1

636 47 32
                                    


Başı dik, üzerinde ütüsü hemen hemen hiç bozulmamış olan ekose eteği ve beyaz gömleğiyle galariye giren kadın kusursuz bir görünüş sergiliyordu. Büyük bir dikkatle toplanarak topuz yapılmış saçı ve yüzündeki az miktardaki makyajı bile kadının düzen takıntısını gözler önüne seriyordu.

Yanındaki kendisinden daha uzun zayıf olan adamla birlikte dolaştı galeriyi. Onu gören tüm çalışanlar koşarak kadını karşıladı ve galeride rahat etmesi için ellerinden geleni yaptılar.

Aspurçe Hanımın galeriyi ziyaret etmesi bile günlük cirolarını iki katına çıkarmak için yeterliydi.

Kadın soğuk bakışlarını sanat eserlerinin üzerinde dolaştırarak yanındaki siyah saçlı adama döndü, adam hemen hemen 30 yaşında görünüyordu.

"Sence hangisini almalıyım Bertuğ?"

Beyaz teninin üzerinde kahverengi gözleri parlayan adam şöyle bir göz gezdirdi eserlere. Daha sonra bunun kendisine göre bir iş olmadığını söyleyecekken gözüne bir voza takıldı.

Beyaz porselen üzerine kobalt mavi desenleri olan vazo daha ilk bakışta büyüleyici gelmişti adama.

Adamın vazoya bakışlarını yakalayan galeri müdürü hemen açıklama yapmaya başladı.

"Galerimizin en değerli eseri olan o vazo yakın bir zamanda Güney Kore'den geldi. Joseon dönemine ait olduğu biliniyor."

Müdürün vazoyu satana dek susmayacağını bilen kadın onu eliyle susturdu.

"Bu vazoyu benim için paketleyin, alıyorum."

Galeri müdürü büyük ikramiyeyi tutturmuş kadar sevinçliydi çünkü sosyetedeki konumu ve sanat eseri konusundaki namı nedeniyle bir çok sanat severin takip ettiği Aspurçe Günışığı onun galerisinden bir ürün satın almıştı. Vazonun yirmi beş milyon dolar olması ise satıştan ona düşüşecek pay açısından ayrı bir sevinç kaynağıydı.

"Hemen hazırlatıyorum Aspurçe hanım. Ödemeyi nasıl yapacaksınız?"

Kadın soğuk mavi gözlerini sanki kafasını patlatmak istermiş gibi müdürün üzerinde tuttu.

"Yarın sabah yardımcım Asım size ücreti teslim eder."

Müdür ne yapacağını bilemedi. Öyle ya tam yirmi beş milyon dolar söz konsuydu değil malını mülkünü tüm sülalesini satsa ödeyemezdi vazonun ücretini ancak söz konusu kişi Aspurçe Günışığı'ydı. Ona hayır ödemeyi şimdi yapmak zorundasınız diyemezdi, diyemedi de.

"Al, bu doğum günü hediyen."

Ona uzatılan paketi aldığı gibi yanındaki adamın eline tutuşturan kadın aynı dik adımlarla terketti galeriyi.

Adam kadının bu hallerine alışkın olduğundan ufak bir tebessümle aldı hediyesini zira dudakları alışık olmadığı bu kıvrımla zorlanmıştı, gülmek hiç bir zaman ona göre olmamıştı.

Boğazın en güzel manzarasına sahip olan yalılarına döndüklerinde elindeki kutuyu açarak tekrar incelemek istedi adam. Vazonun üzerindeki ev adama ilk sahip olduğu evi hatırlatmıştı. Henüz normal bir insanken, ölümlü bir bedene sahipken böyle bir evde yaşıyordu adam.

Belki de o yüzden görür görmez bağlanmıştı vazoya.

Belki de o yüzden görür görmez bağlanmıştı vazoya

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tilki YağmuruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin