Jisoo sabahın erken saatlerinde uyanmış hasır bir sepete bir şeyler tıkıştırdıktan sonra o bahçeye doğru yola çıkmıştı. Taehyung'un da orada olmasını umarak.
En sonunda tepeye ulaşıp patika yolu aştıktan sonra bahçeye ulaşmıştı. Taehyung da oradaydı, bu yüzden kendini şanslı hissetmişti. Taehyung Jisoo'nun geldiğini fark ettiği zaman yüzünü ona çevirdi.
-Günaydın!
-Günaydın, hasta olmadın değil mi? Dün gelmediğin için merak ettim de.
Bir anda Jisoo'nun içinde kelebekler uçuşmaya başladı. Önceki gün gelmediği için onu merak etmişti.
-Ay hayır gayet sağlıklıyım biraz işim vardı sadece.
-Anladım.
Cevabın kısalığı ve konuşurkenki ses tonu Jisoo'nun düşüncelere dalmasına sebep olmuştu. Nedense ondan daha önemli işleri olması biraz morali bozmuş gibiydi. Kızın kafasındaki düşünceler de bundan kaynaklanıyordu.
Beynindeki düzinelerce sesten biri henüz yeni tanıştığın birine aşık olmanın saçmalığını savunuyor bir başkası ilk görüşte aşka olan inancını belirtiyordu. Bir diğeri hisleri karşılıklı mı acaba diye endişeleniyor ve Jisoo'yu resmen içten içe kemiriyordu. Ama onu baloya davet etmemiş miydi? Eğer ona karşı hisleri olmasaydı neden böyle bir şey yapardı ki?
Kızı kafasının içindeki gürültüden uzaklaştıran Taehyung'un sesi olmuştu.
-Bir şey mi oldu?
Bu sayede Jisoo aklındakileri uyku öncesindeki ana erteledi. Hoş bunu yapmasa ve düşünmeye devam etse bile uyumadan önce aklına yine Taehyung gelecekti. Onu ve onun hakkındaki her şeyi düşüncelerinden ve rüyalarından uzaklaştırmanın hiç bir yolu yok gibiydi. Galiba aşk dedikleri şey buydu.
Hemen yüzünden o istemediği halde oluşan gülümsemeyi silip daha samimi ve arkadaşça bir ifade takındı ardından gözlerinin içine baktı.
-Önemli bir şey değil. Aklıma gelmişken kahvaltı yaptın mı, diye sordu Jisoo elindeki sepeti havaya kaldırıp. Bu şekilde konuyu dağıtmayı başarmıştı.
***
Jennie yorgunluktan olsa gerek ilk defa erken uyanmamıştı. Belki de gecenin çoğunda uyumadığından.
Chaeyoung'un yanına gittiğinde onu bir şeyler çizerken buldu.
-Günaydın.
-Günaydın. Dün çok yorulmuş olmalısın bu kadar geç uyandığına göre. Hiç Jennie'lik bir davranış değil doğrusu.
-Nerdeyse hiç uyuyamadım ayrıca saat o kadar da geç değil.
-Her neyse sana bir şey sormak istiyorum. Adı neydi hani şu genç olan... Hatırladım, Park Jimin!
-Ne olmuş Park Jimin'e?
-Daha önceden tanıştımız mı? Sürekli sana bakıyordu da. Emin değilim ama sanki senden hiç hoşlanmıyomuş gibiydi.
-Ah, evet tanışmış sayılırız ancak önemli bir şey değil.
-Peki. Galiba ne olduğunu anlatmayacaksın.
Jennie başını hayır anlamında iki yana salladı.
-İyi, öyle olsun madem. Ama şu sıralar benden çok fazla şey saklıyorsun.
-Gerçekten üzgünüm ama maalesef anlatamam.
-Peki.
Chayoung tekrardan önündeki tuvale döndü.