Turuncu kalplerimizi alalım.🧡.
Ne Derler Bilirsin - Bil İstedim.
maNga - Haykıracak Nefesim Kalmasa Bile."Kusacağım," elimi mideme götürdüğümde yanımda oturan Etem de elini, elimin üstüne koydu. "İki tabak patates kızartması, üç bardak ayran, üç tabak sütlaç ve iki tabak daha yoğurt yemeliydin."
Gözlerimi sinirle kısarken benimle dalga geçmesine dil çıkardım. "Ölse miydim? Acıkmıştım," hafifçe kahkaha atıp karnımı okşadı. "Bu karnının şişkinliği ileride daha güzel bir şeyden dolayı olacak ama hadi hayırlısı," gözlerimi yüzünün her santiminde dolaşırdım. "Sen onu biraz zor görürsün."
On yedi dişini göstererek sırıttı. Evet, on yedi. "Şimdi ne yapacağız?" Elini karnımdan yavaşça çekti. "Ne yapmak istersin kalbim?"
"Ben bulamam herhâlde, sence ne yapalım?" Kömür karası gözlerini yeşil gözlerimden ayırmıyordu. Düşünüyordu. "Alışveriş?" İyi olur muydu? "Olur aslında. Ne alacağız ki?" Aklına birden bir şey gelmiş gibi sırıttı. "Yeni ev alışverişi yapabiliriz," neden? Zengin miyiz biz? Düşüncelerimi dilime vurdum. "Neden? Zengin miyiz? Ayrıca çok pahalı tutar." Derin bir nefes aldı. "Rana'm, sence zengin değil miyiz?" Zenginiz ama ne gerek var ki? "Sen benden daha zenginsin. Ayrıca ne gerek var ki? Rahat mı battı bize?" Oturduğu yerden kalktı, bacağıma canımı acıtmayacak şekilde vurdu. "Hadi kalk, hazırlanıp çıkalım. Ne giyeceksin?" Oturduğum yerden yavaşça kalkarken ona bakıyordum. "Beyaz şort ve beyaz tişört," kafasını salladı odaya doğru beraber yürüdük. "İlk önce sen giyin kalbim. Ben burada beklerim ama burada beklemem seni rahatsız edecekse aşağı inebilirim."
Etem Evran, bana karşı fazla nazik ve anlayışlıydı. Bu onu gözümde büyütüyor muydu?
Belki.
Ona gülümsedim. O an kömür karası gözleri öyle bir parladı ki; hayatımda ilk defa bir gözün bu şekilde parladığını gördüm.
"Teşekkür ederim, Evran." Gülümsemesi şefkat, huzur ve mutluluk doluydu. "Senin için yapmayacağım hiçbir şey yok kalbim, teşekkür etme lütfen. Asıl benim sana teşekkür etmem gerekli." Anlamadığımı belli edercesine gözerinde tuttum bakışlarımda. "Neden?" Bana doğru bir adım attı. Birkaç adım daha...
Aramızda üç adımlık mesafe bıraktı. "Bana ters davranmadığın için... Kimsenin bana nasıl davrandığını umursamam ama konu sen olunca dediğim gibi senin için yapmayacağım hiçbir şey yok. 'Öl,' de cesedimi ayaklarının önüne sermezsem yüzüme tükür." Bana yaklaşmaya korkuyor gibiydi...
"Bana yaklaşmaya neden korkuyorsun? Bunu sadece soruyorum," duruşunu bozmadan cevap verdi. "Belirli bir yere kadar yaklaşıyorum çünkü seni rahatsız etmek istemiyorum. Her insanın özel hayatı vardır ama beni ilgilendiren tek özel hayat seninki." Bu düşüncesi onu gözüme daha da çekici getiriyordu. "Teşekkür ederim. Aslında olması gereken şey bu ama genel olarak insanlar diğer insanların özel hayatlarına saygı duymaz. Bu çok iğrenç..."
Ellerini bana doğru uzattı. Tutmamı ister gibi. İki eline ellerimi uzattığımda nazikçe tutup iki dizinin üstüne çöktü. Bakışlarımı aşağı doğru, onun gözlerinr indirdim. "Ben sana her zaman saygı duyarım." Ellerimi belli etmek istercesine hafifçe salladı. "Bu ellerin değiyor ya ellerime. Benim kalbim tutuşuyor. Bütün vücudum turuncu kelebekler ile doluyor. İçim içime sığmıyor. Ölüyorum sana. Ben yaşarken bile ölüyorum sana." Ellerimi öptü. Her bir parmağımı ayrı ayrı öptü. Söylediği her şey içimde bir şeylere dokunuyordu, ne olduğunu bilmiyordum. İçime ateş gibi yayılıp yakıyordu. Ellerini sıkıca tutup kaldırmaya çalıştım. Ellerinden kaldırmam zor olabilirdi ancak ellerimi bırakmadan hemen ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TURUNCU!
ChickLit*Düzenleniyor!* Sert ve kesin bakışlarını suratıma dikti. "Söylesene Turuncu! Neden bu kadar nefret ediyorsun benden?" düz bakışlarımı kömür renginde ki gözlerine diktim. "Görmüyor musun sana olan aşkımı?" sesinde garip bir tını vardı. "Birbirimi...