Manasız bir sevgi sardı tüm vücuduma sonra tenimi acıttı ama en çok yüreğimi acıttı bu sevda.
Pencere kenarına koyulmuş gereksiz eşyalar gibiyim, ne toplayabiliyorum kendi mi ne de tozunu alabiliyorum. Yüreğimin tekrar ve tekrar bin parçaya bölünmesine mi yoksa bir çocuğun âşık olacağı annesi olmama mı üzüleyim... Dönüp bakıyorum geriye boynum ağrıyor bakarken gözlerim doluyor hiç beklemeden pişmanlık sarıyor dört bir yanımı... Diyorum ki ona ''sen bu evde yaşamayı bilemedin sen bu evi sevemedin'' Bu ev sana ait değildi ve sen terk ettin şimdi kapının önünde çöpe atılmayı bekleyen papatyalar gibisin kapı eşiğindesin fakat çöpe atamıyorum öylece kapı eşiğinde duruyorsun ne alabiliyorum ne atabiliyorum bir parçan kitap arasında belki bir gün hatırlarım diye. Hayatlarımızı paramparça etmeden de gidebilirdik fakat hayatımızdan gidemediğimiz için paramparça ettik ve şimdi onları toplamak bana kalıyor çünkü sen gitmeyi bile beceremedin ve korkma ben senin yerine de giderim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yol Uzun
Short StoryKedilerimin en sevdiği zaman güneşin perdeden zorla girmeye çalıştığı saatlerdir. Benim saatim zamanın derinliklerin de kayboldu vakit artık çok geç demek yerine, her seferinde kendimi zamanın içinde neşemle oynarken buluyorum. Neşe beni terk ederse...