TWO: BEING A HUNTRESS OF ARTEMIS?

567 53 36
                                    

Hmmm... Biraz kısa bir bölüm olmuş, 709 kelime. Şey, umarım seversiniz! Multi'deArctic Monkeys- Do I Wanna Know var.

Hazel, Leo'yla geçirdiği bir saatin ardından gülmekten karnı ağrırken kamarasına gelmişti. Herkes uyanırken Hazel ve Leo kendilerini yataklarına atmışlardı.

İkisi de birbirlerini düşünüyorlardı.

Leo, ilk kez Hazel'la bu kadar vakit geçirmişti. Hazel'ın kendisini çizebilmesi için hareketsiz durmaya çalışırken dikkatle ona bakmış, yüzünün bütün kıvrımlarını onu çizer gibi ezberlemişti. Dudaklarının zencilere has dolgunluğu, kahverengi lekeli altın sarısı gözlerini, gözlerinin rengini daha da oraya çıkaran çikolatamsı ten rengi, henüz on dört olmasına rağmen canavarlarla uğraşmak ve ağır Roman eğitimi yüzünden uzun boyu ve düzgün fiziği, üstüne altın tozu serpmişler gibi görünen kıvırcık saçları... Leo'nun aklına uzun zaman önce düşündüğü bir şey geldi: İnsanlar söz konusu olduğunda, Hazel birinci sınıf bir işçilikti.

**********************

Hazel da yatağında uzanmıştı ve değerli elmaslarla bezediği tavanını seyrederken arada sırada Leo'nun elindeki resmine göz atıyordu.

Neredeyse tüm melezlerde DEHB olurdu ama Leo, bir melez için bile fazla hareketliydi.

Genç adamı çizerken bütün yüz kıvrımlarını ezberlemişti neredeyse Hazel. Klasik İspanyol hatları -hayır, aslında daha fazlası vardı. Gözleri hafif kısık, kaşları da -onu çizmediğiniz sürece farkedemeyeceğiniz kadar az- kalkıktı. Zaten ona muzip ifadesini veren de buydu. Kıvırcık saçları uzamıştı ve her yana dağılıyorlardı. Burnunun ucu hafif kalkıktı ve gözlerinin ve ağzının kenarları her an gülümseyecekmiş gibi kırışıktı.

Ten rengi bal gibiydi ve kahverengi gözlerinde belli belirsiz altın ışıltıları vardı.

Ve resmin geneline baktığınızda, -Hazel itiraf ediyordu ki- çok sevimliydi.

Hafifçe kaşlarını çatarak gülümsedi Hazel, ve başını yastığına koydu.

********************

Thalia masanın etrafındaki guruba bir göz attı. Jason, Piper, Maia -ve tabi kendisi. Ama Leo ve Hazel ortalarda gözükmüyordu.

Ki bu, iyi bir şey değildi. Hazel'ın erkek arkadaşı Frank'in Gigant Savaşı'nda öldüğünü biliyordu ve bu demek oluyordu ki, Piper ve Annabeth'in aksine onun Avcı olmasını engelleyebilecek bir şey yoktu.

Thalia tabiki de asrın en güçlü yedi melezinden birinin bir Avcı olmasını istiyordu ama eğer Leo Valdez işe karışırsa ve Hazel, Leo'ya aşık olursa... Bu avcılar için pek hoş olmayan bir kayıp olurdu.
İç çekti ve 'çok geç olmadığını' umarak Hazel'ın kamarasına doğru yola çıktı.

***********************

Leo, yalnızlıktan sıkıldığında ve konuşmak için birine ihtiyaç duyduğunu hissettiğinde gideceği yeri biliyordu. Zaten bu yüzden Hazel'ın kapısında dikiliyordu. Ancak, kapının önünde duran çok sinirli bir Thalia Grace, içeri girmesini engelliyordu.

En sonunda derin bir nefes alarak konuştu "Bak, ne yapmaya çalıştığını bilmiyorum ama Hazel'ı istiyorum ve bu yüzden ondan uzak durmak zorundasın."

Leo, öfkesini kontrol etmeye çalıştı. "Bak, ona sahip olamazsın Thalia. Hazel'ı ne için istediğin ve benim seni nasıl engelleyebileceğim konusunda en ufak bir fikrim yok ama... Ona sahip olamazsın, o bir mal değil Thalia."

Thalia, elektrik saçan mavi gözlerini Leo'ya dikti. "Bak tamirci, Hazel'ı avcılarımın arasında görmek istiyorum ama eğer sen onun etrafında dolaşırsan ve o sana aşık olacak olursa..."

Leo'nun öfkeli ruh halini değiştiren bir şaşkınlık dalgası yayıldı aniden. Ardından elinde olmadan gülmeye başladı. En sonunda, Thalia'nın şaşkın bakışları altında gülmekten yaşaran gözlerini sildi. "Hazel bana aşık olacak, öyle mi? Hangi dünyada yaşıyorsun sen Thalia?"

Thalia, Leo'nun haline bakarak omuz silkti. "Sanırım haklısın."

Leo, neden Hazel'ın kapısının önünde dikildiğini hatırlayamadığını farketti. Kendi kendine omuz silkti ve yemek yedikleri salona doğru yola koyuldu. Sabah olmuştu ve o hala bir paket bile İtalyan abur cuburu atıştırmamıştı.

Kendi kendine "Biri bu tarihi not alsın." diye mırıldandı ve sırıttı.

********************

Hazel, her şeyi duymuştu.

"Hazel bana aşık olacak, öyle mi? Hangi dünyada yaşıyorsun sen Thalia?"

"Ona sahip olamazsın."

Ama Leo, Hazel'ı sevmediği yönünde herhangi bir şey dememişti. Hazel'ın kalbi dışarı çıkmak istermişçesine tekledi bir kez. Nedensizce kendini heyecanlandıran bu düşünceyle kuruyan dudaklarını ıslattı diliyle. Aynı anda kapı çalındı ve Thalia onay beklemeden içeri daldı.

"Hazel, konuşmamız gerek!"

Hazel, Jason'ınkilere benzer gözlerini kendisine dikmiş Thalia Grace'e baktı. Simsiyah saçlarını daha yeni kestiği için diken dikendiler.

"Evet, Thalia?"

N'olur o soruyu sorma, n'olur o soruyu sorma...

"Çok önemli bir konu."

Leo'ya aşık mıydı? Frank ne olacaktı?

"Senden, Pluton'un tek kızı, asrın en güçlü melezlerinden birisi, Artemis Avcıları'na katılmanı istiyorum."

Hazel, yutkundu. Şimdi ne yapacaktı? Yani... Bir Artemis Avcısı olmak mı?

"B-ben emin değilim. Düşüneceğim." Thalia, kaşlarını çattı ve kollarını önünde çaprazladı. "Leo yüzünden, değil mi? Ah, daha önce sormam gerektiğini biliyordum. Kafan karışmış..."

Kapıdan çıkmadan önce bir an için durakladı Thalia. Ardından kısık bir sesle "Frank'i düşün Hazel." dedi "İnan bana Leo'yla olmandansa bir Artemis Avcısı olmanı tercih ederdi."

Hazel'ın tek yapabildiği, içindeki boşluk hissiyle birlikte yutkunmak oldu.

Gerçekten Frank bunu mu isterdi?

Bir Artemis Avcısı olmasını?

HAZEL, THE DIAMONDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin