Ruelle - Live like legends
***
Zaman...
Hızla akıp gidiyor ellerimizden, ne durdurmaya yetecek gücümüz ne de geri dönebilecek kudretimiz var.
Ve bu yüzden keşkeler batıyor canımıza, yüreğimize öyle bir batıyor ki. Tüm soluklarımızı kesiyor birden, alışkanlık haline gelmiş nefeslerin varlığını an itibari ile kaybedince farkına varıyoruz bu yüzden.
Çörekleniyor bu keşkeler, en derinlere... Acı kat be kat artarken, en büyük çaresizliğin miladı başlıyor işte böyle. Bu bir yıkım, bu bir ölüm adeta, ama geri dönüşü olmayan türden.
İşte şimdi tam karşımda duran gözler, bir yıkımdı. Ölüm kokuyordu. Her bir keşkesi sıralanmış boğazına oturmuş ancak sesini çıkaramıyordu.
Jimin...
Sıktığı yumrukları ile bakışlarını bana çıkardı acelesiz. Öfkesi benden çok kendineydi, gözleri kendini ele veriyordu. Belki de ilk defa açık açık anlatıyordu kendini konuşmadan, geç kalmanın izleri vardı derinlerde.
Ardından Taehyung'a çevirdi gözlerini, bu sefer saf bir özlem vardı. Sustu... Sustuk.
Kendinden fazla yıkılmış bir ifade gördü Taehyung'da, fark etmesi çok sürmedi. Taehyung'da aynı ifade ile bakıyordu. Tek fark onun özleminin dostane olmasıydı.
Göz yaşları bir bir sıraya girmiş, artık tutmakta oldukça zorlanıyordu Taehyung, ses kaydının onu bu kadar etkileyebileceğini düşünmemiştim, düşünememiştim.
Baba ve oğul arasındaki bağı hiç bir zaman tam hissetmeyen kalbim, bunu anlayamamıştı. Uzun zaman sonra yüreğime batan acıydı gözleri Taehyung'un, kırıldığı yerden ve tüm acılarından öpmek istediğim tek insandı hatta.
Uzun sessizliği bozan ise Taehyung'un titrek sesi oldu.
"Jimin..."
Jiminde bunu bekliyormuş gibi hızlandırdı adımlarını ve tereddüt etmeden sıkıca sarıldı Taehyung'a. Jimin'in onun için önemini bildiğimden yadırgamamıştım bu durumu ve bıraktım elini ona karşılık vermesini isteyerek, bu zamana kadar aradığı tek kalp benimki iken, Jimin'in tek suçu bunu bilmeden onu sevmekti.
Suçlayamazdım, suçlu da arayamazdım. Hatta bu hikayenin tek suçlusu Park iken, kimseye neden, niye diye soramazdım. Seven kalbe niye diye sorulmazdı.
Çünkü sevmek mantıksızdı ve izah edilemezdi.
"Üzgünüm Taehyung... Üzgünüm her şey için, üzgünüm..."
Ne için özür diliyordu bilmiyordum, Taehyung'a baktığımda sanırım o da anlamamıştı ancak onu yalnız bırakıp gittiği için pişman olmuş olmalıydı, çünkü kelimeleri salt içtenlikle dile getirmişti.
"Nerelerdeydin Jimin? Bizi meraklandırdın."
Sarılmaları bittiğinde, buruk bir tebessüm asılı kaldı Jimin'in dudaklarında ve çekildi geriye.
"Bunları sonra konuşalım olur mu? İyi görünmüyorsun. Dinlen biraz... Bende kaçırdığım konuları telafi edeyim bu sürede."
Naif bakışları beni bulduğu anda kararmıştı Jimin'in, ancak benim buna takılmaktan daha mühim düşüncelerim vardı. Ve ona onun dilinden cevap vermekte istemiyordum, Jimin bunu hak etmiyordu bana göre. O yüzden Taehyung'a çevirdim gözlerimi ve sadece elimi uzatmakla yetindim.
Eli yavaşça avuç içime kaydığında daha fazla ayakta duramayacağını bağıran yüz hatlarına karşı güç vermek istercesine sıktım elimi ve kapıya doğru yöneldik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touch The Past Love を
Fanfic"Öyle bir öp ki, bu cehennemden çekip çıkar beni... Ve tüm çektiklerine değdi desinler." {Son part hariç tamamlandı} #aksiyon #gizem #romantik #𝚃𝙰𝙴𝙺𝙾𝙾𝙺 10.10.2018 ©Jey