Kül rengine boyanan gökyüzü, günlerdir yaptığı gibi göz yaşlarını akıtmaya devam ediyor, hızlı damlaları sebepsiz bir hırsla cama vuruyordu. Ağaçlar çırılçıplak kalmış, yollar kurumuş yapraklarla donatılmıştı. Yıldızlar uzun zamandır kendini göstermiyordu, güneşten aldığı ışığı her gece gururla sergilemekten çekinmeyen ay birkaç gündür yoktu. Yazın bile teni soğuk olan Taehyung'un geceleri ısınmak için bana sığındığı o aylara çoktan girmiştik. Güneş, bundan sonraki birkaç ayda yalnızca görünürde vardı. Ve bu durumdan memnundum.
Olması gerekenin aksine erken başladığımız pazar sabahının tek sorumlusu Siwon'du. Gece Yeontan'la oynamak için uykuya direndiği yetmiyormuş gibi sadece birkaç saat sonra, daha günün ilk saatlerinde, uyanmış; beraberinde bizi de uyandırmıştı. Evimizin yeni üyesi ve ilk oyun arkadaşı olan Yeontan'ın yanından ayrılmak istemiyor, sırf bu yüzden uykuya direniyordu. Onun da gözleri neredeyse kapanacaktı fakat ısrarla Yeontan'a bakmaya devam ediyor, yumuşak tüylerine dokunarak uykulu sesiyle bir şeyler mırıldanıyordu.
Büyük yatakta, Taehyung'la aramdaki boşlukta oturan Siwon ve Yeontan'ı izlerken tekrar uykuya dalabilirmiş gibi hissediyordum. Taehyung'un da benden farkı yoktu. Sabah geç kalkabilme şansımıza güvenerek oldukça geç yatmıştık fakat Siwon işleri kendi isteğine göre değiştirmişti.
Minik elini yumruk yaparak gözünü ovuştururken birkaç şey mırıldandı. Dudakları memnuniyetsiz bir tavırla büzüldüğünde yattığım yerde hafifçe doğrularak sırtımı yatak başlığına vermiş ve uzanıp bedenini kucaklamıştım. Başını, vakit kaybetmeden omzuma yerleştirdiğinde bakışlarını sanki kaçıp gidecekmiş ve ilk arkadaşını yalnızca bir günde kaybedecekmiş gibi Yeontan'dan ayırmıyordu.
Elimi sırtına yerleştirerek hafifçe okşamaya başladım. Bu, onu mayıştıran bir hareketti. Minik dudaklarını aralayarak esnediğinde, Taehyung'un dudağından yorgun bir kırkırtı dökülmüş, uzanıp Siwon'un yanağını sıkmıştı. "Direnme artık aşkım. Bak ne kadar uykun var." diye mırıldandığımda Siwon tekrar gözlerini ovuşturuyordu.
Yeontan da, sanki sabahın bu saatinde Siwon tarafından uyandırılmaktan memnun değilmiş gibi kucağıma gelişini fırsat bilerek beyaz yatağa rahatça yattığında Taehyung'un uzun parmakları tüylerini yavaşça sevmeye başlamıştı. Omzumda iyice mayışan Siwon, onlara doğru elini uzattı fakat yalnızca birkaç saniye sonra pes etti. Yatağın yanındaki komidinin üzerinde duran sarı emziği ağzına verdiğimde daha da sakinleşmiş, yorgun gözlerle onları izlemeye başlamıştı.
Seyrek saçlarında hayat bulan ferah koku burnuma ulaştığında başına ufak bir öpücük bırakmış, elimi yavaşça hareket ettirmiştim. Günlerdir devam eden yağmurun sesi ortamı iyice loş bir hale getiriyordu. Esnerken eliyle ağzını kapatan Taehyung, yataktan kalktığında kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Tuvalete." diye mırıldandı sessizce. Ardından onunla birlikte kalkan Yeontan'ı da -sanırım uyuması adına minderine götürmek için- alarak odadan çıktı.
Siwon'un dudaklarından sessiz mırıldanmalar döküldüğünde başının üzerine bir öpücük daha bırakmış, gözlerimi yavaşça açıp kapamıştım. Öğlene kadar uyumak, akşam gideceğimiz yemek için hazırlanana dek tembellik yapmak istiyordum. Gerçekten yorgun hissediyordum. Başımda, az uyumanın getirisi olan şiddetli bir ağrı vardı. Gözlerim, her kırpışımda yanıyordu. Muhtemelen benim gibi hisseden Siwon uyur uyumaz ben de uyuyacaktım.
Taehyung, odaya girdiğinde Siwon'u rahatsız etmemek adına oldukça sessiz davrandı. Muhtemelen yıkadığı için soğuk olan ellerini birbirine sürtmüş, vakit kaybetmeden yorganın altına girmişti. Kıyafetimi sıyırıp buz gibi ellerini ısınmak için tenimle buluşturduğunda bu tip hareketlerine o kadar alışmıştım ki tepki bile vermedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kim Family || Taekook
FanficEvlenmek için Londra'ya taşınan Jungkook ve Taehyung, dört yıl sonra tekrar Kore'ye döner.