0.9 'M'

3.3K 211 77
                                    


Uzun bir aradan sonra herkese merhaba. Keyifli okumalar...

~

Jin hyung ve Namjoon gideli yaklaşık üç saat oluyordu. Jimin'in isteğinden sonra bir daha konuşmamıştık. Sakin bir şekilde yemeğimizi yiyiyorduk ve salgıladığı koku erekte olmamı sağlıyordu. Üzerine atlamamak için zor duruyordum.

Derin bir nefes aldım ve sofrayı toplamaya başladım. Arkamdan hareketlilik olduğunda Jimin'nin de kalktığını anladım. Yutkundum. Birkaç tabağı da getirip tezgaha bıraktı. Yanımda durdu. Koluma dolanan kuyruğuyla hareket etmeyi bıraktım.

"Hyung~"

"Jimin-ah. Daha çok erken."

"Hyung 23 yaşına girdim farkındaysan." diyerek kaşlarını çattı.

"Bunu yapamam bebeğim. Özür dilerim."

"Kızgınlık dönemimde olduğunun farkındasın dimi?! Ne kadar acı çekiyorum! Aishh. Lanet olsun." diyerek mutfaktan çıktı ve bir süre sonra kapının çarpılma sesi yankılandı.

Derin bir soluk verdim. O hala bir çocuktu. İşlerimi halledip odama girdiğimde bu görüntüyle karşılaşmayı beklemiyordum. Yorganıma sarılmış çıplak bir şekilde yatıp inleyen bir Jimin.

"Canım yanıyor." Acılı mırıltısıyla gözlerim doldu. Belki de yapmalıydık. Belki de onun kızgınlığını dindirmeliydim. Kendini yorganıma sürterek tatmin olmaya çalışıyordu. Üzerimdeki gömleği ve pantalonu çıkarıp kenara attım ve ona yaklaştım. Kollarını bana uzatıp sardığında dudaklarımız birleşti.

"Canın yanacak."

"Bu kadar yanmayacağına eminim." Dudaklarımız tekrar birleştiğinde ellerim göğüs üçlarına gitti. Tomurcuklarını parmaklarımın arasında ezdikçe inlemesi dudaklarımız arasında boğulup kulaklarıma doluyordu. Onu yatağa yatırıp kalktım ve dolaba yöneldim. Çekmeceden aldığım uzun bir kravatla ona döndüm.

"Benim kurallarımla oynayacağız." Yutkundu ve başını salladı.

Yatağa yaklaştım ve ellerini başının üzerinde birleştirip yatağın demirine sıkıca bağladım. Şimdi savunmasızdı. Üzerinde yerimi aldığımda dudaklarım boynuna yöneldi. Isırıp emiyordum. Ellerini kurtarmaya çalışırken minik inlemelerini bırakıyordu odaya.

Boynunda uzun bir süre oyalanıp köprücük kemiğine oradan da göğüs uçlarına gelmiştim. Önce güzelce emdim ve en hazırlıksız anında dişlerimi geçirdim tomurcuklarına. Çığlığı ve inlemeleri dolmuştu kulaklarıma.

Bir süre orada da oyalanıp kasıklarına ulaştım. Kıvrandıkça kavranıyordu. Penisine birkaç öpücük kondurdum dilimle yaladığım yerlere üflediğimde sırtı yay gibi gerilmişti.

"Ahh hyung! Çabuk ellerimi çöz! Sana dokunmak istiyor- ahmm~" ısırdığım penisinin ucuyla kafasını geri atıp inledi. Penisindeki ağzımın gelgitlerimle beraber poposunu yatağa sürtmeye ve zevk inlemeleri acıya dönüşmeye başladığında ona baktım.

"Deliğim yanıyor hyung.. lütfen. İçimi doldur." Parmaklarımı uzattığımda kendini geri çekti. "Seni istiyorum. Parmaklarını değil." Derin bir nefes aldım ve boxerımı çıkardım. Bacaklarını ayırdığımda kendimi ardına konumlandırdım. Biraz kucağıma çektiğimde dilimle deliğini ıslatıp genişletmeye başladım.

Zevk çığlıkları ile kendimden geçiyordum. Geri çekildiğimde çekmecedeki kayganlaştırıcıyı alıp penisime ve deliğine dökerek iyice yedirdim, kendimi aniden çok zor bir şekilde içine ittim. Acıyla çığlık attığında gözünden bir iki damlanın düştüğüne şahit olmuştum. Kendimi alışması için biraz içinde beklettim. Derin nefesler alıyordu.

"Ha-hareket edebilirsin hyung." Aldığım onayla beraber içindeki hareketlerime başladım. Yavaş ama zevkli darbelerle aklını oynatmasını sağlamıştım. "Çöz şu lanet ellerimi! Sana dokunmak istiyorum!" O anda gözlerinin renginin turuncuya döndüğüne şahit olmuştum. Saçları da kızılın en ateşli tonuna dönmüştü. Tanrım daha fazla nasıl azabilirdim?

Ellerindeki düğümü çözdüğümde hemen ensemdeki saçları buldu ve beni kendine çekip dudaklarımı hırslı bir şekilde ısırarak öpmeye başladı. Tanrım! Hareketlerimi sertleştirip içine derin darbeler vurmaya başladım. Zevkli çığlığını duyduğumda oraya vurmaya başladım. Hassas noktasına. Bir anda yerlerimizi değiştirdi ve hala içindeyken alta geçtim. Göğüs uçlarımı emmeye başladığında yavaşça üzerimde sürtünüyordu. Ben içine vurdukça zıplıyordu ve bir süre sonra kendisi üzerimde zıplamaya ve bana ayak uydurmaya başlamıştı.

İnlemelerimiz birbirine karıştığında bir elimle belini tutarken diğer elimle penisini çekmeye başlamıştım. Kuyruğu kolumu sımsıkı sarmıştı. Son raddelerimizdeydik. Bir kaç çekişten sonra elime sıcak bir sıvı akmaya başlamıştı. Kendimi sıkmaya son verdiğimde içini menilerimle doldurmuştum.

Ve o an tüm oda aydınlanmıştı. Kolumdaki kuyruk kolumu daha da sıkınca ışık yavaşça kayboldu. Kahverengi saçlara ve kahverengi gözlere sahip Jimin ortaya çıktı. Kolumdaki serbestlikle gözlerim oraya kaydı. Kuyruk yoktu. Hızla başımı çevirip kafasına baktığımda kedi kulaklarının kaybolduğunu ve insan kulaklarının oluştuğunu gördüm. Tanrım insan olmuştu. Gülümsedi. Gülümsedim. Dudaklarımız birbiriyle buluştuğunda inledi. Yavaşça onu kaldırdığımda içinden çıktım. Kendini göğsüme bıraktı. Soluklanırken düşündüm.

Birbirimizi çok seviyorduk. Ve artık emindik, bizi ölümden başka kimse ayıramazdı.

"Seni seviyorum Yoongi-ah~"

"Seni seviyorum Jimin-ah~"

~

Evet. Bu kitabı böyle bitiriyorum. Hepiniz güzel günler yaşayın. Yeni yıla bir hafta kaldı. Güzel bir yıl yaşamanızı diliyorum. Sağlıklı ve mutlu zamanlarınıza~~ 🥺💖

ᑕᗩTᗷᗩᗷY | 'YOOᑎᗰIᑎ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin