Sanırım ilk defa Lisa Manoban'a bir duygu ile bakıyordum. Bunun şaşkınlık olacağını asla düşünmemiş olmalıydım ki yaklaşık 2 dakikadır New York'un ortasında uslanmazca hala cevap bekleyen kadın karşımdaydı.
Gözleri umursamazca bakmıyordu bu sefer. Sanki sinirliydi ve emindim ki başkası olsa karşısında bu bakışlarından dolayı ağlayabilirdi. Etkisizce güzeldi o kadar güzeldi ki titrememek mümkün değildi sanki.
"Cevap ver."
Ondan ilk defa bu kadar sertlikteki duyduğum ses tonuna kaşlarımı çattığımda bana geçirttiği bu kötü 2 haftanın acısını almak mantıklı gelmişti.
Ellerimi iki yana rahatlıkla koyup yüzüme piç bir sırıtış yerleştirdiğimde sinirli nefesini duymamla konuşmuştum.
"Sizi neden ilgilendiriyor ki?"
Arkadan gelen korna seslerini yeni fark ediyormuş gibi ilk defa bir çömezin yapabileceği hareketler sergilediğinde gülmemek için dudaklarımı dişlemiştim.
Telaşlı hareketleri keyfimi biraz olsun yerine getirdiğinde bu hatalarının sadece 1 dakika sürmüş olması hayal kırıklığıydı. Ustalıkla gözlerini eski duygusuzluğuna bürümüştü. Tipik Manoban işte.
"Yani beni pek ilgilendirdiği söylenemez ama Bayan Park'ın sana bir şeyler hissetmesi imkansız."
Bana hüzünlü gözükmeye çalışarak üzüleceğimi düşünmüş olmalı ki teselli etmek istercesine konuştuğunda bebekten farksız mimiklerine tapmak istiyordum.
"Neden imkansız?"
Meraklı olmadığımı belli eden umursamaz ses tonumun aksine onun fazla bebeksi ses tonu kulaklarımdaydı. Lalisa Manoban şu anda görebileceğiniz en soft şeydi ve muhtemelen bu halini gösterdiği ilk insandım.
"Çünkü bilirsin Bayan Park... Böyle şeyler için fazla masum ama istersen senin için onunla konuşurum ve hey -"
Cümlesini kahkaham böldüğünde bu tatlılığına tepine tepine gülmemek için yere daha çok bastırdığım ayaklarım sağlamdı.
"Komik bir şey mi söyledim?"
Gözlerimi allak bullak olmuş yüzünde gezdirdiğimde hala kesmediğim kahkahamla birlikte kaşlarını çatarak sinirli gözükmeye çalışmıştı.
Fakat bu kadar çok eğlenmem onun da komiğine gitmiş olsa gerek geldiğimiz restorantın önünde durdurduğu arabasını boş vermiş bir süre yüzüme bakarak gülmüş ve dudaklarımda bir leke olduğunu düşünmeme sebep olacak kadar gezdirmişti gözlerini.
En sonunda arkamızdan gelen korna sesiyle Jisoo'nun arabadan kalbini tutarak inmesi, Tae'nin gülmekten kızarmış yüzü ve Rose'nin arabayı park ederken bile saklayamadığı gülüşüyle karşı karşıyaydık.
Kesinlikle bir şeyler olmuştu ve bunu öğrenmek için her şeyi yapabilirdim.
Arabadan inerek Lalisa'yı az önce hiçbir şey olmamış gibi tek bıraktığımda arkamdaki sinirli bakışlarını burdan bile hissediyordum.
Girişte beni bekleyen iki gerizekalı birbirleriyle atışmaya başladığını belli edecek şekildeydi. Topuklularımla hızlanarak onları uyarmam gerektiğini fark etmiştim.
"Siz iki domuz eğer New York'un en ünlü cafesinde beni rezil ederseniz dün uçakta uyurken akıttığınız salyalarınızla olan fotoğraflarınızı Beverly Hills'te kıçımı sallaya sallaya gezdiririm. Anlıyor musunuz?"
Korkmuş suratları benim ciddi olmaya çalışan ses tonumla birleştiğinde önlerine düşürdükleri başlarıyla rezervasyon yapılan masaya yürümüşlerdi.
Bana hayranca bakan hostesin eline bıraktığım ceketimle ilerlemeye başladığımda arkamdan duyduğum ses adımlarımı durdurmaya yetmişti.
"Manoban. Seni burada görmek ne büyük sürpriz uğrayacağını asla düşünmezdim."
