3

264 36 12
                                    

Sabah kahvaltıda her bulduğunu yiyen gumihonun açlığı Karasu ailesini afallattı, kız günlerce aç bırakılmış gibiydi. O masayı silip süpürürken hakkında çeşitli varsayımlarda bulundular. En sonunda kızın ingilizce bilme ihtimalini düşünen Fatih onunla konuşmaya çalıştı. Neyse ki gumiho ingilizce biliyordu, ruhunu vererek sekizinci kuyruğunu kazanmasını sağlayan insan gezgin bir ingilizdi.

Gumihonun hunharca yemek yerken bile ne kadar güzel göründüğünü düşünen aile acaba onun güzelliğinin Joseon'un güçlü komutanlarını birbirine düşürdüğünü hattâ vaktiyle iki ülkeyi savaşa sürüklediğini bilseler yine de böyle düşünürler miydi?

Gumihonun güzelliği nefes kesiciydi, onu gören tüm erkekler büyüleniyordu ama gumihoya lazım olan şey hayranlık değil saf aşktı. Ancak onu uyandıran kişi karşılıksız olarak onu severek ruhunu teslim ederse kuyruğunu kazanıyordu. Ölümsüz olması, tablolarda vazolarda uyumayı bırakması içinde 9 kuyruğa ihtiyacı vardı. Neyse ki Me Ri 8 kuyruğa sahipti.

Tüm gününü Fatih'le sohbet ederek ve gezerek geçiren Me Ri çok mutluydu. Fatih ona Türkiye'den bahsediyor İstanbul'u gezdiriyordu. Akşam olupta Bertuğ uyandığında gumiho ile Fatih'i bahçedeki salıncakta yanyana konuşurken görünce öfkelendi. İçini saran kıskançlığı anlamlandırmadığından tüm ilgisini o ikisinin nasıl anlaştığına vermişti. Yanlarına gittiğinde ikisinin de ingilizce konuştuğunu görünce bunu nasıl düşünmediğine hayıflandı. Düşünemediği başka bir detay da uyandığında konsolosluğun yine kapanmış olmasıydı.

Fatih'e kızı ertesi sabah konsolosluğa teslim etmesi ile ilgili talimat verdikten sonra onu gönderdi ve kızın yanına oturdu. Onunla konuşmaya başlayınca düşüncelerini duymayı denedi ama malesef ki kız kendi dilinde düşünüyordu.

Gumihonun tek bir hedefi vardı, Bertuğ'u kendine aşık etmek. Bunun için ona evde sıkıldığını ve gezmek istediğini söyledi. Bertuğ onu azarlayarak bakıcısı olamadığını söylese de içten içe onu mutlu etmek istediğinin farkındaydı bunun için de onu ay ışığı altında dolaştırdı İstanbul'un tarihi mekanlarında.

Tüm geceyi Bertuğ ile eğlenerek geçiren gumiho ise onun aksine Bertuğ'dan etkilendiginin farkında değildi. Yorucu bir geceden sonra sabah ışıklarıyla uyuduğundan akşama doğru uyandı. Fatih uyuduğu için Me Ri'yi konsolosluğa götüremediğini rapor ederken Bertuğ sadece ikisinin birlikte vakit geçirmediğine sevinmişti.

Me Ri uyanıp bahçeye çıktığında hiç beklemediği birini gördü, Maymun Kralı.

"Hyun Jin!"

Bağırarak ona sarıldı ve kendini daha güvende hissetti onu her zaman koruyan abisi artık yanındaydı.

"Me Ri, uyanmışsın! Vazonun satıldığını öğrendiğimden bu yana peşindeydim ama yeni sahibini öğrenmem zaman aldı. Seni bulduğuma sevindim ama kötü haberlerim var."

Me Ri abisini dikkatle dinlemeye başladı.

"Vazoyu kırıp seni uyandıran çocuğun adı Bertuğ mu?"

"Evet" dedi Me Ri "hattâ bana aşık olmaya başladı bence yakında ruhunu kendi isteğiyle verecektir."

Hoşlandıgı adamın ruhsuz kalacak olması onu üzse de en azından yaşamaya devam edecek olmasında teselli buluyordu.

"Malesef Me Ri Bertuğ bir vampirmiş isteğiyle ruhunu sana vermesi imkansız ruhunu almanın tek yolu var, onu öldürmek."

Bu Me Ri'nin kalbini acıtmıştı, şimdiye kadar kimseyi öldürmek zorunda kalmamıştı. Gumiholarin insan ciğeriyle beslendiği asılsız bir efsaneydi onlar et yemeyi çok sevselerde insan yemezlerdi. Neyse ki vampire aşık değildi, ne kadar hoşuna gitmese de vampiri öldürerek o ruhu alacaktı çünkü dokuzuncu kuyruğuna ihtiyacı vardı.

