÜZENLENMEKTEDİR!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin