Pes etmemek, bu iki kelime... insanın insanın en çok ihtiyaç duyduğu iki kelime. Yorulduğunda duymak istediğin iki kelime, hayatındaki zorluklları kaldıramayacağını düşündüğünde duymak istediğin iki kelime. Ama bilmiyorsun ki, Allah kimseye kaldıramayacağı kadar zorluk vermez. Allah seni bir sınava koyar ve senden özünden uzaklaşmadan o sınavı hakkınla bitirmeni ister.En iyi şekilde. Ama sen sınavda kopyaya yönelirsin ve o kopyanın cezası olarak kötü notlar alırsın. Bunu sen yaparsın, sadece sen.
Melekte bu sınava girdiğinden beri sadece çalıştı, kopyaya ihtiyaç duymamak için. Hayatında ne kadar zorluk, iyimserliğin ne demek olduğunu bilmeyen (tabiri caizse) insanlar olsada o sadece pes etmeden çalıştı. O hep, zor geçen bir sınavın sonunda yüksek bir not alındığında daha mutlu olunacağına inandı. Bu yüzden hayatındaki zorlukları hep güler yüzle karşıladı.***
Yıl 1996Yine o acı günlerden biriydi. Ve yine o evde bağırış eksik olmuyordu. Ama bu seferki çok farklı. Bu sesler bu güne kadar bütün haksızlıklara ses çıkarmayan, evin annesi Melek hanımın sesiydi. Günlerdir çektiği karın ağrısından sonra bu gün daha da şiddetlenmişti. Kocası Basri bey onu hasteneye bile götürmüyor, güya köy ortamına göre şifalı otlarla iyileşeceğini sanıyordu. Yedi çocugundan en küçükleri Asel annesi için çok üzülüyordu. Her ne kadar bu hayat şartlarına alışsa da yine de her seferinde aynı şekilde üzülüyordu. Alışmak acıları dindirmiyordu adı üstünde sadece alışıyordu... Ablası ve beş abisiyle bu acının tohumlarıydı o. Toprağa alışmış ama bi türlü yeşeremeyen tohumlar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
umut
Non-FictionBu küçüklüğünden beri zorluklarla büyüyen ama asla umudunu kaybetmeyen bir kız çocuğun GERÇEK hikayesi.