Jisoo o gün yemek yedikten hemen sonra odasına çekilmişti. Birkaç ufak işi kalmış elbiseye baktı. Üzerindeki kıyafetlere dokunmadan kendini yatağa bıraktı. Düşüncelere dalmıştı bile.
Sahiden de aşık mıydı ki? Daha önce hiç tatmadığı, tamamen yabancı bir dıyguyu nasıl tanıyabilird ki? Ya Tahyung'a karşı hissettiği şey aşk değil de sadece hayranlık ya da başka bir şeyse. Hem bu tanımlayamadığı duygu aşk olsa bile hislerinin karşılıklı olduğunu nasıl bilebilirdi ki. Ya Taehyung onu yalnızca arkadaş olarak görüyorsa?
"Bu işler neden bu kadar karmaşık olmak zorunda ki."
Kısa süreliğine yatağında doğrulup oturmuştu. Sonra yastıklardan birni kucağına alıp iyice sıktı. Sessiz bir "aaa" sesi çıkarıp yeniden kendini yatağa bıraktı.
Sürekli bir sağa bir sola döndü durdu. Zar zor da olsa uyumayı başardıktan sonra ışığın hüzmeler halinde penceresinden süzülüp odaya dolması ve yüzüne düşmesiyle uyandı. Ne kadar çabuk sabah olmuştu. Belki de gördüğü rüya yüzünden bu kadar kısa gelmişti.
Rüyasında Taehyung'la birlikte yürüyorlardı sonra Jisoo koşmaya başladı. Taehyung ise arkasından ona koşmaması için bağrıyordu. Sonra durdu ve arkasına baktı çocuk epey arkada kalmış, ona yetişmek için var gücüyle koşuyor ama sanki ne kadar hızlı koşarsa Jisoo'dan o kadar uzaklaşıyordu. Sonra bir anda ayağı takıldı ve düştü Jisoo ise ona yardım etmek için hemen yanındaydı sanki ondan hiç uzaklaşmamış gibi.
Hızla doğruldu ve esnedi hala uykuluydu. Başını eğdi.
-Kıyafetlerimle mi uyudum?
Hızla ayağa kalkarak kollarını gerdi. Karşısında bin bir uğraşla diktiği elbise duruyordu.
Son birkaç iş için onu terziye götürmesi gerektiğini düşündü. Bu şekilde mükemmel olacak, balo da harika geçecekti.
-Yoongi! Aah, ona balo için eş bulmam gerekiyor nasıl unuttum. Neden tutamayacağın sözler veriyorsun ki Jisoo?
Saçlarını elleriyle geriye attı ve bir toka bulup sıkıca bağladı. Aynı aceleyle banyoya girdi.
Kahvaltı bile yapmadan evden çıkmıştı. Lisa'nın evine ulaşmak üzereyken durdu. Ne düşünüyordu ki? Lisa muhtemelen şu an kahvaltı yapıyordu ve habersizce birine gitmek için fazla erkendi. En sonunda eve geri dönmek yerine yakındaki bir fırına uğradı. Gecikmiş kahvaltısı için bir şeyler alıp yola koyuldu.
Tepeye ulaştığında heyecanının boşa olduğunu anladı Taehyung henüz gelmemişti. Biraz mutsuz bir şekilde aldıklarını tek başına yemeye koyuldu. Ancak aldığı minik turtalara dokunmuyordu. Akşama kadar beklemesi gerekse bile onları Taehyung ile beraber yiyecekti.
Çok geçmeden hepsini silip süpürmüştü ama hala açtı.
-Nasıl oluyor da hala aç olabiliyorsun Jisoo. Bu gidişle elbisenin içine sığmayacaksın.
Tam o sırada Taehyung geldi. Jisoo'nun gözünde bir kahraman olduğunu bilmeden elinde yiyecek dolu sepetiyle yavaşça yürüyordu.
-Bu gün erkencisin bakıyorum. Bu sefer kahvaltı benden.
Sepeti bir kütüğün üzerine bırakıp sanki çok önemli bir şeymiş gibi yavaş yavaş açtı.
Sepeti tam anlamıyla boşalttıklarında güneş tepeye yaklaşmamıştı bile. Bir süre sohbet ettikten sonra Jisoo zar zor bir işi olduğunu ve gitmesi gerektiğini söyleyip oradan ayrıldı.
Lisa'nın yanına gidiyordu.
***
Jennie yine evvelki gün gibi gece yarısı uyanmış bir daha uyuyamamıştı. Onu uykusundan eden mektubu yırtıp atmak istiyor ama bunu yapamayacağını çok da iyi biliyordu.