Çok yakışıklı bir Fransız aksanlı şerefsiz güzel ingilizcesi ile herkesi düşereceğini belli ettiğinde arkamı dönerek yakıcı bakışlarımı gezdirmiştim üstünde.
Siktiğimin herifi yakın olan, kesinlikle benim Jisoo'ya uyurkenki yakınlığımdan bile fazla yakın olan şekilde kadınımın beline sarıldığında dağılmamı sağlayan şey konuşmuştu.
"Seni görmek de büyük sürpriz. Ben de buraya uğrayacağımı düşünmezdim ve hey bizimle kahvaltı etmeye ne dersin?"
Hayatınızda duymuş veya duyabileceğiniz en güzel şey bir Lalisa Manoban'ın kesinlikle nazik ve yıllardır burada yaşayan insanlardan farksızca ingilizce konuşmasıydı.
Ayakta nedensizce bu kadar çok fazla durduğumu merak etmiş olmalıydı, yakışıklı -ki bu durum kesinlikle hoşuma gitmemişti- surattan ayırdığı gözlerini bana diktiğinde yanlarına özgüvenli adımlarım, dik tuttuğum omuzlarımla yürümüştüm.
İsminin ne bok olduğunu bilmediğim herif benim sinirli bakışlarımla kadınımın belini saran ellerini nedensizce indirip bana uzattığında alayla bakmıştım.
Koskoca Jennie Kim'in bu pislik yavşak herifin ellerini sıkmasını düşünmüyordu herhalde. Yaklaşık 20 saniye umutla uzattığı ellerini benim karşılık vermeyeceğimi en sonunda anlayan bir hüsranla indirdiğinde konuştu.
"Louis bu Jennie. Okuttuğum okulda edebiyatı en iyi olan öğrencim. Ve sen sormadan yarışma için buradayız."
Az önceki ses tonundan eser kalmayacak şekilde mavi gözlünün benden bir dakika olsun ayırmadığı hayran gözlerine sinirle bakan kadını umursamadan konuşmuştu Louis.
"Merhaba. Sizin gibi güzel bir kadınla tanışmak benim için onurdur."
Yavşak sırıtışını bozmadan önümde referans yaptığında kaşlarımı kaldırarak cevap verme gereksinimi bile duymamıştım.
Alışıktım böyle şeylere ve eh. Bilirsiniz, şu an düşündüğüm tek şey kıskançlıktan -en azından öyle umut ediyordum- kıvırdığı dudaklarıyla yanımda duran kadındı.
Lisa'ya dönerek arkamızdaki masada bizi merakla beklediklerine emin olduğum arkadaşlarıma bakmadan konuşmuştum.
"Hep böyle yavşak mıdır?"
Korece sorduğumda sinirli bakışları beni bulmuş ve yakmıştı. Birbirimize olan çekimimizi yanımdaki gerizekalının bile anladığını düşünmüştüm.
Louis'e şaşkınca bakmasına fırsat vermeden bile Lisa'nın belinden tutarak kendime çekmiş ve onu masaya doğru ilerletmiştim.
"Ne yapıyorsun?"
Ne yaptığımı bilmediğimi ona belli etmeyecektim tabii.
'Kıskançlıktan yanıyorum kadın o herif sana nasıl yürümüştür kim bilir' demek zor olduğundan oturması için sandalye çekmiş Jisoo'nun şaşkınıkla tüm masanın duyacağı şekilde bir küfür savurmasına sebep olmuştum.
Benden hiç beklemeyeceği hareketleri ve sabahtan beri beni izlediğinden belini tutmamı fala-
Bir dakika ne? Ben az önce Lalisa Manoban'ın belinden tutup çekmiş miydim? Siktir siktir ve tonlarca siktir ki bunu yeni fark ediyor olmam daha büyük bir siktirdi.
Battı balık yan gider hesabı hiç çaktırmadan onun için çektiğim sandalyeye oturmuş kadının kulağına eğilip tüylerinin ürpermesine tüm masanın ağzının açık kalmasına ve benim de ilk defa bu kadar seksi göründüğümü düşünmeme sebep olacak şekilde fısıldamıştım.
"Seni o ahmaktan kurtarıyorum. Bana böyle mi teşekkür ediyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
teacher || jenlisa
Short StoryTüm sınıfın ilk defa bu kadar sessiz olduğunu fark ettiğimde yanımda oturan en yakın arkadaşımın gözlerini hayran bir şekilde sınıfına adımını attığı andan beri herkesin taparcasına baktığı kadından bir an olsun çekemediğini fark etmiştim. Kusursuz...