Maymun Kraldan aldığı kılıcı ve silahı kıyafetinin içine saklayarak Bertuğ'un yanına gitti ona ormanda dolaşmak istediğini söyledi ve onu gizlice tuzağına doğru çekti.

...

Birlikte dolaşırken bir anda silahını çıkaran gumiho Bertuğ'a ateş etti. Kalbinden vurulan vampirin kendini toplaması bir dakikasını alsa da şaşkınlığı daha da uzun sürdü.

"Bunu neden yaptın?"

Me Ri onun ölmesini beklerken yarasının hızla kapandığını görünce sakladığı kılıcını eline aldı.

Bertuğ kılıcı görünce işin ciddiyetini kavrayarak vampir görünüşüne büründü. Kahverengi gözleri kırmızıya dönerken ön dişleri uzadı. Artık daha korkutucu bir görünüşe sahipti. Me Ri daha ne olduğunu anlamadan ona saldırdı ve yere yatırdı. Kızın korkuyla atan kalbini hissediyordu. Karşısında başka bir av olsa boynunu kırarak anında öldürürdü ama Me Ri olduğu için durakladı, kızın ona neden saldırdığını öğrenmek istiyordu.

Bertuğ'un dizlerine tekme atan Me Ri onu üzerinden fırlattı ve ayağa kalktı. Uzun siyah saçları beyazlarken, gözleri mavileşti, kulakları çıktı ve ona güç veren 8 kuyruğunu da serbest bıraktı. Gumihoya dönüşümü adamı afallatmıştı.

"Nesin sen? Bu ne kadar dayanılmaz bir koku!"

Tilki kokusu onu rahatsız etmişti. Vampirleri sarımsak kokusuyla uzak tutamazdınız, bu da bir diğer asılsız efsaneydi ama anlaşılan tilki kokusu vampirleri kaçırmak için yeterliydi.

"Ben bir gumihoyum ve ölümsüzlüğüm için ruhuna ihtiyacım var. Üzgünüm ama seni öldürmekten başka çarem yok."

Bertuğ'un koku yüzünden sarsılmasını lehine kullanarak kılıcıyla saldırdı. Bertuğ Me Ri'nin tüm hamlelerini çıplak eliyle savursa da bir çok kılıç darbesi atmıştı. Vücudu hızla iyileşiyordu ancak gumiho seri bir şekilde saldırıyordu.

Bu durumdan sıkılan Bertuğ, Me Ri'nin kılıcını iki eliyle tutarak kendine doğru çekti. Kılıç avuçlarında derin kesikler açsa da artık onun elindeydi. Bu defa o saldırmaya başladı Me Ri'ye. Me Ri yerde bulduğu bir sopa ile karşılık verdi. Kılıç gumihonun üzerinde pek çok yara açmıştı ama onun yaraları vampirinki gibi hemen iyileşmediğinden kan kaybetmesine neden oluyordu. Savaşı kaybedeceğini anlayınca bütün gücünü topladı ve elindeki sopa sayesinde kılıcın havaya fırlamasını sağladı. Me Ri'nin akan kanının kokusu Bertuğ'u sersemletirken o hızla havaya zıpladı ve kılıcını geri aldı. Vampir çok güçlüydü ancak gumihonun da ondan geriye kalır yanı yoktu.

Me Ri son kozunu oynayarak onu büyüledi ve mavi gözleriyle vampiri hipnotize ederek donuklaşmasını sağladı, kılıcını havaya kaldırarak başını gövdesinden ayırdı. Sonunda vampiri öldürdüğünü düşünerek rahat bir nefes aldı.

Ne varki Bertuğ'un kopan başı ağaçlar altında yuvarlanırken vücudunun üzerinde yeni bir baş oluşmuştu.

"Ben safkan bir vampirim! Beni öldürmen imkansız seni aptal."

Tabi bunun tek bir yolu olduğunu onunla paylaşmayacaktı. Hızla gumihoya saldırdı ve dişlerini boynuna geçirdi. Bunu hiç istemese de zehrini Me Ri'nin vücuduna gönderdi, artık gumiho 24 saat içinde ölecekti.

Me Ri'yi ormanda ölümüne terk ederek evine döndü ve kendine 0 grubu yeni bir şişe açtı. Öfkesi, nefreti ve pişmanlığı çok büyüktü bu gece sabah onun için gelmeyecekti.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tilki YağmuruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin