Kızlar sabah çok heyecanlı kalkmışlardı. Tabii Yağmur hariç. Yağmur hâlâ bakana sinirliydi. Yaprak hemen:
-"Kızlar cavabımız ne olacak? Gerçi dün konuştuk ama biraz daha netlemek istiyorum." Dedikten sonra Yağmur:
-"Dürüst olmak gerekirse o kendine bakan diyen piçi hiç sevmedim. Kendini birşey sanıyor. Yani hiçbir şekilde ona yardım etmek istemiyorum." Dedi. Yaprak endişeli bakışlarla odayı süzdükten sonra kısık bir sesle:
-" Sen deli misin? Şuan bizi dinliyor olabilir. O yüzden çok fazla dürüst olmamalısın." Dedi. Yağmur omuz silkti.
-"Banane be. Ondan korkmuyorum."
Şimdi omuz silkme sırası Yaprak'taydı.-" Başını belaya sokacaksın. Ben sadece seni düşünüyordum." Duygu araya girip:
-"Peki artık sadede gelsek. Kabul edecek miyiz? Şahsen ben kabul ediyorum." Yağmur:
-"Bir kere deneyeceğim." Dedi. Bakışlar Yaprak'a çevrilince Yaprak:
-" Peki, sizinle her şeye varım." Dedi. Sonra da yüzüne kızlara umut verici bir tebessüm yerleştirdi. Kızlar da aynı şekilde karşılık verdi. Duygu:
-"İyi o zaman. Kararımızı verdiğimize göre bakanın yanına gidebiliriz." Dedi.
Sonrasında hepsi sade bir elbise giydikten sonra şatonun alt katına yemek salonuna indiler. Bakan onları kahvaltı sofrasında bekliyordu.
Kızları görünce yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi.
-"Demek uyandınız, günaydın." Dedi kibar olmaya çalışarak. Her ne kadar kibar olmaya çalışsa da yapısı gereği sesi çok sert çıkıyordu.
Kızlar da mırıldanarak müdüre aynı şekilde karşılık verdiler. Sonrasında sofraya oturdular.
Müdür anlaşılan çok beklemek istemiyordu. Öksürerek boğazını temizledikten sonra:
-"Evet, kızlar. Teklifimi iyice düşündünüz mü?" Diye sordu.
Kızlar kafalarını salladılar.
-"Cevabınız duyabilir miyim?" Kızlar birbirlerine baktıktan sonra derin bir iç çektiler. Sonuçta bu hayatlarını değiştirebilecek bir karardı.
Bir daha aileleriyle görüşememe ihtimali vardı. Duygu yutkundu. kafasını sallayarak:
-"Evet, teklifinizi kabul ediyoruz." Dedi. Müdür sahte bir sevinçle:
-"Çok teşekkürler teklifimi kabul ettiğiniz için. Siz de artık bu ülkenin birer koruyucularısınız. Ve sihir öğrenmeye hak kazandınız. Kahvaltınızı yaptıktan sonra beraber sihir akademisine gideceğiz. Siz orada sihir öğreneceksiniz." Dedi ve konuşmasını bitirdikten sonra yemek salonundan çıktı.
Duygu ve Yaprak birbirlerine baktılar. Bir sihir okulu mu? Kulağa hoş geliyor.
Ama Yağmur tek kaşını kaldırdı. Ve fısıldadı.
-"Bu adamı hiç gözüm tutmadı.
................
Kızlar kahvaltısını tamamladıktan sonra bakanın peşinden şatodan çıktılar.
Etrafta bir sürü insanlar daha doğrusu sihiristler vardı. Biraz gittikten sonra bakan kızlara:
-"Hazır olun. Işınlanacağız." Dedi. Kızlar şaşkınca birbirlerine bakarken birden kendilerini koskocaman bir şatonun önünde buldular. Muhtemelen burası sihir akademisiydi.
Bakan John Tresy etrafına bakındıktan sonra yüzüne kocaman bir gülümseme yayıldı. Kızlar şaşkınca Bakan John'a baktılar. İlk defa gülümsediğine şahit olmuşlardı. Ama gerçekten gülümsediğine. Bakan John kızların onun gülümsemesini gördüğünde tekrar somurtmaya başlamıştı.
-"Evet burası anlayacağınız üzere Sihir Akademisi." Dedi eliyle önlerindeki devasa şatoyu göstererek. Okul denilemeyecek kadar büyüktü.
Bakan John okulun kapısının önüne geldiğinde kızlara bir baktı ve:
-"Gelin bakalım. Oldukça heyecanlı olduğunuzu görebiliyorum." Dedi.
Kızlar Bakan John'un dediğine itiraz etmediler. Çünkü gerçekten çok fazla heyecanlıydılar. Sonuçta yeni bir okul yepyeni bir hayat demekti. Bunu en iyi Yaprak bilirdi.
Kızlar kafalarını salladı. Ve okulun kapısından içeriye adımlarını attılar.
Bu en çok Yaprak'ı etkilemişti. Onun kimseye belli etmediği hayalleri vardı. Belki o zaman hayaldi ama şimdi onlar artık anıya dönüşecekti. Ve bunu kimsenin bilmesini istemiyordu. Çünkü anılarının, hayallerinin kalbiyle hayatta kalmasını istiyordu. Ne zaman ölürse o zaman anıları onunla ölecekti.
Bakan John ile birlikte içeriye girdiler. İçeride bir sürü çocuk vardı. Çoğunluk kızlarla yaşıt görünüyordu. Ve hepsi sihir yapıyordu. Yarısı görünmez oluyordu, yarısıysa uçuyordu.
Bu...bu inanılmaz bir şeydi. Kızlar onları ağızları açık seyrediyorlardı.
Yaprak'ın gözüne birşey takılmıştı. Bütün sihiristlerin kolunda bir işaret vardı. Bu aydı. Evet ayın resmiydi. Ama Yaprak bunu anlamını bilmiyordu. Bakan John'a sormak istedi. Ama onu tersleyeceğinden korktu. Kızlara demeye kalksa muhtemelen kızlar merak edecekler ve en dibine kadar araştıracaklardı.
"Fazla merak iyi değil." Derdi annesi hep. O yüzden şimdilik bu konudan kimseye bahsetmemeye karar verdi.
Etraflarına bakıp yürümeye devam ettiler. Müdür kızlardan önde gidiyordu. Ve çoğu sihirist öğrenciler kızlara tuhaf tuhaf bakıyordu.
Kendisine acayip şaşırmış bir şekilde bakan çocuğa Yağmur:
-"Ne bakıyorsun be! Hiç insan görmedin mi?" Diye çıkışmıştı. Yağmur'un bu lafı karşısında çocuk üzülerek tek bir kelime dahi etmeden oradam uzaklaştı.
Zavallı çocuk diye düşündü Yaprak. Duygu ise sinirlice:
-"Of be Yağmur üzdün çocuğu. Ne bağırıyorsun?" Dedi. Duygu bu konularda çok hassastı. Hele hele suçsuz bir yere birine bağırılmasına tahammülü yoktu.
Yağmur ise gözlerini kıstı ve aşağılayıcı bir şekilde:
-"Sanane, istediğimi söylerim. Sana mı soracağım?" Dedi. Bu laflar üzerine Duygu daha da sinirlendi ama Yaprak araya girdi.
-"Sakin olun biraz. Gerilime ne gerek var. Ufacık bir karı, koca bir çığıya dönüştürüyorsunuz, farkında mısınız? Hadi gidelim artık." Diye ortamı yumuşatmaya çalıştı.
Yaprak Yağmur'a sert bir bakış attı. Yağmur:
-"Ne? Ben asla özür dilemem." Diye inkâr etti. Sonra Yaprak Duygu'ya bir şey dilercesine baktı. Bakışları "Sen bari özür dile." Diyordu. Ama Duygu:
-"Banane o başlattı. O özür dilesin." Dedi. En sonunda Yaprak'ta sinirlenerek:
-"Ne yaparsanız yapın be! Zaten suç bende niye sizi barıştırmaya çalıştırıyorum ki. Ne haliniz varsa görün." Diye fışkırdı. O sırada Duygu endişeyle etrafına bakındı. Gözleri birisini arıyordu.
-"Eyvah! Bakan John yok. Ne yapacağız şimdi. Bakan canımıza okuyacak." Dedi. Yaprak ve Yağmur da aynı şekilde korkarak etrafa bakındılar. Yağmur:
-" Burada böyle boş boş bakınacağımıza gidip arasak iyi olur."
...........
Neyse ki okul büyüktü ama karışık değildi. O yüzden Bakan John'u hemen buldular. Bakn ayakta bir adam ile konuşuyordu. Kızlar suçluluk duygusu ile birlikte müdürün yanına geldi.
Müdür kızlara bir baktı ve konuştuğu adama:
-"İşte okula kaydettireceğim kızlar bunlar." Dedi. Kızlar o anda o adamın bu okulun sahibi olduğunu anladı. Yağmur:
-"Evet Robert bu kızlar sana emanet. Benim içimdeki hislere göre bu kızlar çok yetenekli. Bilirsin benim hislerim yalan söylemez." Dedi gülerek. Robert'te aynı şekilde karşılık verdi.
Sonra bakan John kızların yanından ayrıldı. Bakan okuldan uzaklaştıktan sonra okulun sahibi kızlara gülümsedi.
-"Evet kızlar... sihir akademisine hoş geldiniz. Ben Robert Wilson. Bu okulun yöneticisiyim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİHİR
AventuraYaprak ' ın yeni bir şehre, yeni bir okula ve yeni arkadaşlara alışması onu çok zorlamıştır. Yeni evdeki komşusu olan Duygu ile çok yakın bir arkadaş olmuş lardır. Duygu ile evlerinin karşı karşıya olması ve gittikleri okulun aynı olması onun için b...