Remember Memories | Fall in Love

565 105 66
                                    

Mart 2020
Saat 02.11

Lucas

Dağınık ve sarhoş sigara dumanları, kokusu dört bir yanımda dolanan laleler, kurumuş papatyaların ölümle harmanlanan cümleleri ve en kötüsü de, zifiri karanlık yalnızlık.

Uykusuzluk, açlık, sevgisizlik, derin bir özlemdi belki de.

Tüm dünya avuçlarımın arasında tepetaklak olurken, tek düşünebildiğim bunlardı işte. Sigaralar, laleler, papatyalar, ölüm ve O.

Başımın altında uyuşan güçsüz kolumu karnımın üzerine koyarak gökyüzünde süzülen sisi biraz daha izledim. Bir süre sonra üşüdüm.

Çok üşüdüm.

Öyle ki, bedenim bir buz kütlesine sarılmış ve donmaya terk edilmiş gibi. Yu Qi'nin beni öylece terk etmesi gibi. Pişmalığımla üşüyordum. Belki de o burada olsa, biçimli parmaklarını ellerime sararak, ısıtabilirdi beni.

Yüreğinin sıcaklığını, dudaklarında hissedebilirdim belki de.

Gözlerimin yandığını, parmak uçlarımın sızladığını hissettiğimde, aklıma aniden bir fikir gelmiş ve telefonuma sarılmıştım.

LucasWong: Özledim seni harbiden.

(02.34)

Telefon umutsuzca ellerimden ekranı sönerek kaydığında, saçlarımı karıştırdım ve üşüyen bedenimi umursamadan ayağa kalkıp yürümeye başladım.

Yu Qi'den o kasetler dışında hiçbir haber alamıyordum. Okulu askıya almış gibiydim. Çevremdeki herkes benim adıma endişeleniyordu ancak, Jae Min dışında O'nu önemseyen yoktu.

Asıl O'nun önemsenmesi gerekiyordu!

Vücuduma işleyen yakıcı öfkeyle yerdeki bira şişesini tekmeledim ve bağırabildiğim kadar çok bağırdım.

Dizlerimin üzerine çöktüğümde, birkaç kişiden gelen gürültüyü duyabilmiş, ancak aldırmamıştım. Ta ki, gövdemi dürten kirli postallara kadar.

Başımı öfkeyle kaldırırken, "Bizim alanımızda ne yaptığını sanıyorsun sen?" Dedi, leş gibi içki kokan ve oldukça sinirli görünen piçin teki. Dudaklarım hoşnutlukla kıvrılırken, "Dünyanın tadını çıkarıyorum, piç kuruları!" Diye bağırdım, kollarımı iki yana açıp çıldırmış gibi kahkaha atarak.

Beni dövmelerini, bayıltmalarını, öldürmelerini istiyordum.

Yu Qi'nin çektiği kadar çok acı çekmek istiyordum.

Karnıma yediğim sert tekmenin ardından kıvrılırken, yüzüme yediğim yumrukla, kanın metalik tadını hissetmiştim. Memnuniyetle gülümsedim ve beni orada dakikalarca dövmelerine izin verdim.

Dudaklarımdan birkaç kelime döküldüğünde, karşılık vermeyeceğimi anlayıp uzaklaşmaya başlamış ve beni yalnız başıma bırakmışlardı.

"Uçuyorum, Yu Qi."

Sonra aklıma, beni delirtecek o soru düşüverdi. Yu Qi gitmeseydi, beni bu durumda bile yalnız bırakmazdı, değil mi?

Yu Qi, gitmeseydi.

Gitmeseydi.

Gözlerimden yaşlar isyanla akmaya başlarken, elimden geldiğince bağırarak ağlamaya başladım. Yokluğuna ağlamaya başladım.

O'nu delicesine özlediğim için, O'na aptal gibi âşık olduğum için ağlamaya başladım. Ve tam o an, kulaklarımı çınlatacak bir bildirim sesi etrafımı sardı.

Yuqspain: siktiğimin özlemiyle ilgilenmiyorum.

(Görüldü. 03.14)

''
"Siktiğimin aşkıyla ilgilenmiyorum." ;)

Wrath and Cassettes | WYH ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin