FOUR: BROKEN MORE AND MORE

273 34 13
                                    

Karşınızda finalden bir önceki bölüm. Sonraki bölüm final ve ardından bir epilog geliyor. Ben media'ya Mayday Parade'den Miserable at Best'i koyuyorun ama sizi melodisiyle daha çok... üzen bir şarkı varsa onunla da okuyabilirsiniz. İyi okumalar!

[Hazel]

"Bak, trip atabilirsin ama lütfen sanki ayrılmışız gibi laf sokmayı bırakır mısın?"

Hazel, kamarasının kapısını aralamış, nefesini boşuna harcayan Leo'yu izliyordu. Çocuk, sinirle ellerini kıvırcık saçlarının arasında geçirip önüne düşen bir iki bükleyi arkaya ittirdi. Gerçekten sinirli ve üzgün görünüyordu.

Hazel, ne kendisi kadar sinirli olduğunu, ne kendisi kadar üzüldüğünü, ne de kendisinin yarısı kadar dahi olsun kafasının karışmadığını düşünüyordu.

Bir bakıma haklıydı.

Zaten 1800'lerden kalmak yeterince kötüydü, yeni zamanın gerektirdiklerine alışmak zordu, üstüne üstlük Frank'i kaybetmenin acısı hala Hazel'ın yüreğini yakıyordu, bir de Leo gelip kafasını karıştırmıştı...

Çok, çok kötü hissediyordu.

Leo'nun aynı anda hem sinirli sinirli İspanyolca bir şeyler mırıldanması hem de yavru köpek bakışları atması da Hazel'a hiç yardımcı olmuyordu.

"Bak, Leo, üzgünüm ama beni anlaman gerekiyor, tüm bunlar-"

"Evet, evet biliyorum." diye sözünü kesti Leo. Sanki delirmiş gibi bir hali vardı. Hiperaktivite çocuğun başına vurdu herhalde, diye düşündü Hazel.

"Biliyorum, çok 1800'lüsün," diye devam etti Leo. Hazel onun kendini anlayabileceğini düşündü bir an için, içi ısındı. "Ve şu Frank şeysi de var ama Haze-"

Şu Frank şeysi? Hazel kapıyı Leo'nun suratına çarptı ve kendini yatağına atıp sinirle inledi. Venüs aşkına, bir anlığına dahi kendini anladığını nasıl düşünmüştü ki?

Şu Frank şeysiymiş, diye geçirdi içinden, kendini ağlamak için bile fazla yorgun hissederek. Sensin şu Frank şeysi.

[Leo]

Leo, burnunu ovarak Hazel'ın kapısının dibine çöktü. Kapı burnuna fena çarpmıştı.

Dostum, "şu Frank şeysi" de ne demekti? Nerden çıkmıştı o öyle? Leo, bu seferkini hakettiğini biliyordu. Fena batırmıştı.

Yine de bundan faydalanıp Thalia'nın Hazel'ı bir Artemis Avcısı olmaya ikna etmesine izin veremezdi. Hayır. Asla böyle bir şey olamazdı.

Ensesindeki saçları çekiştirerek ne yaptığını düşündü. Dostum Leo, diye geçirdi içinden, bu sefer çok fena batırdın. Hem de çok fena.

Leo, kendine İspanyolca küfürlerden seçmeceler sıralarken, birisi yanına küt diye oturup Leo'yu olduğu yerde sıçrattı. İçten içe Thalia'yı görmeyi bekleyerek yanına döndü, hanımefendi böyle bir fırsatı kaçırır mıydı sonuç olarak?

Yanındaki Thalia değildi, tanrılara şükür. Aslında şu an rastlayabileceği en iyi kişiydi sanırım, Piper imdadına yerişmişti. Kızın bir kaleydeskop misali rengarenk olan gözleri kapının üstündeki Hazel yazısına takıldı, ardından Leo'ya dönüp sıcak bir gülümseme attı. "Aşk problemleri?"

HAZEL, THE DIAMONDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin